“Dolmabahçe mutabakatı” diyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı bir yanda, 30 bin kişinin katili PKK’nin siyasi uzantısı HDP’li Sırrı bir yanda müzakere ediyorlar!
Hükümet, terörle mücadele edeceğine “müzakere” ediyor!
Vatan kurtaran şabanlar, televizyonlarda cakalı açıklama yapıyor utanmadan!
Bile bile AKP hükümeti, bebek katili Apo önünde diz çöküyor!
Adı da “ileri demokrasi” ve “çözüm süreci”...
Çözüm çözüm çözülen AKP, doğu ve güneydoğuyu HDP/PKK’ye elleriyle teslim edip iktidardan düşünce olanlar oluyor!
Mutat AKP ikiyüzlülüğü yine patlak veriyor!
2000’lerde sıfırlanan terörü bir güzel patlattılar.
Sonra da bölge oyları için rektörlükten uzaklaştırma Atalay’ın koordinesinde uydurulan “Kürt sorunu”, RTE’nin 2005 Diyarbakır konuşması, 2009'daki Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ve demokratik açılım, “çözüm süreci”ne dönüştü.
2009’da Oslo’da PKK ile görüşmeler başlamış, olay basına yansıdığında “Bunu söyleyen şerefsizdir” demişlerdi. Sonra Gül, Güroymak’a Norşin dedi, “Kürdistan” ifadesini kullandı.
Kürtçe görüşmeye, Kürtçe Tv yayınına izin verildi.
Habur skandalı yaşandı. Bebek katiline ev hapsi bile istendi.
2012'de hükümet İmralı'da hapis yatmakta olan Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu, 2013'te, Öcalan'ın mektubu Diyarbakır'daNevruzda okundu. PKK'nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceği ve silahlı mücadeleye son verileceği bildirildi. PKK bu emre uyacak ve Türkiye topraklarından çekilecekti.
Eski dostları Fethullah, "Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır" açıklaması ile sürece destek verdi.
Yedi bölgede “Akil İnsanlar” beyin yıkamaya soyundu.
Aralarında Rifat Hisarcıklıoğlu, Can Paker, Tarhan Erdem, Yılmaz Ensaroğlu, Ahmet Taşgetiren, Deniz Ülke Arıboğan, Lale Mansur, Sibel Eraslan, Avni Özgürel, Kezban Hatemi, Mithat Sancar, Vedat Bilgin, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Cemal Uşşak, Kadir İnanır, Murat Belge, Celalettin Can, Mustafa Armağan, Nihal Bengisu Karaca, Abdurrahman Dilipak, Hilal Kaplan, Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, İzzettin Doğan, Hasan Karakaya, Yılmaz Erdoğan, Doğu Ergil, Oral Çalışlar, Muhsin Kızılkaya, Etyen Mahcupyan, Hayrettin Karaman, Orhan Gencebay, Fehmi Koru, Hülya Koçyiğit, Yıldıray Oğur, Hüseyin Yayman, Baskın Oran, Bendevi Palandöken gibi birçok şahsiyet vardı.
2013’te RTE, MİT ile Öcalan görüşmelerine "İmralı Süreci" değil, "Çözüm Süreci" denilmesini istedi. BDP’li Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan İmralı’da Öcalan ile görüştü. Öcalan BDP heyetiyle Kandil'e, PKK'nın Avrupa ayağına ve kamuoyuna bir mektup gönderdi.
Ağustos-2014’te RTE, Cumhurbaşkanı oldu.
Diyarbakır-Lice'de PKK'li teröristlerin heykeli dikildi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı'da Öcalan ile görüştü.
Ve 28 Şubat 2015’te Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın bir tarafında İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP’li Mahir Ünal ve Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, öbür tarafında ise HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Balüken ile Dolmabahçe mutabakatını ilan etti.
Şimdi diyorlar ki böyle bir şeyi tanımıyoruz!
Sözde çözüm sürecinin, bir yıkım projesi olduğunu defalarca söyledik. Fakat Oslo'da başlayan ve İmralı ile pazarlığa kadar varan bu yıkımın mimarlığını bizzat AKP üstlenmeye devam etti. Bölücülerle aynı masaya defalarca oturan AKP'nin bugün takındığı tavır tamamen hedef saptırmaya, kuyruğu kurtarmaya, milleti aldatmaya yönelik kurnazca algı operasyonlarından ibaret.
RTE ve AKP, milletle dalga geçmektedir. Madem HDP ile PKK arasında inorganik bağ olduğu düşüncesindeler, o halde yıllardır HDP ve İmralı ile yürütülen sözde çözüm görüşmeleri nedir? Millet, bundan sonra AKP’nin hangi sözüne, hangi yüzüne inanır?
Dolmabahçe mutabakatını açıklayanlar, daha birkaç gün önce AKP ile HDP arasında yapılan koalisyon görüşmelerindeki aynı kişiler değil miydi?
AKP ve RTE eğer Dolmabahçe mutabakatını yok sayıyorsa, o halde o gün masada olan AKP’liler istifa etmelidir!
Bu utanmaz havuz medyası söyledikleri bunca yalan için milletten özür dilemelidir!
Bu kadar yalanın, ikiyüzlülüğün yutulduğunu sanıyorlarsa seçimde cevaplarını alır, yok olur giderler!
“Terör meselesi”ni “Kürt meselesi” yapanlar çark ettiler, bugün gazeteler Dolmabahçe’de nasıl bir oyun döndüğünü, RTE’nin nasıl mutabakattan haberdar olduğunu açık açık yazdı, hala yalana devam edecekler mi? Oturma yerlerini bile belirleyen saraydaki, şimdi ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum diyor!
"Ben 'Dolmabahçe Mutabakatı' ifadesini asla kabul etmiyorum. Çünkü o toplantı bir mutabakat toplantısı olamaz. Niye? Çünkü ortada bir hükümet vardır, diğer tarafta grubu olan bir siyasi parti vardır. Burada neyin mutabakatını, kimle, ne için sağlıyorsun? Öyle bir şey olmaz. Yani eğer ada ile ilgili bir çalışmaysa bu, böyle bir şey asla olmaz. Burada ülkemizin geleceğine yönelik atılacak bir adımsa bu mutabakatın yeri parlamentodur"
Yazık! Oslo’da da şereften bahsetmiş, yalan ortaya çıkmıştı.
Seçim yaklaşınca milliyetçi damarları yükseldi ama millet yemedi.
Bu Dolmabahçe rezaletinin gizli kapaklı yanı kalmadı ve AKP’nin nasıl bir ihanet ve ikiyüzlülük içinde olduğu görüldü.
Doğu ve Güneydoğu, PKK’ye terk edilmiş, eşkiyanın silahlanıp güçlenmesine ve nüfuz elde etmesine göz yumulmuştur. Yandaki fotoğraf da AKP’nin devlete diz çöktürdüğünün resmidir!
İster koalisyon kursunlar ister erken seçime gitsinler, MHP hep haklı çıkmıştır ve seçimde AKP temelli yerle bir olacaktır!
MHP’nin, terör örgütünün uzantısı ile neden asla koalisyon yapmayacağı iyice anlaşıldı mı?