Devletin başkentinde yine bomba patlatıldı, yine onlarca ölü ve yaralı var.
Olan biten oldukça vahim… Ülkenin kalbine saldırıyor kahpeler…
Cumhuriyet’in Başkenti Ankara’da, Ankara’nın can damarlarına saldırıyorlar…
Hükümet, MİT, Emniyet, Asker öylece seyrediyor…
Dün yine bomba patlattılar Başkent’te…
Güya Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın atamalarda anlaşamaması yüzünden beş aydır Emniyet Müdürü olmayan Başkent’te…
Tam üç defa saldırıya uğrayan…
10 Ekim 2015’te Gar’da 102 kişinin öldüğü…
17 Şubat 2016’da 29 kişinin katledildiği…
Ve ABD Büyükelçiliğinin vatandaşlarına “Saldırı ihtimali nedeniyle Türk hükümet binaları ve konutlarının olduğu bölgelere dikkat etmelerini istediği” Türkiye’nin Başkenti Ankara’da…
13 Mart 2016’da da Başkent’in göbeğindeki Kızılay’da 40’ı aşkın kişi bombalı araçla katlediliyor… 125 yaralımız var…
Uyduruk bir Suudi için yas ilan edilen ülkede onca ölüye, yaralıya ve maddi zayiata rağmen yine “milli yas” ilan edilmiyor…
Ses, taa İstanbul’dan, Fenerbahçe-Kayseri maçının oynandığı stattan yükseliyor: “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!.. Ne mutlu Türküm diyene!”
Sonra…
Saray’ın gölgesindeki Başbakan, her zamanki gibi “güvenlik zirvesi” topluyor, sonuçta, olan bitenden sorumlu İçişleri Bakanı, mutat “Elimizde bulgular var, milli birlik ve bütünlüğümüzü bozamayacaklar, terörle mücadelemiz kararlılıkla sürecek” açıklamasını yapıyor.
Onlar Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da ve Ankara’da da hep aynı açıklamayı yapmaya, millet de öylece “vakayı adiyeden” olarak seyretmeye devam ediyor.
Kimse de adam gibi sorumluluk üstlenme ve istifa etme cesaretini gösteremiyor.
Parlamenter sistemle yönetilen ülkede, iktidar olan ve çözüm süreci ve Suriye’de Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olan AKP, anayasa ve başkanlık ihtiraslarından önce ülkenin güvenliğini, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamayı akıl edemiyor.
“Ya kaos, ya başkanlık” safsatası içinde, 92 yıllık Cumhuriyet’i “reklam arası” gören ve mevcut parlamenter sistemi sekteye uğratanların “istikrar” balonu da çabuk patladı.
Kayserili pazarlığıyla 6 milyar Avro’ya Avrupa’nın “mülteci tamponu” olmaya razı olan da AKP idi; içeriye doldurduğu ve kontrol edemediği 2,5 milyonu aşkın mültecinin nerede ne yaptığını bilmeyen de AKP…
Ülkeyi istihbarat örgütlerinin cirit attığı cennete çeviren ve kontrol edemeyen de AKP idi; sıfırlanmış terörü siyasi rantı için çözüm süreci yalanıyla palazlandıran da AKP..
Tecrübeli güvenlik güçlerini çil yavrusu gibi dağıtan, polis koleji ve akademilerini kapatan, ordunun tepesini hapislerde süründüren de AKP idi; MİT’i, uzun zaman vekil adaylarının sorgusu için kullanan, Askeri ve Emniyet İstihbaratını kanatsız kuşa çeviren de AKP…
Sınırları kevgire döndüren, mezhep çatışmasında sınır ötesindeki eşkiyayı kendi hastanelerinde tedavi eden, komşularının hepsiyle kavgalı olan da AKP idi; Mecliste yoldaşlık ettiği bölücü PKK/HDP’li milletvekilleri için gereğini yapamayan da AKP…
Kandil’i defalarca bombalayıp duran ama gazetecinin, HDP’lilerin rahatça görüştüğü çete başlarının kellesini bir türlü getiremeyen de AKP idi; yalan dolu siyaseti için Güneydoğu’da tamamen hukuki Olağanüstü Hal ilan etmeyip sokak sokak terörist avına çıkarak yüzlerce şehide sebep olan da AKP…
Sözde Şam’da Cuma namazı kılmaya heveslenip Ankara’da Hacı Bayram’da namaz kılmayı unutan zihniyet… Devletin kalbinde tam üç defa bomba patlattıran acziyet… Teröristle defalarca görüşüp demokrasi havariliğine soyunurken, ülkenin güneydoğusunu terörist cennetine çevirten AKP…
Önüne gelene aldanıp faturasını aziz Türk milletine ödeten AKP…
Her bombalanışında yayın yasağı getirmeyi, interneti sekteye uğratmayı “milli menfaat” kılıfına sokup rezaletini gizleyen AKP…
“Ankara’nın kanı” ellerine bulaşan AKP hükümeti istifa etmelidir! Özellikle İçişleri Bakanı Ala, MİT Müsteşarı Fidan ve Başbakan Davutoğlu, milletten özür dileyerek mutlaka istifa etmelidir!