“2017 Türk Dili Yılı”nın son aylarındayız…
Türk çocukları aralarında konuşuyor:
“-N’aber kanka?”
“-İii… senden?”
“-Myhosh Cafe’de ‘beş gibi’ buluşalım…”
“-Ok.”
“-By by…”
“-Görüşürüz!”
“-Kendine iyi bak!”
*
Son yıllarda çocuklarımızın konuştuğu ne olduğu belli olmayan dil bu!
Dünyanın beşinci büyük dili Türkçe, 1990’lardan beri İngilizce’nin saldırısı altında…
Yok yok, çocukların okullarda İngilizce öğrendiğinden falan değil…
“Bilgisayar” diye Türkçeleştirdiğimiz aleti, “İnternet” dediğimiz canavarı, Türk alfabesi ve Türkçe kurallarına uygun ithal edemedik…
Devlet işe “millî” değil, “teknolojik, ekonomik” baktı.
Klavyeler bile bize göre değil…
Son gâvur icadı cep telefonları ise tam bir felaket…
“i, ü, ğ, ş, â, î, û” harflerini yazmak, deveye hendek atlatmaktan zor!
*
Gurur duyduğumuz Osmanlı, “üvey evlat” muamelesi ile Türkçe’nin kanına girmişti.
Cumhuriyet’le istiklaline kavuşmak üzereydi, “uydurukça, öztürkçe” hastalığıyla başlayan katliam 12 Eylül’e kadar sürdürüldü.
Güzelim dilimiz “-sal”a konup “-sel”e verildi!
Sonrası ise iki arada bir derede kalan TDK ve MEB’in vebalinde…
İngilizce öğrenme hevesi görgüsüzlüğe dönüşen Türkçeyi küçümseme…
“Türkçe’nin ilim dili olmadığı”nı söyleyen profesörlerimiz, “Türkçeyle felsefe yapılamaz” diyen Başbakanlarımız…
“Atatürk Stadyumu”nu yıkıp “Vodafone Arena” yapan ve bir projesine “Kanal İstanbul” ucube adını veren hükümetler…
Televizyondaki tartışma programında meramını “tırnak içinde” diye el kol hareketi anlatan aklı evveller…
“Lehçe”yi, “Şive”yi, “Ağız”ı bilmeyen okumuş cahiller ortalığı kapladı.
*
Delikanlı üniversite öğrencisi ama resmi bir kuruma dilekçe yazamayacak kadar cahil…
Yarış atına döndürüp durmadan test çözdürmüşler çünkü…
“İmla kuralları ve noktalama işaretleri”nin yerinde yeller esiyor.
“Şapka” dediğiniz inceltme-uzatma işareti (^ ) çoktan yok oldu.
Ünlü televizyon kanallarında iki nokta(:)’yı bilen yok.
Adam yazmış: “Şu telefondan bize ulaşabilirsiniz; 0212.315……”
Noktalı virgülü(;) dayamış ama sorsanız “reyting rekordmeni”!
*
Erdoğan, “tek dil” demese de, “millet” olmanın çimentosu “dil”dir.
Bakın Kazakistan, Kril alfabesini bırakıp Latin alfabesine geçiyor…
Türk dünyasında yeni bir ışık…
Ama bizde Osmanlıca sevdası hortladı.
Türkçe cehaletini “harf inkılâbı”na bağlayıp “Bir gecede cahil bırakıldık” yalanına bağlayan allameler çoğaldı.
Türkçe konusunda en çok Türk milliyetçileri, Ülkücüler, Atatürkçüler hassas olmak mecburiyetindedir.
Ne yazık ki, sık sık bütün millete musallat olan İngilizce ve uyduruk Türkçe’ye kapıldıklarının veya Türkçeleri yerine Arapça-Farsça kelimelere yöneldiklerinin farkında değiller.
Virgülle, noktalı virgülle biten fiilsiz cümleler…
“Sorun, yanıt, kanıt, ulusal, dinsel, geleneksel, light, çek etmek, ambians, aperatif, asist, kıl olmak, olanak, olası, parasal, yaşam, boyut, kapsam, doğal, bellek, kanı, gereksinme, anımsama, ödün…” gibi soysuz bir sürü kelime…
Yazı ve kitaplarında cirit atıyor, konuşmalarında bolca yer alıyor!
Fikirlerimizi Türkçe örmek zorundayız.
“Türkçe, Türk’ün öz yurdudur”, vazgeçilemez!