Bozkurt bakışlı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim” vecizesi, Türk sporuna düstur olmalıydı…
Asla beceremediler…
Sporu sadece “futbol”a oturttular.
Sporun amatör ruhunu linç eden, “meslek” haline getirip para ve şöhreti ön plana çıkaran şuursuz medya sayesinde daha ortaokulda “futbolcu” olmaya özendiren sistem…
Özendirilmeyen, yetişmesinde desteklenmeyen ve Olimpiyatlarda nal toplayan sporcu kitlesi…
“Deniz kıyısında yaşayıp yüzme bilmediği için girdiği suda boğulan” gençler…
Türk çocuklarını sadece “futbol”a ve “basketbol”a mahkûm eden zihniyet…
Para ve şöhretin sarmalında “FETÖ’nün uşağı olan kimliksiz” sporcular…
Saçı, gece hayatı, sevgilileri, giyimi kuşamı ile gençliğe kötü örnek olan sporcular…
Türk takımlarını yabancı futbolcularla dolduran futbol tacirleri…
Çoğu “saltanat kayığı”na dönen federasyonlar…
“Dev bütçelerle oyun oynayan cüce kulüpler”…
Ne oldum delisine dönen “şöhret budalası” sporcular…
“Milli sporlar”ına laf olsun diye önem veren hükümetler…
“Güreş ağası” etiketiyle güreşimizi siyaset aracına dönüştüren belediyeler…
Dandik ülkelerden atletlere vatandaşlık vererek alınan madalyalarla milleti kandırdığını sanan siyasetçiler…
Sporumuza yön vermeye kalkan “Türk’ü ve Türkçe’yı bilmeyen” adamlar…
İstikrarsız tek tük başarıları bayram yaparak oyalanan Türk taraftarlar…
Eskisi yıkılarak “Atatürk” adı silinen ve “Arena” adı verilerek mantar gibi durmadan yapılan ve amatör sporcuların giremediği stadyumlar…
O stadyumlardaki “localarında viski içerek spor müsabakası seyreden” patronlar…
“Memleketin markaları dururken Batı’nın kulüplerine sponsor olan” şirketler…
Şapkadan atkıya kadar zavallı ve mutsuz taraftarı durmadan sömüren kulüpler…
Küfür ve kavganın kapladığı tribünler…
Tam bir “Hali pür melal”!
*
Hâlbuki…
Atatürk’ün dediği gibi…
“Spor, disiplindir, terbiyedir, ahlaktır”…
Türk gençliği ruhen, zihnen ve fiziken güçlü olmak zorundadır.
Milli benliğini çok iyi bilmeli, umudu, hayalleri ve ideolojisi olmalıdır.
Günümüzde spor, dünyadaki gibi ülkemizde de kapitalizmin para kaynağı yapılmıştır.
“Müsabakalar” bir “yarışma” olmaktan çıkarılıp sporcu ve yöneticiler çirkef bir “şike” kumpasının, uluslar arası “bahis” kumarının içine sürüklenmektedir.
Son 15 yılın iktidarı Gazi’den armağan “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”nı stadyumlardan, anılardan silerek “imanlı gençlik” yetiştirmek gibi bir saplantıya kapılmıştır.
Türk milletinin şerefinin teslim edildiği kibirli ve cakası bol ama beceriksiz milli takım antrenörlerine devlet kasasından ödenen büyük paralar, vicdanları yaralamaktadır.
Bu adı ünlü adamların toplum içinde düştükleri rezaletler, toplumu rahatsız ediyor.
“Prim olmadan” zafere koşmayan futbolcular, özel hayatları ile gençliğin gözü önünde kötü örneklerdir.
“Altyapı” neden yerlerde sürünüyor bizde?
Neden profesyonel kulüplerimiz, atletizm, güreş, boks, yüzme, voleybol, hentbolde gereğini yapmıyor da “sadece futbol”a yöneliyor?
Mesele Türk milli takımlarının başındaki adamda…
“Profesyonel kafa” ile “profesyonel rakamlarla” işbaşına gelip en cazip dal “futbolda seyirciye oynama”ları, Türk sporuna ihanet değil mi?
Hepsini geçtik de, Türk milletinin milli takımını 72 yaşında bir “yabancı”ya teslim etmek, Türk antrenörlerine hakaret değil mi?
Milyarlarca liralık maaşlarla işbaşına getirilen ve ulaştıkları “seviye”ye aldırış etmeden hoyratça davranış sergileyen “şöhretli” Türk hocaların yanında şerefli, namuslu, birikimli, tecrübeli ama “arkası olmayan” antrenörlerimize haksızlık edilmektedir.
Son vaka Terim ve Lucescu olayı, bizce Türk sporu adına yüz karasıdır.
Bu memleketin çocuklarına fırsat vermek, kendilerini ispatlama zemini hazırlamak federasyonların görevidir.
“Zeki, çevik ve ahlaklı sporcu” için “zeki, çevik ve ahlaklı yöneticiler”e ihtiyaç vardır.
İktidarın “yerli ve milli” sloganını neden sporda uygulamadığını anlamak zor…
Terim’in istifa/göreve son verme olayı kamuoyunu yaraladı.
Burada Şenol Güneş’in TFF’ye ve Beşiktaş’a gösterdiği dürüstlük, takdiri şayandır.
Bu ülkenin Yılmaz Vuralları, Abdullah Avcıları, Aykut Kocamanları, Rıza Çalımbayları, Sergen Yalçınları var… Yüzlerce Anadolu takımını çalıştıran isimsiz kahramanlar var… Ama imkân verilmiyor…
Umarız Lucescu ile yine milletin emekleri, çocukları ve milyarları heba edilmez!