ÜLKÜCÜLÜĞÜMÜZDEN UTANDIRDINIZ!

Mustafa ÖNDER

1970’lerin başı… Burdur’un “mecburiyet caddesi”ndeki Ülkü Ocağı’nda, bir sacı adam edip tabela yapmaya çalışıyoruz… Doğru dürüst yağlıboya fırçamız bile yoktu, ama salon lebaleb kitap-dergi doluydu.

Ülkücü gençler, küçüklerine sevgi ve şefkatle, büyüklerine saygı ve itaatle mücehhezdi. Bir Başbuğ’u bilirdik, bir de “Tanrı dağı kadar Türk, Hira kadar Müslüman” olmayı…

Sonra birileri türedi memlekette… Kardeşleri düşman ettiler.

Sokaklarda anarşi vardı… Sokakları parsellemişler, kahveleri taramışlar, Rusçu, Çinci sloganlarla Ülkücü avına çıkmışlardı. Ülkücüler yekvücuttu, bir sokakta ses duyulsa herkes orada oluyordu, MHP’li ağabeyler hep yanımızdaydı…

Bir ara Ülkü-Bir üyesi ve Ülkü Kitabevi sahibi Abdurrahman Hoca’nın evini kurşun yağmuruna tuttuklarını hatırlıyorum.

Hergün’ümüz, Töre’miz, Devlet’imiz vardı… Hatta Burdur gibi yerde dergi çıkarıyor, taaa Erzurumlara gönderiyorduk. Ama terör azgındı, aileler tedirgindi…

12 Eylül 1980’de birden ortalık sütlimana döndü… Süt limandı ama…

Arkadaşlarımızın çoğu geceden Topçu Tugayı’nda derdest edilmişti… 3-4 gün gözaltılar sürdü. Kimse kimseyi satmamış, onca işkenceye rağmen istedikleri ismi verip kurtulmayı planlamamıştı… Kimi 15-20 günde serbest kaldı, kimi yıllarca damda yattı…

Ülküdaşlarımızı idam ettiler, Başbuğ Mamak’taydı, kimsesiz kalakalmıştık…

Ama hiç başımızı eğmedik, hiç ağlaşmadık!

Zamanında moda olan Bozkurtlu kolyelerimizi hep sakladık!

*

Silindir gibi üzerimizden geçen darbenin darmadağın ettiği fakir ve sağlam yürekleri devlet kâh ASALA için kullanıp attı, kâh mafya damgasıyla yine mapuslara…

Emaneti devralan lider, yıllarca Ocaklarımıza çöken küfü pası temizlemekle uğraştı. Sokaktan, çetelerden uzak tutmanın, bilek güreşine tutuşan “reis”lerden çekip almanın mücadelesi bile bu davaya hizmetin en büyüğüydü…

40 yıl geçmiş değil, asırlar geçmiş gibi…

2000’in başında Allah MHP’ye koalisyon olmayı nasip etmişti, arkadaşların teveccühü ile il teşkilatında görev de aldık, maddi zenginliğimiz yoktu, manevi hazzımıza şükür ettik.

Ülkücü Hareket, iktidarı ve 30-40 vekille TBMM çatısı altında olmayı öğrendi.

“Dava”nın siyasi teşkilatı MHP’nin “Ülkücü iktidarı” için, basına ve televizyona ihtiyaç büyük, teknoloji dur durak bilmiyor, Ülkücülerin bilim, sanat, teknoloji ile mücehhez olmaları şart… Bu yolda kim gayret ettiyse ulaşıp yazmak, sayfa yapmak, yeniliği sokmak için çaba harcadık…

Yerel veya milli basında yıllarca yazdık, birkaç gazete ve dergi çıkardık, şimdi internetteki milliyetçi-Ülkücü sitelerde günlük yazıyor, Ortadoğu’da fikir beyan ediyoruz.

Yazdıkça Ülkücülüğümüzden utanıyoruz… Utandırıyorlar!

3-4 aydır bize bir şeyler oldu…

Ülkücülük şerefti, tavizi yoktu; 3-4 aydır rüzgârımıza bir yaban yeli karışır, büyük küçüğü, küçük büyüğü tanımaz, sevmez, saygı duymaz oldu…

Ülkücülüğümüzden utanıyoruz Ülküdaşlar…

Ya babasının aldığı bilgisayardan, ya taksitle aldığı bir cep telefonundan “Bozkurtlu, Üç Hilal resimli” sayfalardan birileri ha bre küfreden, ha bre birilerini hainlikle suçlayan, yazılarımızın altına “Defol git moruk” yazanlar türedi! Eleştiri falan değil, küfür!

Bırakın genel başkanlığını, partili bir “tecrübe”ye kalp ameliyatı vesilesiyle “Ölse de kurtulsak” diyebilen ve bu şeytani küstahlığı “Ülkücülük” sanan gençleri gördükçe Ülkücülüğümüzden utandık!

2016’da vatanı terör kemirirken Ülkücüler de birbirine kıyıyordu…

Kıyım dediğin ille kurşunla, fiziki işkenceyle değil…

Bir Bizans hastalığı yer bitirir bünyemizi… O bünyeye şahsi ikballeri uğruna virüs sokanlar Ülkücülüğümüzden utandırdı!

“İktidar ihtirası”yla Türk milletinin yegâne ümidi “kutlu dava”yı bırakıp sistemin oyuncağı bir parti isteyenlere verilmiş imkânlarla, ortalıkta teşkilat ve lider çekiştiren “yeni edeb”e, Ülkücü beğenmeyip 50 yıllık teşkilatları “değişim”e sokmaya çalışana, yaşa başa bakmadan onun bunun “askeri” olmuş Ülkücü olduğuna inanmadığım adamlara ve “düşman” belledikleri bizlerin yazılarına hakaret ve küfür yazana bakıp bakıp…

Ülkücülüğümüzden utandık Ülküdaşlar!

Kimi gün bulunduğumuz yerdeki Ocağa çıkar, gençlerle hasbihale dalar, ruh tazeleriz. Üniversitelerde okuyan, bilgisayar kullanıp ülkeden haberdar gençlerle gururlanırdık, ne oldu da şimdi 3-4 parçaya bölmeye kalktılar bu davayı?

Ne oldu size Ülküdaşlar?

Bir kardeşinize nasıl “Kaça sattın kalemini?” diyebiliyorsunuz; nasıl bir ağabeyinize “Dayı sen kafayı yemişsin, tedavi ol!” veya “Sizin gibileri Balgat’taki dükkândan atacağımız günler yakın” yazabiliyorsunuz Ülküdaşlar?

Kabahatimiz “eski ülkücü müsveddesi” olarak iktidar yalakalığı yerine mevcut lidere inanmak mı? Hani 9 Işık’ın “Hürriyetçilik” ideali? Sadece size inanıp küfür deryasına dalanlar mı MHP’li?

Demokratik bir genel başkanlık yarışını kardeş kavgasına döndürmenin vebalini çok çekeceksiniz!

Milliyetsizlerin yeni Türkiyesinde, biz sizin bu yeni Ülkücülüğünüzü tanımadık, sizin ülkücülerinizden de değiliz! Olmayacağız!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.