Takip edilen dış politika memleketi birçok problemle baş başa bıraktı. Memleketin içinde 2,5 milyon Arap, Kürt, Süryani, Yezidi, PKK’li, PYD’li, sayısını bilmediğimiz Ermeni, Gürcü, Rus... Kamplar dışındakilerin kaydı bile yok! CIA, Mossad, Muhaberat, Hizbullah, El Kaide, IŞİD, KCK, ne ararsan hepsi cirit atıyor. Ege sahilleri kaçak Afrikalı ve Asyalı kaynıyor. 2,5 milyon mültecinin çoğu ülkenin her yanında ve kontrolsüz. Kimi sokaklarda yatıyor, pislik içinde, kimi bedenini satıyor, kimi gayrimeşru yollarda... Siyasî, askerî ve ekonomik sıkıntılara yol açan milyonlarca mülteci yeni belaları da beraberinde getiriyor. İşsizliği körüklüyor, sosyal ve ahlâki mesele yanında gözlerden uzak tutulan ve devleti milyarlarca liralık harcamaya doğru götüren sağlık meseleleri patladı. Mesela, Gaziantep’te 10 kişiden biri Suriyeli olunca şehir bu yükü kaldıramıyor. Çalışma izinsiz Suriyeliler her yerde iş arıyor. Suriye plakalı 5 bin araç sigortasız trafikte. Hastaneler tıklım tıklım, yoğun bakımda yer yok. Çocuk felci, şark çıbanı hortladı, kızamık salgını başladı. “Kapkaç”ın yeniden hortladığı, uyuşturucunun okul önlerine düştüğü, yaz gelince “kene” kâbusu yaşayan, eşcinsel sapıkların düğün yaptığı, dengesiz beslenmenin “obezite” olarak Türk nesillerini tehdit ettiği ülke olduk. Gömlek değiştiren muhafazakâr/dindar iktidarın ranta dayalı “sağlıkta dönüşüm projesi”, acı meyvelerini veriyor. Halkın kandırıldığı ve “paran çıkmazsa canın çıksın”a dönüşen sağlıkta dönüşüm, gösterişe dayalı, sıra yok, istediğiniz yerde tedavi yalanlarıyla ranta dönüştü. Poliklinikte para ödediği için halkın en çok “acil”e gittiği ülke yaptılar. Halk sağlığı ve koruyucu hekimlik göz ardı edildi. Saray düşkünü AKP’lilerin “Ebola virüsü görüldüğü kadar kötü bir şey değil. Tabii ki bulaşınca öldürüyor. Ancak son aşamasında oluyor!” diye ‘bilimsel’ açıklama yaptığı iktidarı sağlıkta ülkeyi batırdı. İlaç ve aşıda sık sık skandallar yaşandı. Kuduz aşısı bulunamadı, 100 bin doz domuz gribi aşısı çöpe gitti, GDO’lu çocuk mamalarının satıldı, bozuk çocuk felci, tüberküloz, difteri, boğmaca, tetanos, kızamık aşıları çocuklara yapıldı, Uzakdoğu'dan gelen süt tozu, çikolata ve mama ürünlerinde melamin maddesi olup olmadığını Tarım Bakanlığı cihazı olmadığı için denetleyemedi. Şimdi Ebola virüsü kapımızda... Bir Türk, Suudi Arabistan'dan döndükten 5 gün sonra MERS-CoV’dan öldü. İstanbul’daki vapurda bir zenci bayılınca ebola diye kaldırıldığı Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde acil servis boşaltıldı, çalışanlara ve vatandaşlara maske dağıtıldı. Hastalar başka hastanelere nakledildi. Tetkiklerde adamın 3.60 promil alkollü olduğu ortaya çıktı! Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, ‘Ebola Eylem Planı’yla 36 ilde 45 hastane belirlemiş, hastalığın kaynağı Afrika’dan gelen öğrenciler, umre ve hacca gidenlermiş! Osmaniye’de Uganda'dan gelen bir kişi, 'Ebola virüsü' şüphesi üzerine Adana'ya sevk edildi. Tüm kat boşaltılarak baştan aşağı dezenfekte edildi. Isparta'da ebola virüsü taşıdığı şüphesiyle hastaneye kaldırılan Somali uyruklu bir kadına sıtma teşhisi konuldu. İstanbul Valiliği, Ebola virüsü şüphesiyle Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan Burkina Faso uyruklu bir kişiye "sıtma" teşhisi konulduğunu duyurdu. Nijerya’da çalışan bir işçi, memleketi Sakarya’da “ebola” teşhisi ile hastaneye kaldırıldı, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan tetkiklerde hastanın “sıtma” olduğu anlaşıldı. Bugün çocuk felci, hâlâ salgın olan Afganistan, Pakistan ve Nijerya haricinde hemen hiç bir ülkede görülmeyen, bizim unuttuğumuz bir hastalıkken, Türkiye çocuk felci salgınının yeniden görülme ihtimali en yüksek olan ülkelerden biri. Kapı komşumuz Suriye’de hortladı, salgın var. Suriyeli mülteciler, şark çıbanı, çocuk felci, sıtma, kızamık gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele ediyor. Verem yeniden hortladı. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye dâhil pek çok ülkeyi, artan verem vakaları yüzünden kırmızı alarm bölgesi içine aldı ama bizim hazretler oralı bile değil. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre savaştan önce Suriye’de görülmeyen ya da kontrol altında tutulan yedi bulaşıcı hastalık tekrar sahneye çıktı, salgınlar var ve can alıyor. Bunlar, Sıtma, Şark Çıbanı, Çocuk Felci, Tüberküloz, Kızamık, Tifo ve Buruselloz. Bu yedi hastalık Türkiye’de de ya görülmez olmuş ya da kontrol altına alınmıştı. 2009’da tüm dünyayı etkisi altına alan domuz gribi virüsü (H1N1); Norveç, Yemen ve Filistin’deki ölümlerin ardından yeniden sağlık kamuoyunun gündemine geldi. Cüzzamı problemi olmaktan çıkaran Türkiye’de yeni vakalar görülmeye başladı... Şanlıurfa bölgesinde “şarkçıbanı” yeniden gündemde! Suriye krizi sebebiyle hastalıklı etler soframıza girdi. Mülteciler hayvanlarını kaçak yoldan Türkiye'ye soktu ve bu nedenle piyasaya birçok hastalıklı hayvan girdi. Hayvanlarda her çeşit şap, brusella, üçgün, mavi dil hastalığı görülüyor... Durup dururken yaratılan Esad terörü sağlımıza dayandı! Mustafa ÖNDER [email protected]