Bengü Türk TV’de Murat İde muhteşem bir “Ters Açı” yaptı…
Geçen gün, memleketin kalbinde bombalar patlayınca ‘birilerinin Ferhat Göçer dinleyemediğini’ pek güzel yazmış ve sormuştu:
“Acaba şu şarkısını da dinler miydi: ‘İki satırlık adamları musallat etti ömrümüze/ Bundandır böyle dibe vuruşumuz’…”(1)
Dün de nefis bir “ters açı” yorumuyla milyonlara tercüman olmuş(2)...
Altına imza atılacak bir yorum… Hal ü pür melalimiz budur!
Önce 36 parçaya bölüp meydanlarda Türkiye haritasını birleştirme gösterileri yapanları iyi tanımalı Türk milleti…
Bütün Türk milleti okumalı, tekrar seyredip hafızalara kaydetmeli!
Okumalı ki nasıl bir kumpasa düşürüldüğümüzü anlasın…
Erdoğan’ın Çanakkale Filmi Yine Vizyonda! Ters Açı/Murat İde
Fonda Çanakkale Savaşı’ndan görüntüler… Önce bir ezan sesi sonra “Bir ses”, bir şiir okuyor:
“Biz kısık sesleriz… Minareleri sen ezansız bırakma Allah’ım…”
“Geçen yıl hazırlanmıştı bu film. 18 Mart yaklaşınca ne kadar yandaş kanal varsa yeniden vizyona girdi. Arif Nihat Asya’nın dizeleri ile dua ediyor Tayyip Erdoğan. Açılım felaketinde ne kadar bölücü, liboş, kiralık vicdan varsa el ele, kol kola yürüyenden vatana dair bu sözleri duymak ilginç olsa da güzel…”
“Habur rezaletine ‘iyi şeyler oluyor’ diyenden ‘şehit’e dair sözler duymak ilginç olsa da güzel… Çanakkale’yi geçemeyenlerin büyük projelerine ‘eşbaşkan’ olduktan sonra Çanakkale için duygu yapsan ne, yapmasan ne!”
“Dedem Çanakkale’de savaşırken onu arkadan hançerleyenle aynı kirli hülyanın peşindeki torunu Sarkisyan’ı 24 Nisan’da Çanakkale’ye davet ettikten sonra Çanakkale’de şehidime ağlasan ne, ağlamasan ne!”
“İşin bu yanı artık bildiğimiz bir gerçek. Millet olarak Tayyip Erdoğan’ı tanıyoruz. Memleket altımızdan çekilirken, alçaklar kuyruğa girmiş Türk milletinin bütün değerlerine saldırırken, bayrak indirilirken akıllara gelmeyen Çanakkale, ya seçim öncesi geliyor akıllarına ya da seçim planları yaptıkları zamanda. Memleket, millet, bayrak tehlikedeyken umursamıyorlar da siyaseten sıkıştıklarında stüdyolarda Arif Nihat Asya okuyorlar he mi?”
“Bakın işin bir başka ilginç boyutu var. Nasıl başlıyor Erdoğan’ın filmi? Askerdeki kısa künye ile…”
“Sizi 9 yıl geriye götüreceğim. ‘Açılım’ adlı felaket başlamamıştı henüz ve bakın bir ses ne diyordu bize: (Devlet Bahçeli) “Adımız bir, anımız bir, acımız bir, biz büyük bir aileyiz. Kuzeyden güneye, doğudan batıya tek bilek, tek yüreğiz. Biz, Türkiye’yiz!”
“Peki Erdoğan bu sese, bu seslere ne dedi yıllarca: “Biz her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidarız!”
“Memleketin doğru insanları, yıllardır bağıra çağıra bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Siz bu anlatılanlara fasa fiso deyip bölücüsüyle, işbirlikçisiyle, kiralık kalemlisi, kiralık vicdanlısıyla memleketin tüm direklerini yıktınız. Siyaseten darlandığınızda da oturup Arif Nihat Asya şiiri okuyorsunuz öyle mi?”
“Biz bu ‘Dua’yı kitaplardan çıkaran bir sesi dinleyeli çok zaman oldu. Her fırsatta da bir ekran şovu olarak değil Yaradan’dan niyaz için okurduk. Kulak verin yıllardır kim ediyor o duayı: (Devlet Bahçeli) “Biz kısık sesleriz. Minareleri ezansız, gökyüzümüzü bayraksız bırakma Allah’ım!..(Kalabalıktan ‘Amiiinnn!’ sesleri…) Müslümanlık ve Türklükle yoğrulan yurdumuzu çaresiz bırakma Allah’ım!”(Amiiinnn!)
“Şimdi tekrarlayalım mı? Bakın dün Devlet Bahçeli ne diyordu, bugün Erdoğan ne diyor:
(2007-Bahçeli): “Bizi sevgisiz, susuz, havasız ve vatansız bırakma Allah’ım! Bizi yersiz, yurtsuz, yarsız ve yalnız bırakma Allah’ım! Biz ki ‘bin yıllık kardeşlik’ dedik, bizi ayrı düşürme Allah’ım! (‘Amiiinnn!’ sesleri).
(2015-Erdoğan): “Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız ve vatansız bırakma Allah’ım!”
