Burunlarından kıl aldırmazlardı.
Banka, şirket, gazete, dergi, televizyon, radyo, haber ajansı, matbaa, yayınevi, dernek, okul, yurt, dershane, olimpiyat ne ararsan sahiplerdi…
Keramet bekledikleri efendileri, Atatürk düşmanı meczup Said-i Kürdi’nin çırağıydı.
Boynuz kulağı geçti.
Dershane ve evlerde usul usul fakir fukara çocuklarını okutarak beyin ve imanlarını esir aldılar önce…
Şuursuz hükümetlerin “hipodrom”a çevirdiği eğitim sisteminde palazlandılar.
Dinci, devrimci, devşirme bir sürü adam ve kadın ürettiler.
Hele Olimpiyatları vardı ki, dünya çapında(!) diye yaldızladılar…
Koca koca Başbakanlar, bakanlar, genel başkanlar arenalarda onlara övgüler düzer, hizmetini anlatırdı…
Dünyada Türklüğün ve İslamın misyonerliğini yapıyorlardı!
Ama nedense okullarda resmi dil İngilizceydi…
Türkçe Olimpiyatları düzenliyor, ama memlekette Kürtçe, Arapça eğitimi destekliyorlardı.
Askere, polise, memura soru kopyası verip hak yemeye bayılıyorlardı!
Palazlandıkça palazlandılar…
Bir Bozkurttan şikâyetçiydiler, Bahçeli’ye diz çöktüremiyorlardı!
“Kripto” gazeteleri milyonluk trajdaydı…
Bürokratlar, vekiller, esnaf, dinciler, liberal solcular masalarında mutlak bulundururdu gazeteyi…
Her konuda allame yazarları, her konuda hukuk, anayasa bilir dandik aydınları vardı…
Ama kadrolarında sana bana yer yoktu…
Bütün kanalları onların adamları sarar, hep onlar konuşturulurdu…
Hümanist, hoşgörülü, demokrat, adil, inançlı görünüşlüydüler…
Saç sakal bırakmaz, kıravat takar, bukalemun gibi her ortama uyarlardı.
Dinler arası diyalog, çözüm süreci, Rum Ortodoks Patriğe ekümeniklik, Akdamar’da Ermeni ayini falan…
Meşhuuur Abant toplantılarında kökü dışarıda birçok beyinsizi konuşturur, bildiri yayınlatırlardı, Türkiye’yi uçuracaklarını sanırdınız…
İcat ettikleri “Akil adamlar” başköşelere yerleşip aylarca ülkede beyin yıkadı…
Bir ara bir yerden bavul bavul belge taşıdılar, medyayı mayınlayacaklardı…
Demokrasi, basın hürriyeti, adalet, vesayet falan diyorlardı…
Ergenekon, Balyoz, Ayışığı derken, çapraz ateş Milli Ordu’yu dinamitlediler…
Paralel ortakları işin savcısı bile olmuştu…
Çözüm mözüm derken Güneydoğu’da terör hortladı.
Analar ağlamasın derken milletin gözyaşı dinmez oldu…
Derken…
17 Aralık’ta paralellerin yolları kesişti, güzelim düzen bozuldu!
Gazeteleri, televizyonları, bankaları, şirketleri birer birer el değiştiriyordu.
Birileri onlara “Haşhaşi”, “hain”, “şeytan” demeye başladı…
“Güvenli liman”ı tusunami alıp götürmüştü, yeni liman telaşına düştüler…
En uygunu MHP idi, itilmiş kakılmış kim varsa bulup MHP’yi değişime sokarak iktidar olmak gerektiğine inandılar…
Neleri varsa elbirliğiyle buldukları abla ve ağabeylerini ülkücü, Asena, bozkurt diye sunmaya başladılar.
Şaşaalı adaylık açıklamaları, tantanalı otel toplantıları, bol bol aş, iş vaatleri, uzun kuyruklu iktidar konvoyları, her gün medya programları organize ettiler…
Lakin Türkmen Beyini ve MHP’nin çekirdek kadrosunu aşamıyorlardı…
Hâkimler buldular, kararlar çıkarttılar, ne yaptılarsa kaleyi teslim alamadılar…
“Üst akıl” dedikleri, maşaları meczup efendilerinden kaos istedi, o da dellendi…
Dandik meczup çetesinin imamları paldır küldür darbeye kalkıştı!
Onca Müslüman Türk’ü, Mehmetçiği katlettiler…
Gece yarısı bütün cesaret, feraset ve tecrübesiyle bir Bozkurt karşılarına dikiliverdi.
Yine Türkmen Beyi, bir “değişim kumpasları”nı daha engellemişti!
Karşılarına dikilen Türk milleti tankların üzerine çıktı, “Yurttta sulh” çetesinin ihanet planı bozuldu.
Armut gibi toplandılar.
Ceplerinden meczup efendilerinin okuyup üflediği Amerikan paraları çıktı…
Amerikan banknotu ve meczubun nefesiyle Türkiye’de darbeye kalkışmışlardı.
Aldattıkları Mehmetçikleri bile kanlı ihanete alet etmişlerdi.
Ama çoğu abileri Pensilvanyaya kaçalı çok olmuştu…
Geride kalanları devşirme, aptal takımıydı…
Gerisi çorap söküğü gibi geldi.
Nihayet birileri “Devlet aklı”na uydu…
Birden OHAL geldi…
Her delikten çıkıyorlardı.
İlahi adalet işte…
Yine adil olmaya, testiyi kıranla suyu getireni ayırt etmeye çağıran “Beceriksiz” dedikleri Bahçeli’ydi…
Devlete sahip çıkan da, demokrasiye can suyu veren de O’ydu…
Amerikan banknotlu, meczup şarlatan çetesinin üflenmiş elemanları, inanç turnusoluyla işadamlarına holdingler kurduran şebeke…
12 yıl ortaklık ettikleri iktidar döneminde kaç şirketi batırmış, kaç gazete ve televizyonu kapattırmış, kaç subayı, askeri, polisi mapuslarda çürütmüşlerdi…
İhtirastan, güç zehirlenmesinden nasiplerini aldılar…
Kuduz it gibi velinimetini ısırmaya kalkmışlardı…
İlahi adalet işte…
Türk’ün bir şamarıyla…
Ve sadece bir kararnameyle…
“Geldikleri gibi gittiler”…