“KAFES” KIRILDI!

Mustafa ÖNDER

 

Bu yurdun hakiki mazlumu her zaman Ülkücüler oldu.

1980 öncesi bugünkü sözde İslamcı veya dinci figürler ortalıkta yoktu, onun bunun kucağında pusudaydılar.

Komünizm rüyasındaki Leninci, Marksist, Maocu birçok illegal örgütün karşısında sadece Ülkücüler oldu hep.

Ama hiç ağlamadılar, hiç şikâyet etmediler, hiç devlete, polise, yargıya düşman olmadılar.

Zamanın devrimbazları, sosyalistleri veya kendini komünist sananları bugünlerin liboşu, dalkavuğu, Kürtçüsü, sinemacısı, genel yayın yönetmeni oluverdiler.

Fakir Anadolu çocukları Ülkücüler yıllarca hapishane çilesi, işsizlik ve hayat gailesi ile cebelleşirken, ellerindeki avuçlarındakilerle davayı, partiyi, ocakları ayağa kaldırmak için de harcamakla meşguldü.

Ne gazeteleri, ne televizyonları ne sanatçıları oldu uzun zaman...

“Halklar”dan bahseden, milliyetçiliği faşizm olarak niteleyen sol, ellerine verilen imkânlarla bol bol Deniz’e, Yılmaz’a, Nazım’a, 1 Mayıslara övgüler düzüp solu cilalamakta başarılıydı.

12 Eylül darbesini sadece sola yapılmış ihtilal bellettiler, Ülkücüleri yok saydılar, hatta katil diye gösterdiler.

Bu yüzden hiç idam sehpalarında giden Ülkücü fidanlara bu yurdun kaymağını yiyen medyada ağıt yakılmadı.

Hiç ünü büyük beyni güdük sanatçıların dilinde ezgi olmadılar.

Hiç şanı büyük basının sayfalarında uzun uzun röportaj kahramanı da olamadılar.

Seçim meydanlarında hapishane edebiyatı, devlet düşmanlığı, asker postalcılığı yapmadılar.

Onlar sadece ve sadece “Kimsesizler Kimsesi”ne iman ettiler, sadece hizmet için yandıkları asil Türk milletinin sinesinde sessizce yaşamayı tercih ettiler.

Memlekette başların ayak, ayakların baş olduğu günleri gördüler.

Vatan toprağında bayrağının yerine paçavraların çekildiğini de görüp dellendiler.

Anayurdunda orayı burayı parsellemeye kalkan hainleri görüp çileden çıktılar.

Bir Ocakları vardı, bir de siyasi temsilcileri MHP...

Ama artık devir teknoloji, medya, iletişim devri idi. Medya lazımdı, gazete, televizyon lazımdı, sinema lazımdı, türkücü, saz sanatkârı, aktör lazımdı, senarist lazımdı, romancı, şair, besteci ve yorumcu lazımdı. Ozan Arif, Mustafa Yıldızdoğan, Âşık Sefai, Arif Nazım, Ahmet Şafak gibi bir iki sanatçı dışında müzik dünyasında yoklardı, ses lazımdı!

Sadece ve sadece “şiddeti reddetmek” ve “bu ülkenin evlatları kardeştir” demek için lazımdı!

Derken Beyazperde’den ilk şimşek çaktı bu yıl... İçine tıkıldıkları “Kafes” kırıldı!

Silkinip Ülkücü iradeyle ilk defa eli yüzü düzgün bir sinema filmi çekildi.

Şimdi şu karanlık ortamda Ülkücü Hareket’e taze bir kan, moral, duygu, sevgi, birliktelik sağlayıp gençlere kaynak olacak!

Kafes (Bir 12 Eylül Hikâyesi) filminin yönetmeni Mahmut Kaptan. Lütfü Şahsuvaroğlu’nun eserinden senaryolaştıran ise Bektaş Topaloğlu. Film müziği İrfan Günal’a ait. 1 saat 57 dakikalık bir film... Yapımcı Yasemin Nak.

Öncelikle bütün oyuncularını tebrik etmek şarttır.

Bilhassa İsmail Hacıoğlu’nu tebrik ediyorum.

Ülkücü bir filme hayat vermek cesaretini gösterdikleri için!

Film galiba Ulucanlar Cezaevi, Hamamönü ve (eski Gazi Eğitim Enstitüsü) Gazi Üniversitesi’nde çekilmiş. Yaşanmış hikâyelerle örülü bir film.

Sosyal medyada büyük ilgi gördü ve “İnandıklarımız için mücadele ederken, düşüncelerimizi kafese tıktılar” sözüyle tanıtılıyor film. 12 Eylül’ü ilk defa değişik bir yönden anlatıyor olması önemli.

Önkuzu'nun şehit edilmesinden Pehlivanoğlu’nun idamına kadar geçen seksen öncesi kuşağın sağıyla soluyla dramı perdede. “Kafes” gençliğe reva görülen işkenceleri ve darbenin arkasındakileri farklı bir üslup ve sinema diliyle anlatırken aynı zamanda Elif ile Mehmet Sipahi’nin derin aşkını işliyor. Bu aşkın da kaynağı her ikisinin Niyazi Mısri şiirine olan tutkusu.

Gariban Anadolu çocuklarının sevdaları, gözyaşları, temiz idealleri, içimizi oyuyor. Filmde Ülkücünün devrimcilere “ılımlı” bakışına dikkat ediniz.

Nihayetinde bir film diye geçiştiremezsiniz.

Kapatıldığımız “kafes” kırılmıştır, Ülkücülere yeni neslin ve milletin bakış açısına çok katkısı olacağına eminiz.

Sanat cephemize ilgiyi artıracak, Milliyetçi Hareket’in manevi ve sosyal yapısını güçlendirecek, “taze kuvvet” kazandıracaktır.

12 Eylül filmlerini sürekli kendilerinden ölümüne nefret eden, öldürülmelerini belki meşru gören, gördükleri işkencelere ama siz hak etmiştiniz de bizim çocuklara yazık oldu gözüyle bakan, idam edilen ülkücülere mecbur kalmadıkça değinmeyen, mecbur kalınca da zaman zaman akla hayale gelmeyecek iftiralar atan insanların gözünden izleyen Ülkücülere ilaç gibi gelecek...

Sanıyorum bu filmi izleyen birçok insan çevresinden, ailesinden, okulundan, şehrinden birilerini hatırlayacak, onların ne kadar vakur olduğunu anlayacak...

Artık bizi hapseden “kafes” kırıldı!

Bütün film ekibine teşekkürler! Başarılarınız daim olsun!

Şimdi yapılacak tek bir şey kaldı:

MHP lideri Bahçeli, medyanın eşliğinde bu filme gidip onurlandırmalı ve çıkışta da samimi duygularını anlatarak, sinemamızı cesaretlendirip halkın dikkatini çekmelidir.

Bunu milyarlarca liraya reklam şirketlerine yaptıramazsınız!

Çok şey mi istiyorum Devlet Beyim?

Mustafa ÖNDER
mustafaonder35@gmail.com
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.