MAHKEME DEĞİL YOL AYRIMI

Mustafa ÖNDER

 

1944’te davanın kurucuları tabutluklardaydı.

1980’de işkencehane, mahkeme ve yağlı urganlarda…

Yıl 2016… Bu dava, yine mahkemelik…

Başbuğ’un yaşadıkları aynen tekerrür ediyor…

Yaşanan acı, hüzün verici, vahim; 1997’deki parçalanmanın işaretlerini veriyor!

“Genel Merkez”e karşı 5 aday kazan kaldırıyor.

Kendini, Türk milliyetçisi, Ülkücü olarak niteleyen internetteki haber sitelerinin hepsi de bilmem hangi adayın yandaşı… Diğerleri tu kaka…

Üstelik hiçbir zaman MHP’ye oy vermemiş cemaat ve BBP ile DYP mensubu yazar-çizer takımı da o kadrolarda…

Teşkilatta görev almış, güya Ülkücü biri “Ablanın aleyhinde yazanın anası karım olsun” diyecek kadar akıl tutulmasında! Karşısındakine “Defolup gidin” diyen Ülkücüler peydah oldu!

Durur mu, Genel Merkez de kıyıma başlıyor. İl, ilçe kapatılıp atama yapılıyor; muhalifler ondan eksik kalmayıp MHP’ geçmişini bilmeyene “Vay be” dedirten, “12 Eylülden sonra parti kapattılar!” saptırmalarına falan sarılıyor!

Genel Merkez’de eski Ocaklı teşkilat sorumluları, Taş Medreseliler, ağabeylerinin, ablalarının listesinden adam sınıfına girenler ve hatta Ülkü Ocakları hepsi birbirine karışmış. Ne işi var partide Ocak’ın diyen yok!

Ülkücü tabanın kafasını planlı olarak medyada bir güzel karıştırdılar. Sorumlusu gerekli atağı yapamayan Genel Merkezdir!

Asla medyaya sahip olamadı! Sağlam gazeteci ve yazar takımını kuramadı. Merkezdeki basın sorumluları da “amatör”ce ona buna laf yetiştirirken ellerindeki gazete ve televizyona atılım yaptırıp Ülkücülerin evlerine giremediği gibi, beceriksizlikler ve sinsi hesaplar yüzünden o tek televizyonu bile 10 gün kapattırdılar!

Asıl utandıran, medyada milliyetçi diye ekrana çıkarılan devşirmeler dışında Anadolu’da yıllardır Ülkücü basının çilesini çeken, Adanalı, İzmirli, Bursalı, Antalyalı yiğit yazarların hiçbirine paye verilmemesidir!

Herkesin ortak kanaati odur ki, Bahçeli dürüst, bilgili, namuslu adamdır, ama ekibi teşkilatların başına “Demokles’in kılıcı” kesilmiş, tabanla asla diyalog kurmamış, davanın kalesindeki makamlarda gün doldurmuşlardır. AKP’li bakanlardan bekledikleri “istifa etme”yi alınan seçim sonuçlarında asla düşünmemişlerdir.

Mevcut 4 “Genel Başkan Adayı”nın neden seçimlerde aday yapılmadığını asla doğru dürüst tabana anlatmadılar.

Aday yapılmamış 3 aday, aylardır şehir şehir dolaşıyor. Bahçeli’nin MİT ajanlığını diline pelesenk eden gariban Ülkücü taban, yahu bu ekipler otobüs otobüs nasıl, neyle dolaşıyor, bu fakir, gariban Ülkücüler bu sermayeyi, bu otel salonlarında mitingleri neyle yapıyor, aylardır ne yer ne içerler diye asla sorgulamıyor.

Okuyan, araştıran, sorgulayan “teşkilat”ı her şeyin üstünde gören taban, sadece akşam evlenme programından sonra seyrettiği “3 aday”ın yaygarasına, cep telefonuna inen mesajlara, yandaşların cirit attırıldığı Facebook ve Twitter sayfalarına inanıyor…

Ve o 3 aday ardına taktığı yandaşları ile partiyi mahkemelik ediyor!

O üç aday da aylardır yollarda. Dün bir aday daha eklendi, aldığı kokuyla..

Hepsi de “eski Ülkücü” ve “Başbuğ’un yakını” kim varsa yanında dolaştırıyor…

19 sene sesi çıkmayan “üst delege”, “değişim”e uğrayıp mahkemeye gidiyor!

Oysa gidilen mahkeme değil, “yol ayrımı”…

Hareket, dışarıdan bir baskıyla yine ikinci parçalanma yol ayrımına gidiyor!

Burada bir şey diyelim: “Bir insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur” derler. 19 yıl susulan, her türlü yafta yapıştırılan bu “lider”e, bu “ülkücü irade” temsilcisi “üst kurul” asilzadeleri ve bu 4 aday, 2015 kongresinde neden ses etmedi Allah aşkına?

Şimdilik her aday, “Genel Başkan olursam iktidarız” sözü veriyor. (Veriyorlar da, Ümit Hoca dışında hiçbiri vekil değil, TBMM’de grubu nasıl kontrol edecek, Saray/AKP/HDP/CHP ile nasıl mücadele edecekler, açıklayan yok!)