“Bu arada Sayın Cumhurbaşkanım, şiirdeki ‘kısık sesler’ bölümüne fena takıldım.” Bu sırada ekranda 17-25’te kısık sesle bir telefon görüşmesi geliyor…
“O ‘kısık ses’ bu şekilde kısılan bir ses değil Sayın Cumhurbaşkanı. Bakınız Arif Nihat Asya’nın bir de ‘Bayrak” şiiri var. Sizin hükümetiniz o şiiri ders kitaplarından çıkardı, hatırladınız mı? Kitaplardan çıkardınız stüdyolarda Arif Nihat Asya okuyorsunuz he mi?”
“Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye diyerek Türkiye’yi, millet diyerek Türk milletini, vatan diyerek Türk vatanını derde düşürdünüz. Arif Nihat Asya okuyorsunuz ama onun destansı Bayrak şiirini ders kitaplarından sildiniz. Siz bizi hep ‘öldürerek kurtarıyorsunuz’ Sayın Cumhurbaşkanı…”
“Arif Nihat Asya ne diyor o şiirin sonunda? “Tarihim, şerefim, şiirim her şeyim, yeryüzünde yer beğen, nereye dikilmek istersen söyle, seni oraya dikeyim.”
“Ders kitaplarından çıkardığınız bu şiiri de biliyorsunuz muhakkak. Bilmeseniz çıkarmazsınız zaten. Ama her şey gibi onu da yanlış anladınız zaten Sayın Cumhurbaşkanı. Çakallar bayrağı indiriyordu zaten de siz de Süleyman Şah’tan indirdiniz o bayrağı. Arif Nihat Asya’nın ‘nereye dikilmek istersen söyle, seni oraya dikeyim’ dizelerinde anlatılan bu değildi. Siz şimdi bir kere kalkan bayrak bir daha inme diyen Mehmet Emin Resulzade’yi de yanlış anlarsınız!”
“Ve filminizin finali: (Fonda Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafı) “Emret komutanım!”
“Emret komutanım, öyle mi? Türkün ordusuna sadakati malumunuz. Ama keşke siz Süleyman Şah’ta vatan toprağını bırakıp gelmeyi başarı sayan komutanları beklemeseydiniz ‘emret komutanım’ demek için! Hele hele Mustafa Kemal’in görüntüsünü hiç koymasaydınız o filme. ‘İki ayyaş’ dedikten sonra, oy hesabıyla, siyasi hesaplarla ‘emret komutanım’ deseniz ne, demeseniz ne!”
“Sizin filminizin geçen yıl yayına girdiği gün sizin beslediğiniz gazetenin manşetinde hatırlatayım, ne vardı: Mustafa Kemal’le Seyit Rıza’nın gizli görüşmesi, yersen! Ve haber öyle bir haber ki, nerdeyse Mustafa Kemal, Seyit Rıza’yı kandırdı, Seyit Rıza Mustafa Kemal’e delikanlılık dersi verdi havasında… İpleri elinizdeki gazetenin bu ahlaksızlığı yaptığı günün akşamında siz geçen yıl ekranlardan Mustafa Kemal’e ‘Emret komutanım!’ dediniz öyle mi?”
“Çanakkale ve Mustafa Kemal… Sizin için bu kadar kıymetliydi madem, onun için mi 18 Mart’ta törenlerde yoktunuz? Onun için mi kara zaferinin yıldönümü 25 Nisan’ken, ‘soykırım’ yalanının tarihi olan 24 Nisan’a alıp bir de o büyük yalanın yalancısı Sarkisyan’ı çağırdınız?”
“Onun için mi Müslüman şiirine kilise müziği koydunuz?”
“Onun için mi kendi milletini bombalayan adam mesajları verdiniz örtülü örtülü?”
“Onun için mi ‘iki ayyaş’ dediniz zamanında?”
“Onun için mi ’90 yıllık zulüm’ diye başlıyorsunuz hep söze?
“Onun için mi Çanakkale’deki bedellerin ve ruhun üzerinde yükselen Cumhuriyet’e ‘eski’ deyip ‘yenisini’ kovalıyorsunuz?”
“Çanakkale’yi çok önemsediğiniz için mi, ‘Çanakkale’nin birleştirdiği’ni ’36 parçaya bölmek’ için çırpındınız Sayın Cumhurbaşkanı?”
“Ha, unutmadan, filminizi izlerken Devlet Bahçeli’nin yıllardır o duayı ettiğini, yıllar önce o kısa künye ile Çanakkale ruhunu anlattığını hatırlayınca içimden bir ses ne dedi biliyor musunuz?”
“Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin çağrısını duymuş!”
“Ne diyordu Devlet Bahçeli: ‘Bizimle yürü Türkiye!’
“Filmden de anlıyoruz ki, çağrıyı size de yapıldı sanmış, ‘tamam, biz de geliyoruz’ havasına girmişsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı, şahsen bir dileğimi kabul buyurun lütfen. ‘90 yıllık zulüm ya da 90 yıllık enkaz’ diyenler olarak Allah’ınızı seviyorsanız siz gelmeyin, Sayın Cumhurbaşkanı!”
Evet aziz Türk milliyetçileri, var mı bir diyeceği olan?
*
(1) (Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=-XI-nJItgoQ)
(2) (Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=Lct9gz_esJg)