Bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığının vatandaştan 40 milyar liralık ek vergi alma hevesini yazacaktım…
Her türlü faturadan çarpa çarpa serseme döndürdükleri vatandaşın yine yolunacağını yazacaktım…
“İsraf içerisinde yüzen” belediyelere kaynak yaratmak için vatandaşın cep telefonu, internet, doğalgaz faturası üzerinden yüzde 1 ek 'belediye vergisi' alınmasını ve MTV gelirlerinin yüzde 10'unun da belediyelere aktarılmasını düşünüyor, diyecektim…
Af çıktı!
Hükümet, OHAL’i fırsat belledi, kararname üstüne kararname çıkarıyor…
Genelkurmay Başkanı’nın bakanlar kurulu teklifi ve Cumhurbaşkanının oluru ile atanması, TİB’in kapatılması, Emniyet ve TSK’den yeni ihraçlar ve TSK’den ayrılan pilotlara geri dönüş yolu açılması hep KHK’lerle…
Ayrıca ekonomik kıskaç para kaynağı aratıyor AKP’ye…
Dün yazmıştık, kamu mallarının talanı için özelleştirme topunun ağzına konuşunu…
Vergisini, trafik cezasını düzenli ödeyenin cezalandırıldığı bir ülke olduk. Hem de “Adalet ve Kalkınma Partisi” iktidarlarında…
Geçenlerde yine “vergi affı” devreye sokuldu, faizler silindi, bakalım kaç kişi faydalanacak?
Gelelim cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların affına…
Devlet, “devlete karşı işlenen suçları” affedebilir ama “kul hakkı gaspı” ve “kişilere karşı işlenmiş suçları” affedebilir mi? Bu hukuken, vicdanen ve dinen tartışılır ama bizde hep affeder devlet!
Bu işte daha Cumhurbaşkanının affettiği suçluları saymıyorum!
Gelelim yeni affa… Aslında “tahliye” ama halk hep “af” diye niteler.
Ya siyasi oy beklentisi ya da yandaşların faydalanması için çıkarılırlar.
Türkiye’de genel kanaat, zaten “parası olanın” içeriye düşmediği yolundadır.
1922’den bu yana afla ilgili 51 kanun çıkarılmış. “10. Yıl affı”, 1958 Orman suçları affı, 27 Mayıs affı, 1966 affı, 1974 affı, 1999 basın suçları ve öğrenci affı ve 2000’de çıkarılan meşhuuur “Rahşan affı” bunlardan…
Rahşan affı, devlete karşı işlenen suçlarla ilgili idi. Aftan sonra AYM kararı ile kapsam genişledi ve cezaevlerinden 45 bin kişi salıverildi ama 3 yılda cezaevindeki sayı yine eski seviyeye ulaşmıştı.
Yani kimsenin ıslah olduğu veya pişmanlık duyduğu yoktu, aksine palazlandılar!
Gelelim AKP’nin şartlı tahliye hesabına…
14 yılda “adalet”i FETÖ’ye teslim etmişsin, sinsi hesaplarla binlerce insan damlara tıkılmış, yıllarca yatmışlar, suçsuz oldukları anlaşılıp bırakılmışlar…
HSYK ve Yargıtay’ın yapısını yapboza çevirmişsin, DGM’den ÖYM’ye ve Sulh Ceza Hâkimliklerine evrilen bir sistemle güya “adalet” sağlamışsın, adaleti sağlayan hâkim ve savcılar FETÖ’cü çıkmış…
Şimdi…
671 Sayılı KHK ile ilgili kanuna eklenen geçici maddeyle, kapalı ve açık ceza infaz kurumlarından yaklaşık 38 bin kişinin tahliye olması sağlandı.
Kapasitesi 187 bin 351 olan Adalet Bakanlığı cezaevlerinde, 16 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla 213 bin 499 hükümlü ve tutuklu bulunuyordu. 38 bin hükümlünün tahliye edilmesinin ardından cezaevlerindeki sayı 175 bin 499'a düşecek.
Genel bir af değil, şartlı tahliye ve 1 Temmuz 2016 öncesi işlenen suçları kapsıyor.
Tahliyeler başladı bile…
İçeriden çıkanlar, nedense Erdoğan’a teşekkür ediyor!
Oysa af yetkisi yasama organı TBMM’nin ve yürütme organı hükümetindir.
Medya, algı operasyonuyla Saray’ın “tek adamlığı”nı tescilletmektedir.
Üstelik de 2002’de 59 bin olan mahkûm ve tutuklu sayısını, 2016’da 213 bine çıkaran AKP değilmiş gibi…
Galiba hükümet, topladığı FETÖ’cüleri cezaevlerinde koyacak yer açıyor!
Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
Bu işteki tek sevincimiz Balyoz davasından tek tutuklu olarak içeride olan Kara Pilot Yüzbaşı Murat Eren’in tahliyesidir!
Gerisi hikâye!