DEVRİMCİLERİN TARİHÎ YALANI!

Mustafa ÖNDER

 

MHP, Prof. Halaçoğlu’nu TBMM Grup Başkanvekilliği görevinden aldı.

İsabetli bir karardır ve herkes ne konuştuğunu bilmeli, siyasetçinin her şeyi ulu orta söyleyemeyeceği anlaşılmış olmalıdır.

Durum ne olursa olsun Halaçoğlu iyi bir bilim adamı ve tartışılmaz bir Türk milliyetçisidir.

Konumuz bu değil...

Fırsatı ganimet bilen HDP taşeronu OdaTV, MHP ve Halaçoğlu’na saldırılarına devam ediyor.

Malûm Alevi sömürücüsü Murtaza ile MHP’li seçmene yapmadık hakareti bırakmamışken şimdi de yoldaş Ali Haydar ile TDK ve TTK üzerinden saldırıyor.

Yoldaş Ali Haydar diyor ki:

“12 Eylül darbesi, sadece binlerce devrimciyi ve yurtseveri katletmekle, zindanlara atmakla yetinmedi; Türk diline ve tarihine de büyük darbeler vurdu. Bugün, Türk dilinde yaşanan yozlaşmanın ve tarih araştırmalarındaki verimsizliğin baş sorumlusu darbeci generaller ve Nazlı Ilıcak’tır. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumuna dönüştürülerek üretkenliği ortadan kaldırılan kurumun başına bugünlerde skandal açıklamalarıyla gündemde olan Prof. Yusuf Halaçoğlu getirildi. Bazılarının sandığı gibi, Yusuf Halaçoğlu, Mustafa Kemal’in Türk Dil ve Tarih Kurumunun Başkanı değil, Kenan Evren’in Kültür, Türk Dil ve Tarih Kurumu’nun başkanıydı.”

Vay be, bu kadar yalanın kuyruklusu ancak OdaTV’ye yakışır zaten!

Haydar ağa, 12 Eylülcülerin ellerinden aldığı bu oyuncakları için ağlaşıyor aslında!

Yağma Hasanın böreği devri bitmiş, Türkçenin uydurukça açılımına son verilmiştir!

Türk Tarih Kurumu, Atatürk’ün emriyle 1931’de kurulmuş, mirasından pay bırakmıştır.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 1993’te TTK Başkanı olmuş, 2008’de ayrılmıştır. Yani onu TTK başkanı yapan 12 Eylül cuntası ve Nazlı Ilıcak değildir!

Kurumun başında ve bilim adamı olarak verdiği hizmetler herkesin malûmu... Halaçoğlu’nun makalelerini sayamadım, basılmış bazı kitaplarını nakledeyim:

1- XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İskân Siyâseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

2- Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), PTT Genel Müdürlüğü Yayını,

3- Osmanlı Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

4- Başlangıçtan 1774'e Kadar Osmanlı Tarihi, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi,

5- 90 Numaralı Mühimme Defteri,

6- Türk Tarihinde Ermeniler,

7- Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

8- Facts On The Relocation of Armenians. 1914-1918,

9- Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

10- Sürgünden Soykırıma: Ermeni İddiaları, Babıali Kültür yayıncılık,

11- The Story of 1915: What Happened to the Ottoman Armenians?, TTK Yayınları,

Gelelim TDK’ye...

1932’de Mustafa Kemal’in kurduğu Türk Dil Kurumu, Türk dili üzerinde araştırmalar yapıp dilin gelişmesi ve yaygınlaşmasını sağlamak amacındaydı. Mirasından pay bırakmıştı. 12 Eylül cuntası kurumun özerkliğini ve Atatürk mirasını allak bullak edince TDK ve TTK, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar haline geldi. Bunu hiçbir gerçek gazeteci ve bilim adamı kabul edemez.

Lakin bu TDK, 1955’ten 12 Eylül 1980’e kadar solcu yazar ve şairlerin her yıl “ödül”lendirildiği, milliyetçi yazar ve şairlerin kuruma alınmadığı kuruluş haline gelmişti. TDK’den “ödül” alan isimler bir fikir verecektir: Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Oktay Akbal, Nezihe Meriç, Kemal Tahir, Fakir Baykurt, Füruzan, Tahsin Yücel, Onat Kutlar, Samim Kocagöz, Orhan Kemal, Nedim Gürsel, Hulki Aktunç, Orhan Asena, Aziz Nesin, Haldun Taner, Adalet Ağaoğlu, Fikret Otyam, Ceyhun Atıf Kansu, Çetin Altan...

TDK, bu devrimbazların elinde iken Türkçe’ye büyük zarar vererek dilin kısırlaşmasına sebep olmuştur. Bu konuda Hacıeminoğlu’nun “Türkçenin Karanlık Günleri”, Banarlı’nın “Türkçenin Sırları” ve Timurtaş’ın “Türkçemiz ve Uydurmacılık” adlı eserlerine bakmanızı tavsiye ederiz.

Bu dil yobazlarının tek yaptığı, güzelim Türkçeyi “-sal”a koyup “-sel”e vermekten ibaretti! Yaptıkları vahim tahribatın sonuçlarını bugün görüyoruz.

Bugünkü Bedevi hayranlarının yaptığı Osmanlıca, Arapça salgınını o dönemde “öztürkçe” diye uyduruk, yanlış, kasıtlı-bugün şuursuzca kullanılan-yüzlerce “sözcük” türetilmiş, dilimizdeki Arapça ve Farsça’dan gelen “Türkçeleşmiş” kelimeler atılmıştır.

Meselâ bugünlerde revaçta olan “şeref” yerine kökü Fransızca “onur”, “meselâ” yerine Ermenice kökenli “örnek” kullanılmıştır.

“Öztürkçecilik” diye dilde kısırlaştırmaya gidilirken, “kent, kamu, temel, amaç, acun, zor” gibi başka dilden kelimeler baş tacı edilmiştir.

Garip olan şudur: “Komisyon, solist, mönü, sektör, tekstil, brifing” gibi kelimelere ses etmezken “hayat, ömür, cesaret, vicdan, ahlâk” gibi kelimeler neden atılmaya kalkılmıştır?

İmlâdan inceltme işareti (^) atılmış, yazım kargaşası yaratılmıştır.

Aşırılık o kadar ileriye gitmiştir ki, fiil köküne gelmesi gereken ekler isim köküne getirilmiş (özgü, örgüt, karşıt), Türkçede olmayan “-sal, -sel” eki ile her çeşit kelimeye getirilerek kelime yapılmış (parasal, ruhsal, dinsel, işlevsel), yine dilimizde olmayan “-v” eki ile (ödev, görev, türev, söylev) gibi saçma sapan kelimeler yapılmıştır.

En acısı da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu “Söylev” adıyla uydurukça yayınlamalarıydı. Bu kitabı anlamak için “uydurukça sözlük” gerekiyordu!

Uzun zamandır TDK ve TTK güzel işler yapmakta, Türk dünyası ile ilgili kalıcı eserlere imza atmaktadır. Yakın zamanlarda çokça tenkit ettikleri Türkçe Sözlük bunlardan biridir!

Yoldaş Haydar, elinden alınan oyuncağının acısıyla Halaçoğlu’na saldırıyor.

Demek ki meyveli ağaç!

 

Mustafa ÖNDER
mustafaonder35@gmail.com
facebook.com/mustafaonder15
twitter.com/mustafaonder07

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.