DEMOKRASİYİ KATLEDEN MEDYADIR

Mustafa ÖNDER

Basın milletin müşterek sesidir.

            Basın dördüncü kuvvettir…

            Yasama, yürütme ve yargıdan sonraki güçtür.

Ama bizde dalkavuktur, yalakadır, rantiyecidir

            Millet yerine iktidar ve “güç”ün emrindedir…

            Medya sektörü, başka sahadaki holdinglerin yan kuruluşudur.

            Devletten ihale kovalar…

            Medyanın camlı köşklerinde viski içip iş takip eden dalkavuklar yaşar.

            Keyfleri için işbirliği yapmayacağı parti, kişi ve sermaye sahibi yoktur.

            Siyasi gücün bir telefonuyla gazeteci atar, yazar kovar, görüntü değiştirirler…

            Ve…

Bu ülkedeki demokrasinin katili medyadır.

            Cuntacıları şişiren, sıkıştıkça askeri göreve çağıran onlardır.

            Asker, Ergenekon’dan, Balyoz’dan alındığında alkışlayan da, demokrasi mitinglerinde ön safı tutan da onlardır.

            Memleketteki karanlık adamları çıkarları için kahraman yapan da onlardır.

            Aynı gazetede bir yıl önce ak dediğine bir yıl sonra kara diyen fikirsiz tayfasıdır.

            Beş gazetenin 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe manşetlerine bakalım.

            16 Temmuz’da “FETÖ’cü kalkışmaya milli irade tokatı” manşeti atan Sabah’ın 26 Aralık 2014 manşeti, “27 Mayıs’ın parantezi 25 Aralık’ta kapandı” idi…

            Posta’nın 16 Temmuz 2016’daki manşeti “Caniler ve çocuklar” idi ve Fransa’daki bombalamayı anlatıyordu; 18 Aralık 2013 manşeti ise  “Üç çocuk darbesi” idi.

            Mesela 16 Temmuz’da Hürriyet’in manşeti “Darbeye geçit yok” idi.   17 Aralık 2012’de “Üç arkadaş” manşetliydi ve bebek katilini cilalıyordu!

Mesela Cumhuriyet… 16 Temmuz 2016 manşeti “İnsanlığa karşı savaş” manşetli ve Fransa’daki bombayı anlatıyordu.  18 Aralık 2012’deki manşeti ise “Bütün saha benim” idi.

16 Temmuz’da Yeni Akit, “Ankara’da hain kalkışma” manşetliydi, 18 Aralık 2012 manşeti ise “Mevlana iklimi” idi.

Ve Sözcü…

16 Temmuz 2016 manşeti “Vicdansız twitler” idi ve Fransa’daki bombayı kınıyordu!18 Aralık 2013 manşeti ise “Tayyip bu pisliği temizle yada istifa et, git” idi.

Yani…

Halkın “haber alma özgürlüğü”, patronun menfaatleri kadardı!

            Önemli olan cukkaydı.

            Önemli olan iktidarın uçağına binebilmekti…

            Basın namusu, millet, demokrasi, hürriyet ve hatta inanç umurlarında olmadı hiç…

            Sansasyon, reyting, traj, alınacak reklam her şeyin üstündeydi…

            “Türkçe” diye bir dertleri hiç olmadı… Adlarını bile İngilizce koydular. Uyduruk bir “ulusal basın” türettiler, “yerel basın”ı adamdan saymıyorlardı zaten.

            İkbal ve dünyalık için kimliklerini, kalemlerini, mikrofon ve kameralarını sattılar…

            Kimi İslamcı dedi kendine, kimi liberal, kimi solcu, kimi aydın kılığında şarlatandı.

            Bu belaları besleyen medyadır.

            Milli değerleri yerle bir eden medyadır.

            Haber, fikir, bilim dışında yıllarca “promosyon kuponları” ile halkı oyaladılar.

            Ter akıtmadan lüks arabaya binen, lüks villalarda yaşayan, günübirlik sevgili değiştiren dizileri ve evlenme programı diye rezalet seyrettiren bu medyadır, mafyayı meşrulaştıran da onlardı.

            İrticayı hürriyet diye sunan, meczuplara ekranda vaaz verdiren de bu medyaydı.

            Çözüm sürecinde bölücülüğü demokrasi kahramanı yapan bu medyaydı.

            FETÖ’nün Abant kamplarında devlete akıl vermeye kalkan bu medyaydı.

            ‘Noktalı virgül’ü nereye koyacağını bilemeyen dalkavuk ve yalakaları köşe yazarı yapan da bu medyaydı.

            Toplumun beyin, vicdan ve imanını imha eden de bunlardır!

            Bu darbenin yollarına usul usul taş döşeyen de bu medyadır!

            PKK’nin cirit attığı üniversitelerde PKK’nin karşısına dikilenlere “Ülkücüler” dememek için “karşıt görüşlü grup” yalanını uyduran da bu medyadır.

            Dün müzmin Bahçeli düşmanı olup bugün onu demokrasi yiğidi ilan eden de bunlardı!

            “Basım kartı”nı kartvizit parçasına düşürten de kendileridir.

            Cemiyetleri, sendikaları bölük pörçük ve patrondan yanadır!

            Bir zamanlar milyonu bulan trajlar yerlerde sürünüyor ama olsun, maksat elde bir medya organının bulunması...

            Bu ülkede demokrasinin katili medyadır.

            TBMM, medyaya da bir neşter atmalıdır…

Mutlaka adam gibi basın kanunu, medya sektörünün başka sektöre iş yapmaması, çalışan gazeteci ve yazarların güvence altına alınması, sendika ve özlük haklarının temini sağlanmalıdır.

            Binlerce lira maaş alan, program yapan, oraya buraya transfer edilen kalemşör ve sunucuların, bir gün eski milliyetçi-ülkücü, bir gün AKP’ci, bir gün devrimci olanların bir gün Fethullahçı, bir gün sosyal demokrat, bir gün liberal olan fırıldakların durumu gözden geçirilmelidir.

            TBMM, terörle, FETÖ, PKK ve irtica ile baş etmek istiyorsa basının “milli” olmasını mutlaka temin etmeli, Türkçe dışında yayına izin vermemelidir.

            İktidarın medyayı hâkimiyeti altına alması önlenmeli, “Basın kartı” yeniden düzenlenerek sigorta primleri ödenen çalışan medya mensuplarına tahsisi sağlanmalı, ahbap çavuş, yandaş ilişkileriyle kart sahibi olanlardan geri alınmalı, basın kartına bazı sosyal ve ekonomik ayrıcalıklar verilmelidir.

            Bu memleket bir sürü beladan kurtulmak istiyorsa basın hür ve milli olmalıdır.

Medya, kendisini işgal eden bir sürü asalaktan, bilimsiz ve fikirsiz adamdan temizlemelidir.

Hür, ahlaklı, kanunlara, insan haklarına saygılı, milli menfaatleri koruyan, Türkçe aşığı milli bir basın teşvik edilmelidir.

Toplumu sürüleştiren, iktidarları bütün hatalarına rağmen ayakta tutan medya, günahlarından arınmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.