Onların tabiriyle “Basın ve ifade özgürlüğü” sadece kendi tayfasına…
Sadece Kavala’ya, Selo’ya, Berbeoğlu’na, Karanlık Oda’ya, PKK’ya, Sözcü’ye, Cumhuriyet’e, Birgün’e…
Bize tahammülleri yok…
Yıldıray Çiçek Bey’e geçende Dersimli Kemal’in avukatı dava açmıştı…
Yememiş içmemişler bana da dava açmışlar…
Biz alıştık karakollarda talimatla ifade vermeye…
Yalnız garibime giden şu: Ortadoğu’yu geçtik, 3 yıldır Türkgün’de yazarım, “Dersimli Kemal” derim hep, ilk defa dava açıyor… Neden ki?
Yağlı urganlara kafa tutmuş nesliz biz, “manevi tazminat davası”ndan mı yılacağız?
Üryan geldik, üryan gideriz, yeter ki içimizdeki “aşk” tükenmesin!
Bizim oranın tabiriyle “De gidi Dersimli Kemal Bey de!”
Biz çok “kan kusup kızılcık şerbeti içtik” dedik yoldaş…
“İlâhî adalet”e sığınmışız; gelen can baş üstüne!
*
İyice bir tükenişin içinde, çaresizlik, skandallar, tacizler, yolsuzluklar, parçalanmalar; koltuğun sallanıyor ağa!
Sizin Zillet’inin sandıktan ümidi iyice tükenmiş olmalı ki…
Gerginlik, kaos, tahrik, yalan ve iftiradan ümit bekler oldunuz…
Hâlbuki memlekette olan bitenin müsebbibi “Y-CHP ve dostları”dır!
Ülkenin beka meselesidir senin tayfa…
FETÖ kötü bir tohum ekip gitti bu topraklara…
Kaypaklık, riyakârlık, iftira, U dönüşleri, sahtekârlık, kimliksizlik, din ticareti, çıkarcılık, müstemleke kafası, Batı’ya uşaklık…
Ve “proje” olarak üzerine düşeni yapıyor, Türk milleti için göstermedikleri gayreti uşağı oldukları dostlarınız için yırtınarak göstermeye çalışıyorsunuz…
Demokrasi, sandık, hürriyet, hak-hukuk, gukuk!
Sadece kendiniz için!
*
AKP’li bir vekil size “Kasetli kayyum” demişti.
O kayyum olarak siz, ikide bir “AKP gerginlikten, ötekileştirmekten nemalanıyor” demeye devam ediyorsunuz…
“Gerginliği” bilerek yaratıyorsunuz, başka çıkış yok çünkü…
Yüzde 52’nin seçtiği Cumhurbaşkanına “diktatör, sözde cumhurbaşkanı” diyorsunuz; halk iradesinin seçtiği vekillerinizi kiraya verebiliyorsunuz!
Öğretmeni, çiftçiyi ayrıştıran da sizsiniz…
Yahu öğrenci olmayan DHKP-C’li, MLKP’li, PKK’li militanlara Boğaziçi’nde desteğe koşan, “Türkiye’nin çocukları” diyen sizsiniz… Eğitim hakkını çiğnediğiniz 15 bin delikanlı öğrenci kimin çocukları?
Sandıktan ümit yok, tek çare kaos, anarşi…
Ormanı yakıp kül eden ağaçtan yapılmış kibrittir!
Göz göre göre dandik bir Boğaziçi denemesi uğruna Y-CHP’yi yakıp yıktığınızın farkına ne zaman varacaksınız?
*
Bay Dersmli Kemal, üretemiyorsunuz, tükendiniz, kadronuz bile yok…
Dahîlerinizin Boğaziçi’nde sıkışıp kaldığı sırça köşk Rektör Bulu ile yerle bir olmuş olmalı ki cıyyak cıyyak bağırıyorsunuz… Anlıyoruz sizi, ODTÜ’den sonra Boğaziçi’nde 15 bin dahi çocuğun içinde 300 militana, arkasını dönen 5-10 öğretim görevlisine kalmış ikinci Gezi kalkışmanız, sözde devriminiz!
“Anasına bak, kızını al” demiş halkımız…
Siz kahveci esnafı için “yeni iskambil destesi açarsınız, olur biter” çözümü üretebilen dehasınız!
Boğaziçi’ne yazık ediyorsunuz, bu “rektör meselesi falan değil, anlamadınız mı hâlâ” pankartından?
TKP’li raydan çıkmış vekil mi rehberiniz?
Yoksa "Kimse seçimle gidiyorlar sayıklamasının peşinden gitmesin artık. Mafyayla, hukukla mücadele edilmez. Herkes yurttaşlık görevini yerine getirmeli, bu mücadeleye omuz verilmeli.” diyecek kadar şuursuz HDPKK’li Şık mı?
Yoksa olayı “Kahrolsun istibdat, yaşasın özgürlük” diye savunan Kavala’nın karısı mı?
Neyin peşindesiniz Bay Kemal? “Vesayet dönemi” biteli çok oldu…
“Vesayet altında” olan sizsiniz uyanın artık…
İpliğiniz pazara çıkalı çok oldu…
İster mahkemelerde hesaplaşalım, isterseniz ümidiniz varsa sandıkta…
Bırakın bunları, koltuğunuz sallanıyor beyim, koltuğunuz!
Erdoğan ve Bahçeli husumeti uğruna, kibrit çöpü gibi kendinizi yakıyorsunuz, uyanın!
Sakı ola elin Twitter’ına güvenip gerdeğe girmeyin, bir tıklık ömrü var memlekette, müstemleke mi sandınız buraları?