Koca koca gazetelerde tam sayfa bildiriler... Kimi Saray’a, kimi Hoca’ya biat ettiğini ilân ediyor. Ama iki ilân da “demokrasi” kılıflı ve “darbe”den şikâyetçi! Hadi yandaşı, beslemeyi anladık; peki muktedirin gazeteden televizyondan kovdurduğu, padişah akilliği bile yapmış sözde solculara, devşirmelere, dandik aydınlara ne demeli? Padişah ve şürekâsı ise girdiği “in”den çıkamıyor. Ne “in”miş kardeşim, sanırsınız bütün Türkiye’nin altı oyulup tünel yapılmış, ucu bucağı bulunamıyor bir türlü... HSYK’yi, Yargıtay’ı değiştirdiler olmadı, polisleri attılar olmadı, savcıları dağıttılar olmadı, mahkeme-hâkim atadılar olmadı, gazete-televizyon bastılar olmadı... Olacağı da yok... Susmuyorlar, birileri hâlâ “Hırsız vaaaar!” diye bağırıyor... Çaresiz, yandaşlar, bütün gazetelere ilan vermiş. Hani şu “evde zor tuttukları” yüzde ellinin iktidar beslemeleri, saraya biat ettiğini ilân etmiş. Çoğu dinci, cemaat, tarikat vakfı... Ensar’dan Hak-İş’e, İHH’den TÜRGEV’e, İhlas’tan İlim Yayma Cemiyeti’ne, Ümmet Vakfı’ndan Kemal Efendi’ye, İmam-Hatiplilerin ÖNDER’inden MÜSİAD’a kadar malûm tayfa... Ama geçen seneki bildiriye imza atan Nur Vakfı, Barla Platformu, Deniz Feneri Derneği ve ASKON yok. Daha önce “sağlam irade” diye Tayyip fotoğraflı afişler bastıranlar... “Millî İrade Platformu” diye bir yaftayla biat ilân ediyor! Bayılıyorum bu “platform” lafına... “Havuz” diyememiş ağalar... Kamudan, belediyelerden arsa, bina ve yandaşların para bağışlarıyla beslenen Bilal oğlanın vakfı da var STK denenlerin arasında... Ne kadar “etik”, yapılanı siz düşünün! Tıpkı 28 Şubat muktedirlerine yağ çeken STK’ler gibi... Oysa STK dediğin bağımsızdır, halkın, hakkın sesidir, mazlumun yanındadır... İktidar vesayetindekilerin ilânına göre "17-25 Aralık”, demokrasi darbesiymiş! Tek hedef, padişahın paralel, haşhaşi, darbeci ilan ettiği cemaat! “Örgüt”le yaftalayıp “Türkiye'de kötü giden ne varsa” yüklemişler. Âdeta Padişah ve şürekâsının her gün bıkmadan tekrarladığı cümlelerin alt alta sıralanmışı! İktidarı eleştiremeyecek durumdaki bu derneklerin gündemine –ne hikmetse- hukuksuzluk, yolsuzluk ve hırsızlık girmiyor; cadı avları, proje mahkemeler, torba kanunlar, hukuksuz gözaltılar, basına sansür, tek adam iktidarı girmiyor, sadece velinimetleri Padişahı alkışlamakla mükellefler! Düne kadar devleti “Tağut” görüp memleketi “Dar-ul Harb” ilan edenler, şimdi kutsuyorlar! “Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım” lafıyla iktidarın nefret dilini ambalajlayarak “milli irade” diye sunuyorlar. Ne komik değil mi? İlân verdikleri gazeteler, 17-25 Aralık paralarını polislerin yerleştirdiğini yazıyordu! Beslendikleri kaynak ille diyet ödetiyor işte... Gelelim Hoca’ya biat edenlere... Aslında yabancı değiller... Her gün, her akşam gazetede, ekranda yüzlerine alışık olduğumuz tiplerdi. Viskici solcudan liberal İslamcıya, Kürtçüden Fethullahçıya ne ararsan var. Ahmet Altan, A. Turan Alkan, Ali Bulaç, Altan Tan, Baskın Oran, Cemal Uşak, Cengiz Çandar, Cüneyt Ülsever, Dengir Mir Mehmet Fırat, Doğu Ergil, Ergun Babahan, Ertuğrul Günay, Gencay Gürsoy, Hasan Cemal, Koray Çalışkan, Kürşat Bumin, Mümtazer Türköne, Nazlı Ilıcak, Neşe Düzel, Nuray Mert, Niyazi Öktem, Reha Çamuroğlu, Şahin Alpay, Ufuk Uras, Yasemin Çongar vs... Demokrasiye darbeden, sansürden, yargıya baskıdan, gösteri hürriyetine vurulan kelepçeden, değiştirilen kanunlardan bahsediyorlar. Diktacı AKP’den şikâyet ediyorlar! İyi de aslan yavruları, düne kadar AKP ve Padişah ile canciğerdiniz, öve öve bitiremiyordunuz, Başkanlık sistemi, çözüm süreci diye yırtınıyordunuz, ileri demokrasi diye parçalanıyordunuz, “yetmez ama evet” diye bağrışıyordunuz, ne oldu? Sırça köşklere başkaları oturdu, köşeleriniz, programlarınız yandaşlara verildi, işten attılar, TMSF eliyle gazetenize, televizyonunuza el koydular, görgüsüz patronlara kaldınız, ne oldu? Daha dün Ergenekon ve Balyoz için askeri terör örgütü, Genel Kurmay Başkanı’nı “Boru mu boru?” diye örgüt lideri yaptınız, operasyonların savcı ve polislerini yere göğe koyamıyordunuz, çözüm sürecinde âkil adam oldunuz, Padişahın uçağından inmiyor, Kürtçe eğitim istiyordunuz, torba yasaları ballandıra ballandıra millete “algı operasyonu” yapıyordunuz. Ne oldu paşam? Şimdi iktidarı AKP hükümetini girdiği tehlikeli yoldan dönmeye davet ediyorsunuz, vay be! Şimdi elde kalan sadece cemaatin gazete ve televizyonları tabii... Bu bildiri için ille başınıza taş mı düşmeliydi? İlle işinizden kovulmanız, ille desteğinizle demokrasinin katledilmesi mi gerekiyordu? Her iki kesim de “demokrasi” ve “darbe” kılıflı ilanlarla kendilerine sığınacak liman aramakla meşgul! Kimi Saray’a, kimi Hoca’ya biat etmiş ama hâlâ “Türk milleti”ne biat eden yok!