Bay, Kiziroğlu Ahmet Hocaaaa! “Stratejik Derinlik”te “değerli yalnızlık” oluşturmak marifet ister! “Mahçupyan”a, SETA’cılara devlet işi danışmak, yanında saray köstebeği Akdoğan taşımak hünerdir! Kürtçü Demirtaş, “Dananın kuyruğunuu kopacak” derken, yanına yardımcı olarak “Silahlar kıyamete kadar susacak” yalancısı atamak tecrübe ister! Her gün bir yerlerde bağıra bağıra 2 saat konuşup bir şey anlatmamak sana mahsus! Bir gecede pazarlıkla Başbakan-Genel başkan olmak sana mahsus! Memleketin her yerinde polis korumasında yatır ziyaret i sana mahsus! “Gereken tedbir alındı” dediğin Musul Konsolosluğunda baskına uğramak sana mahsus. “Kamu düzeni sağlanmıştır” dediğin 6-7 Ekim’de vatandaşların ölmesi sana has. Öyle Mersin’de, Osmaniye’de aslan kesilmek kolay! Haksızlıkları protesto edenleri coplatıp gözaltına aldırmak kolay! Padişahtan devraldığın “Sivas’tan öteye geçemezler” lafını edip de Mersin’de Adana, Konya, Karaman, Kayseri ve Kahramanmaraş’tan çok sayıda polis ekibi, birçok cadde ve bulvarda çöp konteynerleri ve araçları kaldırtıp, çatılardaki keskin nişancılar ve halk arasındaki sivil polisler önünde konuşmak kolay! “Kefeniyle gezen” milletin seçilmişi, milleten bu kadar niye korkar Hoca? Yörük beldesinde coşup “Türk-Kürt kardeştir, ayırım yapan kalleştir” diye kimi kastettin, farkında mısın Hoca? Milleti 36 parçaya ayıran kimdi, PKK’yi Kürtlerle özdeşleştirip katille müzakereye oturan bizim mahallenin muhtarı mı idi Kiziroğlu Ahmet? 19 Ocak’ta Mersin’de 140 ülkenin elçileriyle toplantı yaparken Suriye’dekilere yardıma giden TIR’ları basan şu “karanlık güç”ü bir açıklasan? Milletten miting salonunda “helallik” istemek kolay... Bir türlü açıklamadığınız şu “üst akıl”ın Padişahınız olduğunu açıkla... Şeyh Edebali’den söz etmek kolay, onun yolunda bir adım at, “adalet”e kapı aç. Önünde koca bir imtihan var, yüreğin varsa, vesayet altında değilsen, yolsuzluğa batmış o dört bakanı Yüce Divan’a yolla! Boş ver diğer “yüzde 50”yi... Hani şu “millî irade” dediğin “yüzde 50”ye zerre kadar saygın varsa, onların başını yere eğdirme... Şeriatın kestiği parmak acımaz derdiniz, n’oldu, para ve güç her şeyden aziz mi? Gönderemezsin, adaletin tecellisine göz yumamazsın... Sen ancak Kandil gecesi, “kilise müjdesi” verirsin! Sen ancak Soma’da çıkarılan taşı devlete satan yandaşı kutsarsın! Sen Soma’da, Ermenek’te alın teri için yer altında kalanlara sözünü bile tutmazsın! Sen “çıkmayan bilete ikramiye ödeyen” Milli Piyango’nun iktidarısın! Hepsinden vazgeçtim... “Kim yolsuzluğa bulaşırsa kolunu koparırız” demiştin, hadi kolunu koparmayı bırak adalete teslim et o dört bakanı... Vesayet altında, komisyonda o adamları aklamak, AKP’yi vicdanlarda aklar mı? Hadi 17-25 Aralık’ı ve Padişaha uzanan yolsuzluğu örtbas ettin, milletin hafızasını ne yapacaksın Hoca? Mahşeri ne yapacaksın Hoca? Hiç mi vekillerine güvenemiyorsun, çıkmaz mı 40-50 yiğit şu “Adalet” isimli partiden? Hepsi mi göbeklerinden bağlı? “Baş veririz ama bağ eğmeyiz” diyorsun, başını isteyen kim ağam? Toroslarda doğmuş “Kiziroğlu Ahmet Hoca”, hiç zalime, yağmacıya, hırsıza, başka “reis”e baş eğer mi? Bu yolsuzluk davası, kan kaybeden Güneydoğu ve PKK teröründen daha mı önemli? Dört bakanın Yüce Divan’a sevki, kaos çıkaracaksa “lider ve büyük Türkiye” lafı koca bir yalan mı? Bu korku niye, HSYK tamam, Yargıtay tamam, yoksa korkakça “emeklilikten sonra her şeyi anlatacağını” söyleyen AYM Başkanı Kılıç’tan mı korkuyorsun? Yakışır mı “yiğit, bilge, cesur, dürüst” Davutoğlu Ahmet Hoca’ya? Ama gön-de-re-mez-siiiin! Mustafa ÖNDER mustafaonder35@gmail.com