Ülke sathı mahallinde; üzüntü, kızgınlık, nefret, kin, öfke dalgaları yayılıyor. 1918’lerin İstanbul başta olmak üzere her yönden işgal edildiği günlerin benzeri yaşanıyor.
İşgal güçleri; askeri birliklerini, üslerini, cephanelerini, füze kalkanlarını getiriyor, yerleştiriyor. Casuslar, ülkenin belli bölgelerinde irtibat ofisleri kuruyor. Nutuklar atılıyor.
Sanki; iktidarda başkaları varmış gibi.
Sanki; yetki güç başkalarındaymış gibi.
Sanki; karar alma iradeleri yokmuş gibi
Sanki; gizli anlaşmaları başkaları yapıyormuş gibi.
Sanki; terörü, örgütü, teröristi kendilerine karşı olanlar olarak görmüyorlarmış gibi.
Sanki; ABD kontrolünde MİT-PKK görüşmeleri yapılmamış gibi.
Sanki; İmralı terörist başı ile devlet yetkililerinin görüşmeleri yapılmıyormuş gibi
Sanki; büyük ortadaoğu projesi eş başkanları değilmiş gibi.
Sanki; CIA, FBI ve NSA,MI6 irtibat büroları Türkiye’de kurulmamış gibi.
Sanki; şehitlerin geldiği gün general tutuklanmıyormuş gibi
Sanki; MİT, Genelkurmay istihbarat ve Emniyet istihbarat örgütleri yanında kamu güvenliği müsteşarlığı kurulmamış gibi.
Sanki; istihbarat birimleri, muhalifleri dinlemeye, takip etmeye tahsis edilmemiş gibi.
Sanki; yandaş ve candaş medyanın kalemşörleri askeri birimleri hergün eleştirmemişler gibi.
Sanki; ihanet içinde olanlar belli değilmiş gibi.
Sanki; işbirlikçisi, dönmesi, dincisi, yobazı askere acımasızca davranmıyorlarmış gibi.
Sanki; çatışmaların sürmesini arzulayan odaklar yokmuş gibi.
Sanki; on yıllardır, bölgede önleyici nitelikte geniş arazi taramaları yapılıyormuş gibi.
Sanki; birçok kez kıstırılan grupların salıverildiği duyulmuyormuş gibi.
Sanki; yeri bilinen grup ve kamplara özellikle operasyon yapılmadığı işitilmiyormuş gibi.
Sanki; PKK'nın finansmanını kesme adına, Kürt mafyasıyla, silah, uyuşturucu madde, her türlü madde kaçakçılığıyla mücadele edilmediğini hatta tam tersine bu kesimlerle menfaat birlikteliği içine girildiği görülmüyormuş gibi.
Sanki; yine aynı şekilde vergi, gümrük ve bankacılık sisteminin bölücülerin finansmanını önleme anlamında asla kullanılmadığını, hatta K.Irak'daki savaş lordlarıyla beraber ortak şirketler kurulduğu bilinmiyormuş gibi.
Sanki; bölgeye yapılan her türlü atamada bölücülerin arzularına uyum gösterildiğini ve bunu özellikle son birkaç yılda zirveye ulaştığı anlaşılmıyormuş gibi.
Sanki; bölücüler bölgede yerel yönetimlerde oldum olası hâkim değillermiş gibi. Bölgede bütün belediyelerde kendi yandaşlarını on yıllardır istihdam edilmiyormuş gibi. Merkezi bütçeden ayrılan kaynakları kendi amaçları için kullanmıyorlarmış gibi.
Sanki; iktidarlar geniş kapsamlı yurtiçi harekatlara sınır ötesi harekatlara sonuç alıcı imha operasyonlara izin vermişlermiş gibi.
Sanki; asker sadece dağdakilerin imhası, etkisiz hale getirilmesinde faydalı değilmiş gibi. Sanki; sivil iktidarlar onay verdiğinde dağdaki kadroları sıfırlanmamış gibi.
Sanki; hergün devletin deneyimli askeri, aydını, terörist diye etkisizleştirilmiyormuş gibi.
Sanki; gazetecinin yandaşının milletvekili, karşıtının ise terörist diye tutuklanmıyormuş gibi
Sanki; ülkeyi cin’ler yönetiyormuş gibi.
Evet sanki gibi konuşuyorlar. Ama asıl korkuları, bilinme korkusu, haksız edindikleri servetler, yabancılarla gizli anlaşmaları.
Hepsi ama hepsi biliniyor. Bilinmediklerini zannettikleri de biliniyor. Bilinenlerin de zamanı geldiğinde herkesçe bilinir hale getirileceğini de biliyorlar.
Kuşkusuz her milletin varolma-yokolma durumuna düşmesi halinde harekete geçen vefakâr ve cefakâr, donanımlı evlatları vardır.
Bunlar kimler midir? Belki sizsiniz, belki arkadaşınızdır, belki komşunuzdur, belki çalışma arkadaşınızdır, belki adını bildiğiniz kendisini de görmediğiniz kişilerdir, belki de görüp bildiklerinizdir.
Günün Sözü: Sakin olan insan kazanır. İnsanın kararlı olanından kork.
Nurullah AYDIN
19 Ekim 2015-ANKARA