Şu mübarek Ramazan gününde… Fatih Camii’nden çıkışta içlerindekini İslam diye kusuyorlar!
Bu millet, bu Müslüman millet zıvanadan çıktı iyice…
Genel Başkanına peygamberlik yakıştıran, tanrı vasıflı sayan, harama bulaşmış sarayı İslam’ın başkentinin sarayı ilan eden, kocaları varken liderlerine kendilerini ikram eden zavallıları görmüştük…
Onların “Âlim” dedikleri, delilik emareleri göstereli çok olmuştu…
Yolsuzluğu hırsızlıktan saymayan ikiyüzlüleri, AKP’ye oy vermeyeni kâfir sayan fesli tımarhanelikleri vardı.
17-25’teki hırsızlığın örtbas edilmesi için cemaatlere bayrak açanlar, yıllarca çıkar peşinde koşup, şeyhlerin mollaların dizlerinin dibinde fetva dinlemişlerdi.
Türban özgürlüğü yalanıyla iktidar kovalayanlar, ülkede ne kadar cemaat, tarikat, din kisveli örgüt, kökü dışarıda yapılanma varsa göz yummuştu.
Yetinmeyip yine siyasi ikbal uğruna Zerdüşt, Marksist terör örgütü ile pazarlığa bile tutuştuktan sonra göz ve kulak başka ne bekler ki?
Atatürk’ün 92 yıllık Cumhuriyetinde palazlanıp Cumhuriyete pusu kurmaya kalkanların maskeleri kısa sürede düştü.
Kimilerinin düşmeye devam ediyor.
Olan biteni gördükçe bu milletin zıvanadan çıktığına şahit oluyoruz.
Dün Hizb-ut Tahrir denen yobaz ve kirli bir örgüt, İstanbul’un ortasında hilafet çağrısı yapıyor, kara bayraklar açıyor!
Kendi tariflerine göre, “Hizb-ut Tahrir; ne ruhaniyetçi, ne ilmî, ne akademik ne de hayır işleriyle uğraşan bir kitle olmayıp siyasî bir kitle.”
Bunlar, konferans düzenledikleri belediyeye ait salondaki Atatürk posterlerine laf eden densizler… Ergenekon sanığı teğmenin istihbarat amaçlı girdiği örgüt…
7 yıl 6 ay hapis cezası alan bir üyesinin “Hizb-ut Tahrir’in Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’da etkin olmasını hazmedemeyen Gülen Grubu, yargı ve emniyetteki etkinliğini kullanarak komik gerekçelerle bizleri tutukladı” diyebildiği bu örgüt, niye ABD ve diğer Batı ülkelerinde serbest? Cevabı örgütün neye hizmet ettiğini çok iyi anlatıyor zaten…
2014’te “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak, İslam'a göre haramdır, küfür rejimine destektir” açıklaması yaptı.
Hilafetin kaldırıldığı tarihin yıl dönümünde, İstanbul'da 3 Mart 2015’te Hilafet Konferansı düzenliyor ve şunları söylüyorlar:
“Miladi 1924 yılında o dönem itibariyle İngiltere liderliğindeki kâfir sömürgecilerle onların Türk ve Araplardan uşaklarının işbirliğiyle Hilafet yıkıldı.”
Hangi devlet böyle bir hakareti kendine yaptırır?
Bu Hizb ut Tahrir adlı örgütün siyasi amacı, Müslüman coğrafyasından başlamak üzere bütün dünyayı İslam dininin egemenliği altına sokmak ve hilafeti yeniden kurmakmış! Faaliyetleri sadece siyasî ve fikrî imiş!
Örgütten geçilmeyen İslam dünyasının bir başka sapığı daha!
1953’te Filistin’de kurulmuş. Birçok ülkede faaliyeti var. Kimlerden ve nerelerden beslendiği belli.. Güya terörü reddediyormuş!
İslamın kurtuluşu için hilafet kurulmalıymış. Peygamberini seven onlara katılmalıymış!
1924’te Hilafetin kaldırılması sonucu yalnızca, Rasulullah’ın Medîne-i Münevvere'de M. 622 yılında kurduğu 14 asırlık İslâmî Devlet yıkılmış olmuyor, aksine bütün dünyanın, milyonlarca insanın ve gelecek nesillerin mukadderatına ağır bir darbe vurulmuşmuş…
İşte bu dinci örgüt üyeleri dün Cuma namazı sonrası gösteri yapıyor İstanbul’da.
Kimse ses etmiyor, yürüyorlar, trafik duruyor. Ellerinde siyah bayrak…
“Hilafet! Hilafet!” diye bağırışıyorlar.
Sonra uzun bir bildiri…
“Hilafet farzların anası”ymış! Terk edilmesi büyük günahmış!
Devlete, Cumhuriyete, Atatürk’e hakaretler eden bir örgütün gösterisine ses eden olmaması hayra alamet değil!
Bu ülke bu kadar sahipsiz, bütün millet de zıvanadan çıkmış değildir!
Aydınlık, çağdaş, Allah, Kur’an ve Peygamber’in aydınlık billur yolu dururken kökü bilmem nerelerde şeyhlerin, sapıtmış cemaatlerin yoluna düşenlere yazık!
Şahsi heveslerini örtbas etmek için ona buna Müslümanlık, muhafazakârlık dersi vermek isteyenler aklını başına toplamalıdır.
Aklı başındaki milletin 7 Haziran’daki dersini hâlâ alamadınız mı?