Sanırım tıp literatürüne yeni bir virüs girdi.
Ne kadar dönme, devşirme, dalkavuk, koltuk düşkünü, kumarbaz siyasetçi adam varsa onlara sirayet eden bu mikrop, 21.yüzyıl Türkiye’sinde yayılacak yer arıyor.
Virüs, hiçbir tıbbi kural, hijyen, kan grubu tanımayan padişahlığın saray koridorlarında üretiliyor.
Parayı çok seven, lüks hayata düşkün, makam hırsı olan, hayatı boyunca bir baltaya sap olamamış mirasyedilerin bünyesinde daha kolay yayılıyor, kişilik bozukluğuna yol açıyor.
Zaman içinde kendini ormanlar kralı aslan görme düşleri baş gösterince bulundukları ortamı terk edip yeni zengin-güç odaklarının ortamına sığınıyor. O ortamdaki sahte kahramanların, görgüsüz, yolsuzluğa batmış, rantiyeci çakalların yanında güç gösterisine kalkışıyor.
Hak etmediği halde yıllarca babalar gibi yaşadığı eski ormanındaki bozkurtları, aslanları, kartalları yanına çekip çakallar, ayılar ve itlerle işbirliği yaptırmaya soyunuyor.
Ama o Türk milliyetçiliği ormanında öyle bir direnç var ki başkasına bulaşamıyor.
TT virüsü bulaşan geçmişini, geçmişte bütün zaaflarına rağmen kendisini bağrına basan bütün varlıkları düşman belliyor.
Birden makam, koltuk, para, iktidar, güç krallığının nimetleri ile ormanı, özgür havayı, suyu, orman halkının hayat mücadelesini unutuyor.
Bu öyle bir mikrop ki, bünyesine gireni iflah etmiyor!
Tıp literatürüne giren bu virüsün adı “TT”...
Bünyesine girince babasının Ülkücülerle kurduğu partiyi “tapulu malı” sayıp kendisine miras kalacağını falan düşünmeye başlıyor.
Virüs, bünyesine girdiği siyasetçiyi padişahlığın sarayına mutlaka bir kere çekiyor.
İlla orada efendiden talimat alacak, geldiği muhalefet partisinin içinde fitne yaratacak, virüsün özelliği bu!
Daha önce Y-CHP’den yaşlı bir adam da koşa koşa saraya gitmişti.
Sonra TBMM Başkanı seçilmek için muhalefetin içine fitne bombasını koyup iktidarın adayının seçilmesini sağladı, suçu MHP’ye attılar. Böyle bir lanet virüs işte!
Ama aslında TT virüsünü ilk kapan Büyük Birlik’in eski reisiydi. Uzun zaman ikbal peşinde iktidar koridorlarında dolaşa dolaşa Alperenlere laf eder hale gelmiş, sonunda padişahtan vezaret alarak ödüllendirildi!
Geçen gün Büyük Birlik’in seçim toplantısında millet onu yuhlaya yuhlaya öldü!
Kime bu TT virüsü bulaştıysa iflah olmadı yani...
Sonra seçim yaklaşınca Milliyetçi Hareket’in adam yerine koyup seçtiği biri daha koşa koşa saraya gidip biat ediverdi. Adam çoktaaan virüsü kapmıştı!
“Babamın partisinden a-ta-maz-sı-nızzz!” diye tepiniyordu, atıverdiler!
Ondan sonrası sürekli eski genel başkanına atıp tutma nöbetleri, komplo teorisi üretme seansları baş gösterdi. TT Virüsü yine görev başındaydı!
İktidarın karşısındaki en büyük ve tek engel Milliyetçi Hareket’ti, TT virüsüyle adamı mankurtlaştırıp partiye saldırmakla görevlendirmişlerdi, kardeşi gibi Ankara’dan aday bile yaptılar.
Ama Milliyetçilerden bir karşılık görememek onu iyice şizofren ediyordu!
O fırsat buldukça, ülkenin bu kadar meselesi varken Bozkurtlara çirkef atmaya devam ediyor. Bakanlar kurulunda PKK’li yoldaşlarıyla birlikte oldu. Babasına hakaret eden müfterilere, milliyetçiliği ayakları altına ikiyüzlülere övgüler düzüyor şimdi.
7 Haziran ile 1 Kasım arası Türk tıp literatürü, bilhassa psikiyatri, koca koca adamları kişilik değişimine zorlayan, dün ak dediğine bugün kara dedirten, kendini inkâr ettiren “TT” virüsü ile tanıştı.
Bakalım 1 Kasım’da bu döneklere bulaşan virüs, aldatma ve kandırma partisine kazandıracak mı, kaybettirecek mi?
Ama bir şeye dikkat edin, TT virüslü adam vesayet altına girdiğinden beri, aldatma ve kandırma partisinin ileri gelenleri her şeyi inkâr veya itiraf etmeye başladılar!
TT virüsü onlara sirayet etti galiba!
Mustafa ÖNDER
[email protected]