Tükeniyorlar…
Tükendikçe ahlaksızlık çukuruna birilerini daha çekebilmek için çırpınıyorlar…
İlkesiz, omurgasız, ahlaksız bir propaganda…
Ya benimsin, ya kara toprağın hikâyesi gibi!
Ve ne yazık ki etraflarına çöreklenmiş engerek yılanları…
İftira, yalan, tezgâh, hakaret ve riyakârlığı meslek edinmiş mankurt sürüsü!
Sorsanız kallavi Ülkücüdürler!
Değme Ülkücüyü beğenmez, bin çeşit kulp takarlar.
Aslında adam demeye bin şahit lazımdır bunlara…
Kimliksiz, kişiliksiz, beceriksiz, ipsiz sapsız bir güruh!
*
Sorsanız ahlak onlarda, töre onlarda, edep onlarda…
Ocakçılık, Türklük, Başbuğun mirası sadece onlardan sorulur.
Ama Ocakların veya parti teşkilatlarının kapısından geçmiş değillerdir.
Falan seçimde ANAP’a, filan seçimde DYP’ye, feşmekânda AKP’ye oy verip MHP’den hesap sormaya kalkan bukalemundur bunlar.
CHP’ye hatta PKK/HDP’ye çalışanları bile çıkmıştır!
Ortama göre renk alır, durumdan vazife çıkarırlar!
Sorumluluk verirsin 3 gün sonra egoları şişer, bırakıp başka kucaklara kaçarlar!
Bir kere ihanetin şeytani keyfine vardıkları için o hazzı hep yaşamak isterler…
Çoğu psikolojik vak’adır!
Her devrin para, medya, teknoloji imkânlarından faydalanmayı bilirler.
Çünkü her devirde onların tasmasını çeken bir ağababaları olur.
Ağızlarının suyunu akıta akıta, yeni trendin başrol oyuncuları bunlardır hep…
Hepsi birer sahte kahraman, hepsi birer balondur oysa…
Sahipleri cilalar onları ve sahipleri patlatıp atarlar bir yana…
*
Çamur deryasında, ahlaksızca sürdürdükleri kapkara bir kampanyanın tasmalı köpekleridir bu sosyal medyadaki trolleri…
Fikirsizlik, beyinsizlik, aidiyetsizlik, töre bilmezlik ar damarlarını çatlatmış, küfretmekten haz duyar olmuş, “Ülkücü Ülkücünün kardeşidir” deyip, “kardeş”ine ana avrat küfredebilen hayvani bir mahlûkat türü olmuşlardır!
Onlar için sadece ihtirasları, şeytani hazları, bencil ikballeri geçerlidir.
Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk, Cumhuriyet, hürriyet, Turan nedir ki?
Birilerinin inip bindikleri demokrasi treni gibi bir şey!
Ülke, koca bir tüneldir, ışığın olduğu yerde ihtiras koltukları vardır…
Bütün mesele koltuktur, devlet-millet vız gelir tırıs gider!
Çoğu şizofreni bulguları gösteren ama içimizde dolaşıp duran hastalardır bunların…
Kaos, kriz, anarşi, kumpas ve komplo rüyaları ile beslenirler.
Bildiğiniz İblis’le yoldaşlık eder, sahte peygamberlerle sohbete bayılır, çift kimlikle dolaşırlar…
İlmin patalojik laboratuarlarına harika denek olacak türlerdir!
Maalesef bu verimli topraklar binlerce kahraman kadar binlerce de hain, İblis ve şizofren de üretmiştir.
Rahmetli Başbuğ’u arkasından hançerlemeye kalktıkları gibi şimdi de Bahçeli’yi hançerlemeye kalkanlar da olacaktır.
Türklük, her zaman bir Dede Korkut, bir Bilge Kağan, bir Alparslan, bir Fatih, bir Şeyh Edebali, bir Atatürk yetiştirerek kadife eldiven içinde demir yumruk olmayı becermiştir.
Kâh Brütüs olurlar, kâh Judas İscariot, kâh Dona Maria’dırlar, kâh Ali Kemal’dirler, kâh Şeyh Sait’tirler…
Amaçları uğruna her türlü “örgüt”le işbirliği yapar, köklerini inkâr edebilirler…
*
Bunca tahlil, “sosyal medya” denilen kahpelik dünyasının karanlık ve hukuksuzluğunda vur-kaç oynayan şizofren trollerini anlatır.
Tükeniyorlar ve tükendikçe şeytanileşiyorlar.
Namus ve ahlak, sokak fahişeliğine ve ağızlar lağıma dönmüş, korkunç bir kardeş lincinden zevk alan mankurtlar âlemi yaratılmıştır.
Üstelik bu adi siyaset umumhanesinin leş dolu çukuruna, asil Türk milletinin Ülkücü evlatları çekilmek istenmekte, onlara tuzak üstüne tuzak kurulmaktadır.
Akıl, irade, vicdan, namus terk edilip yerini sahiplerinin tasmasını taşıyan kiralık ve psikolojik vak’a adam müsveddeleri almıştır.
Ülkücü Hareket, sabırla adalet, kader ve törenin tecellisini beklemektedir!
Bunca kahpeliğin, bunca rezilliğin, bunca müfteriliğin, bunca ihanetin hesabı mutlaka sorulacaktır.
Teşkilatlar kararlıdır!