Dünyanın bütün gözü bu topraklarda…
Doğudan batıya, batıdan doğuya köprü…
Kendine yetebilecek bereketli bir yurt…
Üç tarafı deniz, bağrı tarih…
Dağları zeytin, bağları incir, üzüm…
Ovaları buğday, tütün, pamuk…
Bu vatana kıymayın efendiler!
*
Çoğu “1071” dese de beşbin yıllık Türk yurdudur Anadolu…
Daha dün İstanbul’daki metro kazısında Altay kültürüne ait 3 bin 500 yıllık mezarlar ortaya çıktı…
Siz ne kadar Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alırsanız alın…
Siz ne kadar Bozkurt bakışlı Türk milliyetçisi Atatürk’ü inkâr ederseniz edin…
Siz ne kadar “Turan hayaldir” deseniz de…
Dedik ki size bu yüzyıl “Türk Yüzyılı” olacaktır!
*
Türk’ün ebedi vatanı Anadolu’ya, Türkiye Cumhuriyeti’ne kıymayın efendiler!
Bitip tükenmeyen ihtiraslarınıza, dağlarımızı, ovalarımızı, yaylalarımızı, göllerimizi, derelerimizi, ırmaklarımızı, ormanlarımızı, çiçeklerimizi kurban etmeyin…
Yapmayın ağalar…
Villalar, otoyollar, AVM’ler uğruna ormanlarımıza, meralarımıza cellât kesilmeyin…
Buram buram tarih ve Türk kokan şehirlerimizin kanına girmeyin…
İçinizde azıcık ecdadınıza saygınız, azıcık tarih vicdanınız olsun…
Azıcık doğacak torunlarınızın üzerinizdeki hakkını düşünün!
*
Karadeniz’de her yağmurda oluşan heyelan, tatmin olmayan egonuzdur…
Şehirlerinizdeki hava kirliliği, kibrit kutuları gibi dikip durduğunuz betondur…
Bulgaristan’dan ithal ettiğiniz saman, Sırbistan’dan ithal ettiğiniz et, göç ettirdiğiniz köylüdür…
Kuruyan sulak alanlar, göller, HES’e hapsettiğiniz derelerdir…
Bu vatana zulmetmeyin beyler!
*
Türk’ün “yamaç”a yerleştirdiği obayı, köyü, kasabayı, “bereket”in üzerine kurmak nedir?
Yerli çayın tadına pancar yerine emperyalistin mısır şurubunu koymak nedir?
Bereketli denizlerde açgözlülükle dipleri tarayıp balığa hasret kalmak nedir?
Keçiyi orman düşmanı ilan edip hayvanlarımızı telef ettirmek nedir?
Küresel oyun hastalıklarla tavuklarımızı toprağa gömmek nedir?
Nedir bu meralarımızı sermayeye peşkeş çekmek?
Nedir denizleri doldurup yuvaları, rüzgârı, havayı darmadağın etmek?
Muasır medeniyet, tabiatı köle etmez!
Her şey para, caka, teknoloji değil…
Bu vatana kıymayın efendiler!
*
Bu yurdun her karışı kanla yoğrulmuşken…
Bağrına inci gibi dizilmiş Türk Ankara, İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Erzurum, Samsun, Edirne, Hakkari, Afyon, Kayseri, Antalya’ya bu zulüm neyin eseri?
Belediyecilik ve turizm aptallığıyla Türk şehirlerimizin caddelerine diktiğiniz Yunanlı heykelleri hastalığı nereden çıktı?
Nedir bu her mahalleye kondurmaya kalktığınız ucube planlı cami merakınız?
Bu yurt, tarihte de Türk’tü, daima Türk kalacaktır; nedir bu sokaklarımızı dolduran İngilizce, Arapça, Rusça, Kürtçe tabelalar?
Nedir bu mezarlarımız, kalelerimiz, saraylarımız, türbelerimiz, hanlarımız hamamlarımız üzerinden restorasyon hileli rant iştahı?
Liberalist kafayla bu dağın taşın delik deşik edilmesinin, bir çamın, bir tohumun, bir nadide çiçeğin yumrusunun köksüz bırakılmasının sebebi ne?
Yapmayın beyler!
*
Güneşiniz var, suyunuz var, bereketli topraklarınız var, yeraltınız zengin…
Ormanların, ovaların bağrına duble yollar yapıp milli bir otomobil üretememek nedir?
Milyonları şehirlere yığıp köylere taşocakları salgını nedir?
Kıymayın bu vatana efendiler…
Nedir bu gözbebeğimiz İstanbul’a ucube isimli “Kanal İstanbul” tuzağı?
Hiç mi Marmara’yı, Ege’yi, Karadeniz’i sevmiyorsunuz?
İnsanlık açlığa, susuzluğa koşuyor, siz neden bu cennete kıyıyorsunuz?
Kapattığınız fabrika yeniden açılabilir ama kuruttuğunuz sulak alan, bozduğunuz tabiatın dengesi, yaktığınız orman, yok ettiğiniz tohum geri gelmez…
*
Torunlarımız için, istiklal ve istikbalimiz için çevreci olmak, mahlûkatı sevmek, teknolojiyi, parayı, sanayiyi milli bünyemize uygun kullanmak, tabiatla dost olmak zorundayız!
Medeniyet dediğin bu…
Türk milliyetçiliği bu…
Ülkücülük bu…
Atatürk ve Başbuğ sevdası bu…
Kıymayın bu vatana beyler!