Harami önce başıboş ortamı kollar. Adaletin, güvenliğin zayıfladığı dönemlerde palazlanır. Görgüsüz, hırslı, ikbal peşinde yöneticileri sever. Hele sahte dincilerin, Allah ile aldatanların da desteğini aldılar mı, durduramazsınız! İster harami, ister eşkıya, isterse hırsız, ne derseniz deyin, mütedeyyin kitleyi ve kamu kasasını çok sever. Dandik, adam kılıklı sahtekâr tipler üretir. Önce savunmasız, güçsüz halka efelenir. Haraca bağlar, yağmalar. Tatlı para hayalinizi yüksek faiz yalanıyla elinizden alıp şirketlerine transfer ederler, manevî istismar ile kurulan saadet zincirleriyle köşe olup ortadan kayboluverir, gurbetteki işçilerin alın terini “fabrika ortaklığı” ile kandırıp dolandırır, mütedeyyin insanları dinî kurallara uygun tatil köyü için sömürüp batarlar. Bankerzedeleri, Uzanların banka oyunlarını, gazetelerin kuponla televizyon dağıtımı dolandırıcılığını hatırlayın. Hatırlayın bir Jet Fadıl vardı. Milletvekilliğine kadar uzanmıştı da soluğu hapiste alsa da, zaman aşımından yırtınca alaverelerine devam ediyor. “İşadamı” kılığında araba dedi, yalan çıktı; apartmanlar dedi, yarım yamalak bıraktı; binlerce mağduru var. Siirtspor’a başkan oldu, sarık-cüppe ile din adamlarını bile ağırladı! Bu haraminin son vurgunu 170 milyon dolarmış! Muhafazakâr AKePe iktidarında Maldivlerde Müslümanlara özel adada erkek-kadın ayrı tatil sloganıyla muhafazakârları bir güzel dolandırmış. Garip olan şey ise, dindarların bu adamın hilelerine bir türlü doymaması! Utanmadan Tayyip’e “Cumhurbaşkanım” diye hitabettiği bir mektup yazıp “paralel”in kurbanı olduğunu ve yardım etmesini istemiş! Başka biri de Deniz Feneri e.V denen örgütlü harami derneği. Almanya’da Müslümanlardan Türkiye ve Pakistan’daki muhtaçlara yardım parası diye 41 milyon Avro topluyor. Paralarla gayrimenkuller alınıyor, şirketler kuruluyor. 17 milyonu Türkiye’ye gönderildiği, 8 milyon Avro’nun Deniz Feneri Derneği’ne verildiği tespit edildi ama kalanının akıbeti belli değil! Alman mahkemesi ilgilileri cezalandırdı, eski RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın da adı geçtiyse de AKP zırhı ona dokundurmadı. Memleketin doğu ve özellikle güneydoğusundaki eşkıyalık ise başka bir tür. Bölücü PKK’nin kalkanı altında mazot, uyuşturucu, silah ve sigara kaçakçılığı bizzat halka yaptırılmaktadır. Kan emici örgüt, bunlarla beslenmektedir. PKK’nin isteğine uygun AKePe’nin saçılım ve çözülme süreci içinde artık PKK eşkıyaları yol kesip kimlik kontrolü yapmakta, haraç almakta, halkını soymaktadır. Analar ağlamasın yalanıyla karakolların yapımını engelliyor, karayollarını dozerle kazıyor, kaçakçıları kahraman ilan ediyor. Eşkıya bir hafta önce Ceylanpınar’da 3 askerimizi şehit etti. Olayı PKK üstlendi ama Tayyip “PKK değil, PYD” diye savundu. Bozacının şahidi şıracı! Son hünerleri Şırnak’ta... PKK’li gençlik örgütü YDG-H, bir binaya PKK paçavrasını dikiyor, caddeye çıkıp izinsiz gösteri ve barikatta kimlik kontrolü yapıyor. Tayyip, binbir yalan ile cumbabalık için çırpınırken harami dur durak bilmiyor. TSK açıklamasına göre 4 PKK’li 25 Temmuz’da Tunceli / Pülümür/Kocatepe Köyündeki Hel Dağı Eşek Meydanı Yaylasına gelerek, burada mandıracılık yapan sürü sahibi iki vatandaşı da yanlarına alarak bölgeden ayrılıyor. 29 Temmuz’da tekrar gelerek, vatandaşlardan toplam 22 bin lira yağmalıyor. Gelelim 17-25 Aralık’taki büyük vurguna... Güç zehirlenmesi, kibir, hırs, ihtiras, inanç sömürüsü ve para bumerangına kapılan iktidar yöneticileri, İran’lı bir altın kaçakçısının âdeta kölesi oldular. Yapılan operasyonda 4 bakan, 3 bakan çocuğu, genel müdürler, işadamları arasındaki yolsuzluk ve rüşvet çarkı ortaya çıktı. İddianamede, “kaçakçılık, rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma” suçları vardı. Haramiler, uygun ortamda, uygun yönetimdeydi. Elebaşı İranlı Türk vatandaşı yapılmış, altın kaçakçılığı ve kara para aklama için rüşvet çarkında 4 bakanla ilişkiler kurulmuştu. Evlerde kasalar, milyarlarca lira, dolar, ayakkabı kutularında paralar, çikolata kutularında rüşvetler ortalığa saçıldı. Tayyip, zaten pamuk ipliğiyle bağlı olduğu F tipini darbecilikle suçladı, haşhaşi, casus, darbeci, örgüt dedi, inlerine gireceğiz diye 8 ay bağırdı... İlgililer tutuklandı, bakan çocukları içeri alındı. İnternette Tayyip ve oğlu arasındaki konuşmalar, bakanların görüşmeleri, videoları yayınlandı. Birileri zaman içinde istifa ettirildi. Kısa süre sonra polisler, savcılar dağıtıldı, mahkemelere atamalar yapıldı, ortam değişti, hepsi salıverildi. Şimdi İranlı Zarrab yatıyla keyf ediyor. Polislerin hepsine operasyon yapılıp günlerce gözaltında tutuldu, acele bir kanunla monte edilen intikam mahkemelerine düşürüldüler... Haramilere göre olaylar gerçek değil, montajdı, mon-taj! Oğullar gemiciklere sahip oldu, medya havuzda para toplayıp ihale alan modern haramilerin eline geçti. Şimdi dalkavuk olarak padişahın “başkan” olmasını dört gözle bekliyorlar! Padişah, bir eli yağda bir eli balda, antidemokratik bir seçim yarışında... Halk yine işsiz, maaşlar yine zamsız, enflasyon yine zirvede... Dedik ya, eşkıya önce halkı yağmalar!