“Dikta”, TDK Türkçe Sözlük’te “Hiçbir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk” anlamında ve “Diktatörlük” ise “Egemen ve mutlak siyasi bir gücün, bir veya birçok kişinin oluşturduğu bir yürütme organınca, denetimsiz olarak yürütüldüğü siyasi düzen” olarak açıklanıyor…
*
Y-CHP ve altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı durmadan, ağaçların çiçeğe durduğu şu Nisan ayında neden “Yine baharlar gelecek, sana söz” deyip duruyor dersiniz?
Aslında bu Yedili masanın derdi, ülke falan değil, Batı’ya kafa tutan Erdoğan, Bahçeli ve Cumhur ittifakı… Haçlıya, emperyalizme, siyonizme kafa tutan, IMF’nin tuzağına düşmeyen, terörizme savaş açan, millî savunma sanayisine çağ atlatıp kimseye muhtaç olmadan vatan savunmasına soyunan, bölgesinde güç sahibi olmayan bir Cumhurbaşkanlığı istemiyor Batı…
Makamlarında AB-D ve İngiliz Büyükelçilerini ağırlayan, hiçbir yetkisi yokken ABD ve İngiltere’de sermaye baronlarına vaatlerde bulunup sözde bilmem kaç milyar dolar “kaynak” bulduğunu söyleyen Y-CHP lideri ABD’de batan bankalarla anlaşmış olmasın?
Partisini HDPKK’lilerin borazanı haline getiren Bay Dersimli Kemal, “Herkesle helalleşmek istiyoruz, barışmak istiyoruz!” demişti.
Kendi partisinde muhalefet bırakmayan, ulusalcı, Atatürkçü bırakmayan Dersimli, Erdoğan’a nasıl “Diktatör, tek adam” diyebiliyor?
Erdoğan’a oy veren yüzde 52’lik millî iradeyle ne zaman helalleşecek?
*
Bir bakalım diktatörlük, faşizm, tehdit ve şantajın ayak sesleri nasıl geliyor?
Y-CHP’nin adayı Kemal Beyi destekleyecek HDPKK/Yeşil Sol tehdide, “Yüz yıllık cumhuriyeti değiştireceğiz” diyerek ve “15 Mayıs’ta başkan Apo özgür olacak” diye başladı… Kandildeki katiller de size güller atıyor… Yoksa siz sadece HDPKK ile mi helâlleştiiniz? Ya Türk milleti ve şehitlerle?
Yedili masanın “güççük ortağı” DP, “YSK’den hesabını sorarız” diyor. Sizin derdiniz sadece kamu kurumları mı Bay Kemal?
Y-CHP’li Müslim Sarı “Hesaplaşacağımız kitleler var” diyor, ne diyorsunuz?
Destekçiniz TİP’çi Ahmet Şık, “AKP-MHP hepsi darmaduman olacak, hepsi suç örgütü yargılanacaklar, AKP kapatılacak, bir siyasi parti muamelesi görmeyecek” zırvalarını konuşuyor, ne dersiniz?
Yine destekçiniz Türker Ertürk, “İktidar değişecek amma acılı amma acısız, herkes aklını başına alsın” diyecek kadar zıvanadan çıktı, ne diyorsunuz?
Haber sunucu Can Ataklı, “Erdoğan’ı anayasaya aykırı biçimde aday yapmaları halinde ve kaybederse YSK mahkemelerde hesap verecek” diyebiliyor, ne diyorsunuz?
Meşhurunuz Behramoğlu, “Parantez diyorlar ya Cumhuriyete, bu parantezi kapatalım” diyor ne diyorsunuz?
Ve siz demiştiniz ki, “Hapislerde çürüteceğiz, ağır cezalar getireceğiz. Hapiste belki albüme bakar da eski günleri yadeder. Öyle kurumlara emir vererek kendini kurtaramaz” dediğinizi hatırlıyor musunuz?
Yedili masanın “güççük orrağı” Babacan, “Kutsala dokunamazsınız falan yok, dokunacağız tabii ki” dedi, ne diyorsunuz?
Yardımcınız Özgür Özel, “Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan hesap verecektir. Andolsun!” diye yırtınıyor, ne diyorsunuz?
Yardımcınız Selin Sayek Böke, “Ne özel şirketi, müzakere falan yok, buraya yazacağız, kamulaştıracağız, bu kadar” diyor, siz sermaye getirmekten bahsediyorsunuz, ne diyorsunuz?
Akıl hocanız Faik Öztrak “Bu projeye verilen kredileri iktidara geldiğimizde geri ödemeyiz” diye yırtınıyor, ne diyorsunuz?
Sözde gazeteci ve yandaşınız ekranda “Süleyman Soylu’yu içerde görmek”ten bahsediyor, ne diyorsunuz Bay Dersimli Kemal?
Diktatörlüğün, tek adamlığın ayak sesleri değil mi bunlar? İnönü’den sonra bu ülkeye “ikinci tek adam dönemi”ne mi hazırlanıyorsunuz?
Sahi siz kiminle helalleştiniz?
“Biz ülkemizi mütevazi Çankaya’dan yönetmek istiyoruz!”
*