Sinemada, sanatta, medyada yoktuk, ekmek kaygısı, vatan kaygısından vakit bulamadık deniyordu, mazereti olamazdı bu işin…
Birkaç “ozan”ımız, kalemi müthiş birkaç romancı ve hikâyecimiz, şiirin tılsımlı dünyasında devleşmiş şairlerimiz, müthiş seslerimiz vardı ama reklamları yoktu. Türkiye, Karakoç’u, türkü olarak dinlediği “Mihriban” ile tanıyıvermedi mi?
Dijital çağda Türk milliyetçiliği çağın bütün gereçleri ile donanmalıdır. Bugün Ülkücüler iktidar olmak istiyorsa, “Ülkücü sinema”, “Ülkücü televizyon”, “Ülkücü gazete” ve “Ülkücü müzik” peşinde koşmak zorundadır.
Galiba, içimizden biri “sinema”nın önemini kavradı!
Bu büyük bir girişim için, ne olursa olsun MHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlü’yü tebrik ediyor, alnından öpüyorum!
“Veda Mektubu-Ankara Yazı” adlı bir film çektiklerini duyurdu…
Hatta… Atsız’ın “Bozkurtların Ölümü ve Dirilişi”ni sinemaya uyarlayacaklarına dair söz de verince duygulanmamak elde değil…
En son yüreğimizi hoplatan “Kafes” filmiyle heyecanlanmış, ümitlenmiştik.
“İnandıklarımız için mücadele ederken, düşüncelerimizi kafese tıktılar” cümlesiyle başlıyordu film. Şahsuvaroğlu’nun eseriydi. Yıllarca “sol”un propagandasını yapan ve bizi katil gösteren kalemlere yeni bir cevaptı, 12 Eylül tanklarının aslında Ülkücülerin üzerinden geçtiğini ilan ediyordu…
Yıllarca ezikliğini yaşadık anlaşılamamanın… Bir film, her şeyi değiştirirdi oysa…
Ülkücü Hareket’in 12 Eylül öncesi 1977’de çekilmiş bir filmi vardı: “Güneş Ne Zaman Doğacak”. Cüneyt Arkın’ın oynadığı filmin gösteriminde komünistler sinemayı basmıştı.
Yakınlarda 2012’de Bilal Kalyoncu “Ülkücüler”i çekti. Yöneten Halil Sarı idi. Belgesel gibiydi… En azından bir başlangıçtı ama… Tebrik etmek lazım!
“Kafes” iyi ses ve işaretler verdi, yeni nesile bir dava aktarılmaya başladı…
Şimdi ise müjde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’den geldi.
Sözlü, uzun zamandır “tantanası” süren “ilk Ülkücü idamlık şehit” Pehlivanoğlu’nun hayatını anlatan filmin çekimlerinin bittiğini haber verdi…
Hani şu sözde milliyetçiliğe soyunup timsah gözyaşları ile RTE’nin mektubunu okuduğu idamlık Ülkücü yiğitin hikâyesini anlatıyor film. Aslında bir insanlık dramını ve ailelerin çektiği ıstırap ve travmayı sergiliyor.
12 Eylül’de Balgat’taki kahvehane taramalarında 5 kişinin ölümüyle suçlanan, bütün mahkeme boyunca suçlamaları reddeden ve ifadesinin işkence yoluyla alındığını söyleyen Merhum Pehlivanoğlu'nun annesi Zeynep’i canlandıran İpek Tuzcuoğlu, Zeynep hanım için, “böylesi güçlü, çektiği acılara rağmen dirayetli olmayı başarmış bir anne” diyor ve onun hayatını oynadığı için “büyük bir onur duyduğunu” söylüyor.
Anne Zeynep hanım, 2013’te vefat etmişti.
Filmin yönetmeni, “Adana'yı seçmemizin sebebi Adana Büyükşehir Belediyesi'nin, Kozan'ın ve Ceyhan'ın bize çok kolaylıklar sağlaması, bizimle çok yakından ilgilenmesi ve imkanlar sunmasıydı” açıklaması yaptı.
Adana Belediyesi şirketlerinden Altın Koza A.Ş’nin yapım ortağı olduğu ve yaklaşık 2 ay önce çekimlerine başlanan Ankara Yazı – Veda Mektubu filminin çekimlerini bitirdiklerini açıkladı.
Şubat-2016’da vizyona girecek film, Pehlivanoğlu’nun annesini oynayacak kadın aktirist Avşar sebebiyle çok tartışıldı, protesto edildi, ağabeyinin şartlı izni ile rol İpek Tuzcuoğlu’na verilerek problem aşıldı.
Mustafa Pehlivanoğlu'nun ağabeyi Oktay Fırtına, film izni için annesi Zeynep Pehlivanoğlu'nun Hülya Avşar tarafından canlandırılmaması ve film müziğinde Ahmet Kaya'nın 'Şafak Türküsü'nün kullanılmamasını şart koşmuştu.
TRT’nin Türk Sineması’nın 100. yılı nedeniyle desteklediği 33 filmden biri olan “Veda Mektubu Ankara Yazı” filminin yönetmeni Kemal Uzun… Mustafa Pehlivanoğlu’nu Gürkan Uygur, annesi Zeynep’i ise İpek Tuzcuoğlu canlandırıyor. 3,5 milyon lira bütçeli bir film.
Filmin çekimleri Adana merkez ile Ceyhan ve Kozan ilçelerinde yapıldı, Ceyhan’daki F Tipi Kapalı Cezaevi’nin ismi Mamak Askeri Cezaevi olarak değiştirildi.
Şimdi dört gözle filmin vizyona girişini bekliyoruz.
Bizi çok sevindiren Başkan Sözlü, ülkücülerin yakından tanıdığı eserlerin sinema filmlerine dönüştürülerek sinema sevenlerin beğenisine sunulacağını söyledi, Türk edebiyatında çok önemli yeri olan Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurt’ların ölümü ve Dirilişi adlı eseri beyaz perdeye taşıma sözü de verdi.
Gelecek yazıda Sayın Sözlü ile yapılmış bir mülakatı bulacaksınız…
Mustafa ÖNDER