Diyarbakır’da değneksiz köy bulan eşkıya sürüsü kadın kongresi yapıyor. 10 yıl damda yatmış PKK’li Kürtçü milletvekili Selma Irmak, Apo’ya övgüler düzüyor: “Dünyada hiç bir erkek, Öcalan kadar kadınları peşinden koşturamadı, yürütemedi ve onların ruhuna giremedi!” Alın bu lafı nasıl değerlendirirseniz değerlendirin! Çocukları yurt dışında okullarda okuyan ama Kürt çocuklarını ya dağa çıkaran ya da sokakta polis-asker taşlatan PKK/HDP/KCK’li kadınlar bunlar... Eşkiyanın elit tabakasından... Çeşme’lerde, Bodrum’larda zevk ü safada ve Kürtçe bilmeyen Kürtçü burjuvalar... 1984’ten beri en çok Kürt halkına zulüm eden Ermeni Apo katili... Feodalizm ve töre sarmalında cahil Kürt kadınını çocuk fabrikası gören PKK... Belediyelerde göstermelik ve kanun dışı eşbaşkan kadın seçtiren HDP/BDP/KCK... Kandil’den, Kobani’den fotoğraf paylaşan militan kadınlar... Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nden transfer Figen Yüksekdağ, şimdi Kürtçülük yapıyor HDP’de... Bunların çoğu ya lise mezunu Marksist ya da feodal ağa karısı... Bunların en hızlılarından biri Pervin Buldan... Bebek katilinin özgürlüğünü en çok o istiyor. Bugünlerde kızının fotoğrafı internette başına bela ve öldürülen kocası da muamma! TBMM aracı ile PKK militanı kaçıracak kadar örgüt militanı, tapu memuru, polis tokatlayan, sabıkalı PKK’li Sebahat Tuncel... Polis müdürüne şerefsiz diyebilen Kürtçü Ayla Akat Ata... Mahir Çayan’la öldürülen THKO’lu Ömer Ayna’nın yeğeni Emine Ayna, Kürtçe bilmeyen Kürtçüdür! Aysel Tuğluk ve Gültan Kışanak malûm! “Eşbaşkanlık” yalanıyla kadını oyalayan sistem... “Özgür Kadınla Demokratik Ulusu İnşa Ediyoruz” pankartlı kadın kongresinde hızını alamamış Kürtçü Selma Hatun... Diyor ki, “Şu anda ‘İmralı'da müzakere masası’ndaki Öcalan'a bu kongremizi atfediyoruz. Ancak, onun gibi kadın felsefesini kendi şahsında somutlaştırmış bir kişi, kadını bulunduğu kölelik konumundan özgürlüğe aday, özgürlüğe sevdalı, özgürlük arayıcısı haline getirebilir ve bir kadın devrimi yaptırabilirdi!” Yalanın bu kadarına, aptalca Apo sevdasına pes Kürtçü kadınların... Şimdi iyi okuyun. Bölücü PKK'nin Kandil’deki kamplarından kaçan 15 kadın terörist, kamplardaki tecavüzü, bebek katilinin tecavüzlerini, örgütteki kadın infazlarını anlatmıştı. Öcalan’la birlikte olan iki kadından biri Öcalan’ın dayağına ve üç kez tecavüzüne maruz kalmış. Diğeri ise ona itiraz bile edememiş. Hepsi, PKK ve Öcalan’dan nefret ediyor. Bingöllü kız PKK idam mangası tarafından kurşuna dizilmiş. Kadınların çoğu, örgütten birlikte kaçtığı erkek arkadaşıyla evlenmiş, vatandaşı oldukları Irak topraklarında hayatta kalmaya çalışıyor. Tunceli'de polise teslim olan M.T., “PKK, artık yetişkinleri kandırmayı başaramıyor, çocuklara yöneldi. Pikniğe çıkan çocuklar kandırılarak ya da kaçırılarak dağa