Bismillah!
Sussam olmuyor, susmasam gönül razı değil…
Yeniden merhaba Türk milliyetçilerine, merhaba bu yurdun inançlı ve vatansever insanlarına…
Merhaba, “Tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet” diyebilen, Türkiye sevdalılarına…
Nerede kalmıştık?
*
Bu mübarek vatan, 15 Temmuz alçaklığından beri rahat yüzü görmedi…
Haini de, kahpesi de boldur bu toprakların; tarih şahittir!
Birini savuşturursun bir diğeri başlar… Farkındayız, ayaktayız, tek yumruğuz!
FETÖ ihanetini yerle bir ettik… Covit-19 illetinde devlet-millet yekvücut idik, savuşturduk…
Tam bir aydır asrın depremleriyle sarsılmış, onbinlerce insanımızı yitirmenin acısı ve 11 şehrimiz yerle bir olmuş, yürek yüreğe yara sarmaya çalışırken…
*
Aylardır bir ”kumar ve noter masası”nda koltuk savaşına tutuşanlar, “Erdoğan-Bahçeli-Cumhur ittifakı düşmanlığı” üzerine kurulu tezgâhlarda ne bu asil milleti hatırladılar, ne de 11 şehrimizdeki asrın afetini…
Adına “Altılı masa” deyip asıl, kapısı kilit tutmayan içerideki PKK/HDP’yi saklayarak, kâh “genişletilmiş parlamenter sistem” dediler, “kâh başbakanlık”tan bahsettiler, kâh “eyalet sistemi”nden, kâh “partisiz cumhurbaşkanı”ndan…
Durmadan devletin bakanlıklarını, resmi kurumlarını, bürokratlarını tehdit edip durdular…
İçişleri Bakanına, hakimlere, savcılara, MİT Başkanına, askere, polise gözdağı verdiler akıllarınca…
Utanmayıp 15 Temmuz alçaklarına ümit verip “hepinizi geri döndüreceğiz” naraları attılar…
Sürekli Haçlının büyükelçileri, para babaları ile fikir alışverişinden bile çekinmediler…
Hepsi birer “proje”nin ürünleriydi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanlığı sistemini yok etmek üzerine kuruluydu…
*
Küçük adam ve küçük kadınları güzelce kullanma süreçleri hâlâ devam ediyor.
“İhaneti meslek bellemiş” kafaları, sahte, yalan ve iftira dolu medya maymunları bir güzel cilaladı, onları güzelce “ne oldum delisi” ettiler…
Karşılarındaki sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ile Devlet Bahçeli ve MHP vardı, hangi kaosa sarılsalar, hangi Gezi olayını tertipleseler olmadı…
Sözde “altılı kumar ve noter masası”nı yemeli içmeli bir sene kullandılar…
Hepsi de yıllarca milletvekilliklerini, bakanlıklarını, başbakanlıklarını yaptıkları partilerine, genel başkanlarına ihanet etmiş, sırtlarından hançerlemiş ortak noktalarıyla buluşabiliyordu…
Onlar “Güneş Motel olayları”yla tecrübeliydi; “kaset kumpasları”yla tecrübeliydi; “Esenboğa tarlalarında kongre yapmakla” tecrübeliydi; onlar “muta nikâhları ile parti değiştirmekte” tecrübeliydi; onlar “millet yararına iktidarın aldığı her kararı mahkemelerde iptal ettirmekte” tecrübeliydi; onlar “İstabul Sözleşmesi’yle LGBT’li sapıklardan oy devşirmekte” tecrübeliydi…
Onlar “Güneydoğu’da ve sınır ötesinde devletin menfaatine operasyonlara hayır demekte” tecrübeliydi..
Hiç bu millete “hısım” değil, hep “hasım” oldular!
*
Karşılarında Cumhur ittifakı vardı; kentsel dönüşümden TOKİ’ye, TÜBİTAK’tan Aselsan’a, Mavi Vatan’dan KKTC’ye, Anadolu’dan Türk Dünyası ve Kızılelma’ya, tanktan SİHA’lara, petrol kuyularından bor madenine, otoyoldan tünellere, barajlardan nükleer enerji santrallerine, asgari ücretliden EYT’liye, çalışandan emekliye, çiftçiden sanayiciye, bütünüyle asil Türk milletinin derdiyle hemhâl oldular…
Cumhur ittifakı, kısa sürede Haçlı’nın, emperyalizmin hâlâ palikarya sandığı Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada söz sahibi yapabilmenin, ABD, Avrupa, Rusya gibi önüne gelenin posta koymaya kalktığı Türkiye’yi vakur, inançlı, yekvücut bir devlet ilan edebilmenin gayreti içinde oldu hep…
Dikkat buyurun; Cumhur ittifakı liderleri, onurlu, saygılı, hoşgörülü ve sürekli nezaket ziyaretleri içinde fikir alışverişinde oldular…
Şimdi bağrımıza ateş düşüren asrın deprem afetinin yaralarını bir an önce sarmakla meşguller…
14 Mayıs’ta seçim varmış, olsun! Cumhur’un tek güvencesi önce Allah, sonra Türk milleti!
*
Lâkin… Odanın dolabına saklı yedinci kocanın da bulunduğu ama kimsenin cesaret edip de söyleyemediği “altılı kumar ve noter masası”nda şeytan pabuçları dikil meye devam edildi…
Ta ki, masada istediğini elde etmeyi beceren Bay Dersimli, Bayan Topuklu’ya kapıyı gösterene kadar…
Gerisi vahim, gerisi siyasi intihar, gerisi siyasî çürümüşlük…
Yarın bundan sonrasını yazmaya devam edeceğiz…
Sağlıcakla kalın..