Acı olan şudur; sözde TBMM’de Kürtçü HDP’nin soluna düşen parti ezikliği yaşayan Hareket, 2019’a kadar Ablanın Genel Başkanlığında “sağ”a geçeceğini sanıyor!

Beyler, “referandum” dışında “erken seçim” zırvaları, MHP’deki parçalanmayı hızlandırmak içindir! Kafanıza iyi yazın, MHP Saray’ın başkanlık hevesinin tek engelidir.

Ne yazık ki davanın Genel Merkezi’ne “Dükkân” diyebilen nezaketsiz zihniyet, seçimin 2019’da olduğunu, MHP teşkilatları netameli bir kurultaya götürülürken Saray’ın “Yeni Anayasa kılıflı Başkanlık” için referandumu bugün yarın burnumuza dayayacağını bilmiyor mu?

Kendi memleketinde birinci sıradan seçilemeyen insanların “Genel Başkan” adaylığına soyunmasına ne denebilir?

Hepsi de bu partide vekillik yapmış adamlar… Vekil iken göstermedikleri “performans”ı imza toplayıp mahkemeye vermekte göstermelerine bile yorum yok!

Üstelik mahkeme kararı, Türk milletine, Türk milliyetçilerine, Ülkücülere “umut verici” bulunarak… Bulanlar da yine sözde Ülkücüler!

MHP Genel Başkanı, “Nereden etkilendikleri belli olmayanlara MHP’yi teslim edemeyiz…. Hiç kimse bizden olağanüstü kongre beklemesin. Onlar mahkeme hakkını kullandı, şimdi de biz kullanacağız” resti çekiyor! Siyaset bu çekecektir, çekecektir de, zamanında tedbir aldırmayan, tabanın derdini dinlemeyen “yakın çevre”den şu aralar kellesini alacağı hiç mi adam yoktur?

Genel Merkez fakında mı bilinmez; tabanın derdi aslında Genel Başkan değil, avanesidir!

Bu üçüncü mahkemelik oluşumuz…

Mahkeme ile “kayyum” atanan beyzadeler adına eski Aksaray İl Başkanı daha hukuken gerekçeli karar bile çıkmadan görüş belirtiyor…

“İş” acele çünkü…

Emperyalizmin bir türlü kontrol altına alamadığı Türk milliyetçileri yeniden dizayn edilmeli…

Uzun zamandır MHP’yi AKP’ye payandalıkla suçlayanlar, “AKP yargısı, cemaat ve sermayenin desteğinde elde ettikleri mahkeme kararından sonra ne diyecekler acaba?” demeye kalmadı, Ablalarını destekleyen sitelerdeki haber başlığı cevabı verdi:

“Mahkeme kurultay yapılsın dedi, yandaş medya kudurdu!”

“Genel Başkan” olmaya kalktıkları partiyi AKP yandaşı olmakla suçlayan dandik Ülkücüleri de gördük bu zamanda!

Akıllarınca Genel Merkez’in suçlamalarına asimetrik bir algı operasyonu…

Nazlı ablalarından Can ağabeylerine, Portakal yoldaşlarından Akinan kardeşlerine, Rahmi ustalarından Bekir Coşkun’a kadar mahkeme kararına sevinen ve Ablalarını tebrik eden edene… Eeeee?

Hakkındaki iddialara rağmen 9 ay önce MHP’den vekil olan, 5 ay sonra Genel Başkan Yardımcılığına evet diyen sonra pat diye ayrılıp aday olanlar bile, “Ankara’da hakimler var dedirten gelişme…” sözleri edebildi.

 

Ardından da Bahçeli’ye diyorlar ki, “MYK’yi, Divan’ı sen seçtin, bu vekilleri sen seçtin; 19 yıldır Genel Başkansın, layık olan Ülkücü bulamadın mı?”

Hele bir durun! Zurnanın zırt dediği yer bura… Ülkücü kim? Delege kim?

Geçim derdinde, partide hizmetkar! İl Başkanlığı dediğin şaibesiz işi gücü yerinde adam demek… İlçe Başkanlığı da… Bu işin kirası, sekreteri, elektriği, suyu, telefonu, çayı çorbası var… Geleni gideni ağırlamak cabası…

Vekillik ayrı bir zanaat… Seçilmek için en az 100 bin lira zulada olmalı… Atın araban olacak, çevrende besleyecek adamın olacak, konuşma yazacak, haber yapacak, toplantı hazırlayacak ekip olacak…

İl, ilçe kongrelerinde yarıştınız, listeler yaptınız, şeytanın aklına gelmeyen oyunlar oynadınız, kiminiz yönetime girdi, kiminiz delege… Eeee?

Bahçeli’nin yaptığı bölge toplantılarında hangi seçilmiş yönetici “yalakalık” dışında Genel Merkez’i eleştirdi, proje sundu? Efendim?

“Taban” dediğiniz, “Ülkücü irade” dediğiniz gariban kitlede bunlardan hangisi var?

Hele bir cevap verin ağalar!

Hele bir durun, ortalık toz duman, bir sakinleşin, aklın yolu bir…

Yoksa…

Bu üçüncü mahkemelik oluşumuz değil, yine bir “Yol ayrımı”ndayız, yol!

 

Mustafa ÖNDER

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.