Hayal bile değil, absürttü, gerçek oldu! Şükürler olsun! Beştepe’de peygamber gibi sünnetine uyulacak, (hâşâ) Tanrı vasıflı bir Padişahımız oturuyor! Onun Sadrazamı da Mevlana’dan, Hacı Bektaş’tan, Hacı Bayram’dan, Terzi Baba’dan destur almış profesör etiketli bir şeyh! Ana muhalefet liderimiz ise bürokrat bir seyyid dede çıktı! Devşirme vezir Has’tan Kurtulmuş ise “Eski Türkiye’yi halkına zulmeden devlet” ilan eden yeni vak’anüvisimiz! Kendileri daha Araf’ta! Halkın vergisiyle cüppe giyen Diyanet’in Şeyhülislam’ı ise “akıl ve ilim” izinde koşması gereken 80 üniversiteye cami yapmakla meşgul! Kocaaa ‘Yeni Türkiye İmparatorluğu”nda kıçıkırık ABD’li Biden’in Padişah ve sadrazamdan sonra üçüncü olarak ziyaret ettiği “Ekümenik Patrikhane”miz faaliyette! Eee, böyle bir imparatorlukta da imam-hatip okulu yapılacak paraları ayakkabı kutularında saklayacak banka genel müdürü müridler lazımdı elbette! Oldu! Hatta, “hakara-makara” çekecek İsevî Müslüman dervişler gerekliydi... Oldu! Laik, demokratik, sosyal ve üniter bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni sahte peygamberler, devşirme dervişler, seyyidler yönetiyor. İmparatorluğun “inançlı” yöneticileri, aç, işsiz, yatırımsız, yandaşa, taşerona bırakılmış milletin sadece mezhebi, ibadethanesi, şeyhi ve ölüleri ile uğraşıyor. Şimdi koca devletin kurucusu “deccal”, kaç-ak sarayın padişahı ise doğduğu, yaşadığı, seçildiği şehirler bile kutsal, sünnetine uyulacak kadar peygamber ve tanrı vasıflarına sahip bir mübarek zat! Yırtık ayakkabılarla iktidara gelip milyarlarca doları akşama kadar sıfırlayamayacak kadar gönül ehli bir muhterem! “G...tünün kılı olacak kadar” seven, “annesi gibi koktuğunu” erzak torbalarındaki kokudan anlayan tebası, koşa koşa sandığa gidip Kaç-Ak Saray’a onu padişah yaptı, ülkeyi uçuracak yakında 400 trilyonluk tayyaresiyle... Saraya giderken vezirlerden birini sadrazam ilan etmişti, çok becerikli çıktı yetim Ahmet... Her gittiği ilde erene evliyaya uyup destur alıyor, dualar ediyor sonra devlet işlerine soyunuyor. Ne de olsa diplomalı, stratejik derinlik ustası, derinlerden ilham alıyor. Divan’da bir ana muhalefet veziri var ki, sessiz sedasız Y-CHP’ye reis olmuştu. Emekli müftüyü mebus yaptı, millî görüşçü adamı fırkaya devrim diye aldı... Durmadan "Gandi” dediler, “Dersimli Kemal” dediler ona... Kürt’ün Alevisi olmaz derdik ama o hep susardı. Meğerse “seyyid” imiş Gandi! Ataları Horasan erlerinden, Beydilli boyundan bir aşiretmiş. Dedesi Fatih’in kadısı imiş... Y-CHP’nin mebusları şimdi açılım zartı zurtuyla her yerde onun “seyit sülalesinden gelen, dini bütün, ibadetini evinde, Allah'a karşı yapan” bir dede olarak reklam ediyor. 1923’ün Türkiye Cumhuriyeti’nden nerelere geldik değil mi? Durmadan “Atatürk partisi” olmakla övünen Y-CHP artık şeyhlerin, dervişlerin, cemaat ve tarikatlerin değirmenine su taşıyor! Müslüman Türkiye’nin bir partisinin “Genel Merkezi”ne sıradan bir mescidi bile “devrim” sayıyorlar! Hiçbir konu bulamazlarsa, Aylin Nazlıaka gibi diplomalara “ana adı”nın yazılması için kanun teklifi verip “Atatürk’ün kadın hakları”ndan bahsediyor! Tabii yutarsanız! Dersimli Kemal, fakir sigara kaçakçısına “satışın helaldir, hiç korkma arkandayım” diyecek kadar hikmetlere sahip artık! Bu nedenle biri demiş ki: “Bunu Türk halkının bilmesini istiyorum. Bundan sonra genel başkanımıza daha çok saygı duyulmasını, genel başkanımıza daha çok itimat edilmesini ve güvenilmesini istiyorum.” Eyyy saraylarda yaşayan eren, ermiş, evliya, şeyh ve müridler, Hacı Bektaş-ı Veli der ki: “Hararet nardadır, sacda değildir, Keramet baştadır tacda değildir, Her ne arar isen kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de Hacda değildir.” Akıl, bilim, çağdaş uygarlık, Atatürk, Cumhuriyet ve Türk milleti nerede? Hayal bile değil, absürttü, gerçek oldu, memleketi şeyhler, dervişler ülkesi yaptınız. Varacağınız yer de, paraleli şikâyet edeceğiniz yamyam Afrika ülkeleri! Mustafa ÖNDER mustafaonder35@gmail.com