Çoğu ya profesör, ya gazeteci, ya avukat, ya ağa ya da emekli yüksek bürokrat... Kimi ADD üyesidir, kimi lions kulüp... Aslında sıkı materyalistlerdir. Her zaman ortak sloganları “Susma, sustukça sıra sana gelecek”tir! “Solculuk” sosyal eşitliktir ama onlar “elit”tir, demokrasiyi, eşitliği, insan haklarını, eğitimi, sanatı, kültürü en iyi onlar bilir. Bir ara Cumhuriyet okumak onların şifresi idi, sonra Milliyet falan derken, şimdilerde Hürriyet okuyorlardır. Yıllarca Lenin’in veya Mao’nun komünizmine özendiler. Bir zamanların bu en hızlı solcuları, şimdilerde liberal holdinglerin başında patron gönüllüyor, sendikalara tezgâh kuruyorlar. Kimi eskileri de Kürtçülerin akıl hocalığına soyundu! Tuzları kurudur, takım elbiseli, kravatlıdırlar, özel otomobilleri yeni modeldir mutlaka... Top sakal bırakır, rakı-balık sever, ayaküstü bira ve marka Amerikan cigarası içerler. Sırça köşklerde kurulan sofralarda batı müziği dinleyip Türk halk müziğini Ruhi Su veya Ahmet Kaya bellerler. Onlar için Nazım Hikmet’ten gayrısı ‘ozan’ değildir, Yılmaz Güney’den başkası aktör ve Fazıl Say’dan başkası müzisyen, Bedri Baykam’dan başkası ressam değildir, Deniz Gezmiş’ten başkası da devrimci değildir! Öztürkçe diye yıllarca halkın anlamadığı uyduruk bir dil kullandılar, 1980 sonrası ellerinden alınan TDK’nin yeni türettiği kelimeleri bile beğenmezler, Fransızca ve İngilizce kelime ve tamlama kullanıp aydın, entelektüel olduklarını sanırlar. Küfür etmek onları farklılaştırır! Memleketin vatandaşı “ yurttaş” veya “halk”, milletin vatanı “yurt”, vatanseveri “yurtsever ve milliyetçisi “ulusalcı”dır onların dilinde. Kendilerini devrimci, laik, Atatürkçü, özgürlük aşığı, sosyal demokrat, ilerici, kadın hakları ve emekçi sendika savunucusu sayarlardı. Kemalist olanı, ulusalcı olanı, Atatürk’ün askeri olanı, Cumhuriyetçi olanı, yurtsever olanı türedi zamanla. İkide bir “Atatürk’ün partisi” lafı etmek ortak yanları... Arada sırada da Alevilere bir parmak bal... Katıldıkları toplantılarda mutlaka karşısındakine müdahale edip sözünü keserler. Gazete ve televizyonlar aslında onların elindedir ama sırça köşkleri terk etmemek uğruna patron uşaklığı yaparlar. Şimdilerde İnternette ahkâm kesiyorlar. İnternette ağalık da parayla olduğu için devir her zaman onların devri... İşte bu solcu ya da Kemalist, ya da devrimci “elit”in daima barındığı ve her seçim sonrası olağanüstü kongreye götürdüğü CHP’de bir olağanüstü kongre daha yapıldı. Kılıçdaroğlu’na rakip çıkan İnce, “CHP ikinci büyük devrimi yapacak” demez mi? Yalova’da belediye başkanlığını kazanmakla övünen İnce, nedense Cumhurbaşkanlığı seçimini Yalova’da Tayyip’in kazandığından söz etmiyor hiç! Kongreye Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri damga vurdu: “CHP elitist bir parti diyorlar. Elitlere saygım var, aydındır. Ama bir elitistler var, rakı sofralarında Türkiye'yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim. Bunu herkes iyi bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil!Elitizmi reddediyorum.” Ve devam ediyor: “Dersimli Kemalim, devrimci Kemalim! Parti ağalarını da sileceğim. Sol kimsenin tekelinde değil. Yoksulluk edebiyatı ile solculuk olmaz.” Vallahi “Dersimli Kemal”in bunu fark edip yiğitçe kongrede yüzlerine haykırması bile CHP’de devrimdir. Ama o “Dersimli Kemal”, yerel yönetimlere özerklik şartı getireceklerini söylüyor, Kürt sorunundan bahsediyor, iyi mi? Terörist PKK ve bölücüleri bir zamanlar TBMM’ye taşıyıp siyasileştirenin de CHP olduğunu unutuyor. İlk defa emekli müftü İhsan Özkes’le CHP’nin bu milletin Müslüman olduğunu hatırladığını unutuyor. Delegelere, “Hangi genel başkan Deniz Gezmiş’in mezarına gitti?” diye soruyor. Kıstasa bakın! Bir de diyor ki, “Taşeronlaşmayı Türkiye’nin gündemine getiren kim?” Peki CHP’li belediyelerdeki taşeron işçiler neyin nesi diye sormazlar mı? Dersimli Kemal’in CHP’sindeki değişime bakın: “Kimliğe ve inanca sahip çıkmak, sağa kaymak değildir. Her kimliğe ve inanca sahip çıkacağız. Camide, kilisede, havrada, cemevinde ibadet eden tüm vatandaşlarım. Belediye başkanlarıma talimat verdim; bölgelerindeki tüm ibadet yerlerini tertemiz yapacaklar”. Devrimci, rakı-balık sever, Kemalist ağalar Dersimli Kemal’in sözlerine cevap Kürtçü Aygün’den gelmiş: “Rakı masaları iyidir. Bu akşam Kurultay'a içeceğim!” Ergenekon ve Balyoz davalarında ismi cilalanıp partiye alınan Cihaner, Balbay, Ülker Tarhan’ın kısa sürede ulusalcı kesilmesi ve muhalefetinin de fos olduğu ortada. Yeni yıldızlar Bekaroğlu, Temizel ve Tuncay Özkan... Mutat olağanüstü bir CHP kongresi ve küçük bir yüzleşme yaşandı geçti! Olanın bitenin hepsi bu! Mustafa ÖNDER [email protected]