Size dedik, MHP’ye laf etmeyin, çarpılırsınız diye…
Gölgeniz boyunuzu aşıyor, ölçünüzü alıverirler dedik…
Lastiği mastiği karıştırmayın, tekerin altında kalırsınız dedik…
Dinlemediniz…
Heceleye heceleye anlattı Devlet Bey…
Hani “halkçısınız” ya, halk atasözlerinden örneklerle anlattı…
Hani “Atatürkçüsünüz” ya, Atatürk’ün vecizeleriyle anlattı…
“Elifi görünce mertek sananlar”dan oldunuz!
“Leb demeden leblebiyi anlarım” diyerek “mangalda kül bırakmadınız”.
Anlamadınız…
Eee hak ettiniz yoldaşlar!
“Fiiliyatı hukuki yapalım” dedi, “stepne” dediniz.
“AKP’nin gücü varsa 330’u bulup gelsin” dedi, “Destekliyor” dediniz.
Grup toplantısında CHP'ye "Biliyorsanız konuşun inansınlar, bilmiyorsanız susun da alayınızı adam sansınlar" dedi, “Aklını kendine sakla” dediniz.
DevlFormun Üstüet Bey heceleye heceleye bir daha dedi ki:
“Ya dedim, Sayın Cumhurbaşkanı filli başkanlık zorlamasından vaz geçsin ki bizim açımızdan en doğru olanı budur.
İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ne getirmelidir. Sanıyorum bu ifadelerin anlaşılamayan bir yanı yoktur.
İkinci olarak da, bu anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır.
MHP parlamenter sistemin revize edilip reforma tabi tutularak devamından yanadır.
Söylediklerim aynısıyla böyleydi.
Bunun üzerine komut almışçasına sırayla saldıranların ağızından öylesine suçlamalar duyuldu ki, şaşırmamak, hayrete kapılmamak imkânsızdır.”
Niyet okuyucularınız hemen işbaşı yaptı, “AKP’ye pas verdi, gizli görüşmeler yaptı, arka kapı diplomasisi yürüttü” dediniz.
Bütün kalemşörlerinizi, tetikçilerinizi, “AKP’nin stepnesi, koltuk değneği, yedek lastiği, bastonu, kurtarıcı meleği” atışına geçirdiniz.
Saray’a koşa koşa ilk gidendiniz, “Başkanlığı saraya altın tepsi içinde sundu” diyorsunuz.
“Ahmak ata binerse bey oldum sanırmış, şalgam aşa girerse yağ oldum sanırmış”, sizinki tam da budur.
Biz “Musul” dedikçe, “Misak-ı Milli” dedikçe, siz sözde “barış” dediniz, “Atatürk’ün partisiyiz” dediniz. Gazi’nin “Bu hudut İskenderun Körfezi’nin güneyinden, Antakya’dan, Halep ile Katma İstasyonu arasında Cerablus Köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor’a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi içine alır.” sözünden bile haberiniz yok!
Musul’da, Kerkük’te hangi taşı kaldırsak altından “Ne Mutlu Türküm diyene” seslenişi duyulur, siz duymazsınız!
“Demir tavında dövülür” yoldaşlar!
“Ha FETÖ, ha PKK/YPG/HDP” dedik, adında halk olan Y-CHP’niz celallendi.
“Atın şu 14 bin PKK’li öğretmeni” dedik, siz “HDP’ye aparatlık, PKK’ye siyasi sim kartlığı” ile meşguldünüz yoldaşlar!
Ne dedi size Devlet Bey:
“Bu şahıslara tavsiyem şudur: Söz biliyorsanız söyleyin inansınlar; bilmiyorsanız susun da alayınızı adam sansınlar.”
Size ne desek boş… “Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.”
Siz Y-CHP’nin PKK sevicileri, “Düğüne gider zurna beğenmezsiniz, hamama gider kurna beğenmezsiniz.” Liboş, dantel, aslan sosyal demokrat oyununa devam edin…
Biz üst akıl falan tanımaz, takmayız.
Yalnızca ve yalnızca Türk milletinin aklına, irfanına ve kudretine inanır, “kargadan başka kuş tanımayanlara kartal pençesini” hatırlatırız.
Yakında “yağ mı yoğurttan, yoğurt mu yağdan çıkar”, göreceksiniz!