NASIL MUTLU YILLAR DİYEYİM BİLMEM?

Mustafa ÖNDER

Koca bir yıl, tam on iki ay, 365 gün devrildi yine…

Ömürler gidiyor, zaman koşuyor, yetişemiyor, kalabalık insan seli içinde insanlığımızı da yitiriyor, adına da çağdaşlık diyoruz…

Bir zamanlar kilit vurmadan uyuduğumuz evlerimize artık çelik kapılar kâr etmiyor!

Yüreklerimize “pas” musallat oldu, adalet, vicdan ve inancımızı elinden alamıyoruz!

Teknoloji denen, cep telefonu, bilgisayar ve televizyonlar komşularımızı hapsetti, dertleşecek insanlar da dijital frekanslara binip gittiler…

Nasıl mutlu yıllar diyeyim hemşehrim?

Bu gece dünyanın her yerinde havai fişekler çakacak, yine milyarlarca insan “üç-beş saatlik yılbaşı gecesi”nde unutmak istediği acıları, işkenceleri, bombaları, savaşları yok sayacak… ama gecenin sabahı var be kardeş!

Vatanımın birer ikişer ateş düşmüş hanelerine nasıl saadet dileyeyim, nasıl başlarını okşamadan onca yetim ve kimsesizi mutlu edeyim söyle?

Memleketin Güneydoğusunda kan akarken, eşkıya başkaldırmışken, hangi yılı kutlayayım, de bana canânım?

De bana, gül bahçelerine tilkiler dadanmışken, ibadethanelere zehirli riyakârlık sarmaşığı musallat olmuşken, ne kadının hükmü hüküm, ne padişahın fermanı fermanken nasıl diyeyim, tarladaki Hasan’a, fabrikadaki İbrahim’e, okuldaki Şahin’e?

Nasıl diyeyim bizim Ayşe’ye, Elif’e, Bengü’ye, Ayça’ya, Reyhan’a, Zehra’ya, kadınlar sokak ortalarında yaprak gibi düşürülürken?

Koskocaaa bir seneyi katlettik yine… Nasıl diyeyim gelene hoş geldin diye?

Ağlayana paket paket erzak, yaz gününde soba gönderene, hırsıza arsıza gönül verene, adaleti, ahlâk ve fazileti icat edilmiş mahkemelerde katledene nasıl diyeyim yoldaş?

Şehit Uzman Çavuş Faruk’un babasına kireç badanalı kerpiç evde nasıl iyi yıllar diyeyim Ülküdaş, nasıl, bir deyiverin hele…

Bir deyiverin, yerin yedi kat altındaki alınteri şehitlerinin anacığına, karıcığına, oğulcuğuna, nasıl diyeyim arkadaş?

Şükür ki bayrağımın gölgesinde, hür toprağımın bağrındayım, e söyleyin Doğu Türkistan’daki çilekeşliğe, Kerkük’teki ezilmişliğe, Bayır Bucak’taki terk edilmişliğe, Karabağ’daki yalnızlığa nasıl diyeyim, mutlu yıllar gardaş diye, nasıl?

Hz. Muhammed Mustafa(SAV)in mübarek ümmeti birbirini yerken, Haçlının müstemlekeliği için yarışırken nasıl diyeyim, Bosna’ya, Gazze’ye, Musul’a, Sincan’a mutlu seneler diye gardaş, nasıl, de bana?

Ben üzerine titriyorum, “kardeş” bellediğim kurşun sıkıyor; Fırat’ımı katlederlerken nasıl mutlu yıllar diyeyim ey dost?

Yüreğimin ortasında patlayacak bir dinamit gibi kalakalmıştı 2015, bir Ülkücü Sancar hoca çıkıp geldi bilimin ışıkları içinde “şükür!” dedik…

Tanrı, asil Türk milletini mağdur, mazlum ve ümitsiz bırakmasın… Bizi çekemeyeceğimiz imtihanlarla sınamasın, Türkün gönlünü şad, devletini abad, insanını müreffeh ve huzurlu eylesin… Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!

Herşeye rağmen bütün milletime, aziz okuyucularıma 2016’da sağlıklı, huzurlu, birlik içinde bereketli ve ümit dolu günler temenni ediyorum…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.