çıkarıldı. Dağa çıkan ve kendilerine verilen silahları taşıyamayan çocukların ölesiye dövüldüğünü gördük. Çocuklara yaklaşmamız yasaktı ama biriyle konuştum, 16 yaşındaydı, evden ‘Pikniğe gidiyorum’ deyip çıkmış. Yanlış yaparsa annesini öldürmekle tehdit etmişler. Dağa çıkmadan Türkiye devletini yaşama hakkımızı gasp eden bir düşman gibi gösteriyorlardı. İkna seansları yetmeyen arkadaşlarımı da silah zoruyla dağa aldılar. Gittiğimizde gördük ki, orada kimsenin derdi barış değil. Haraç vermeyeni kurşuna dizdirdiler. Diyarbakır’da bir fabrika kurulacaktı. Şirket sahiplerini yolda çevirdik ‘Ya yapma ya da yapacaksan vergisini vereceksin’ dedirttiler.” açıklamaları yaptı. Tuncelili Aysel, 1986'da dağa çıkan ilk kadınlardan, 1993'de eşiyle örgütten ayrıldı. Aysel anlatıyor: “Apo beni aldı Şam'a kendi evine götürdü. Orda tüm inancım kayboldu. Bir bayana tecavüze yeltendi. Aslen Bingöllü Avusturya'dan katılmış 16-17 yaşlarında güzel bir bayandı. Bir ara başka biri odadan dehşet içinde bağırarak kaçtı, benim arkama saklandı. Tekrar götürdüler, o an daha önce Bekaa'da tutuklanan kızların anlattıklarını, yapılan dedikoduları hatırladım ve bunların yalan olmadığını anladım.” Diyarbakır’lı Helin, 1994-2000 arası PKK'lıymış. Diyor ki, “Kadın arkadaşları dudaklarından öptüğü, beraber havuzlara girdiği, bunların isminin ‘özgürlük havuzları’ olduğu çok söylenirdi.” Mardinli Gülbahar, 1990'da PKK'ya katılmış, anlatıyor: “Onun elinden geçenler “özel ve özgür kadınlar” olarak görülüyordu. Yani özgürlüğün yolu PKK liderinin evinden geçiyordu. Onun evindeyse siyasi eğitim yerine cinsel eğitim veriliyordu.” Tuncelili İpek 1988-2000 yılları arası PKK'lıydı. O anlatıyor: “Apo'nun evi için ayda bir dört bayan seçilirdi. Bunlar genellikle üniversitelilerden olurdu. Fiziki olarak cazibeli, metropol ve Avrupa'da büyüyenler seçilirdi.” Bursalı Hevi, 1996'da örgüte katılmış, diyor ki: “PKK'da elit bir tabaka, Öcalan'ın kadınları, tanrıçaları olarak bilinen bir kesim var. Bu kesim savaşa katılmamış, genellikle karargâhlarda kalmış ve Öcalan'ın Şam'daki “yoğunlaşma evlerinden” geçmiş bayanlar.” Başka bir PKK’lı kadın anlatıyor: “Başkan bir grup kızı seçip yoğunlaşma eğitimi için evine aldı. Ben de vardım. Eve gittiğimizde 3 aydır yanında olan kızlar görevi bize bıraktı ve ‘Önderliğe namuslu kadın gibi yaklaşmayın. Sizin her şeyiniz onundur. O hepimizin sevgilisidir. Ona seksi görünmeyi ihmal etmeyin, bazen hepinizle, bazen de birinizle birlikte olmak isteyebilir. Sizi eğitmek için birlikte oluyor. Bu fedakârlığa sizin için katlanıyor!” Şimdi, demokratik Kürt kadını kongresinde Apo’ya aşkını ilan eden Kürtçü hatunları anladım da, Serok Ahmet’in Başdanışmanı devşirme Mahcupyan’a ne oluyor: "İyi ki Abdullah Öcalan diye biri var...” Bunlar sapıklığın hangi kademesinde dersiniz?