“Kelimeler doğru değilse, kavramlar da doğru değildir... Kavramlar doğru değilse, mantık kurmak zor olur. Mantık karışırsa, uluslar huzursuz olur. Uluslar huzursuz olursa, toplum düzeni bozulur. Toplum düzeni bozulursa, devletlerin varlığı tehlikeye girer...” Konfüçyus Bugünlerde, bir yandan ‘’Eski Türkiye ve Yeni Türkiye’’ karşılaştırmaları yapılırken, bir yandan da içeriği ve derinliği gizlenen ‘’Türkiyelilik’’, ‘’Restorasyon’’ adı altında sürekli ve ısrarla dile getirilen yeni kavramlardan , bu kavramların altından yeni bir ülkeden bahsedilmektedir. Oysa ki hala Türkiye Cumhuriyeti Devleti ayaktadır. Yakın Türk tarihini , 1939-1945 İsmet İnönü ve 1950-1960 Adnan Menderes dönemi olarak vurgulayanlar, 1922’de Kuvay-ı Milliye ruhu ile Teşkilatı mahsusanın yiğit evlatları tarafından temelleri atılan ve 1923’de Lozan’da tüm dünyaya ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa dönemini es geçmektedirler.Bu es geçişin altında başta Türk’e, Türklüğe, ve Türkiye’ye olan gizli düşmanlıkları yatmaktadır. ‘’ABD ve Barzani’nin hipnozunda kalmış, PKK terör örgütünün müzakerecisi, sahte İslamcı merkez, eski Türkiye dönemini kapatıp, Yeni Türkiye dönemini kuracaklarını söylüyorlar’’. Eski Türkiye, 91 yıl evvel Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının kurduğu ve halen devam eden Ulusal-Millî Türkiye’dir. Yeni Türkiye ise; 12 yıl evvel ülkenin başına getirilen AKP iktidarının, Misak-ı Milli, demokratik parlementer sistem, üniter devlet, tam bağımsız millî Türk devletinin yok edilip yerine kurulacak etnik, çok kimlik ve dilli, melez bir toplumdan oluşan ‘’Etnik Federal Devlet’’ sistemidir. Eski Türkiye’de , her hangi bir ülke istihabaratı tarafından dinlenmiş olmamız büyük bir krize sebep olur ve kesinlikle ikili ilişkiler tatmin edici ve özür dilenen bir noktaya gelene dek askıya alınırdı. Yeni Türkiye’de başta Almanya’nın daha sonra Alman Die Welt gazetesinin açıkladığı gibi, İngiltere ve ABD’nin de ülkemizi, iktidarı ve en tepe noktadakileri dinlemesi ve bu skandalı hiç olmamış gibi pişkin pişkin hareket etmeleri ancak ‘’açıklarının bilinmesi’’ anlamına gelmektedir. Eski Türkiye’de terör sıfır noktasına getirilmişken, Yeni Türkiye’de terörle mücadele etmek yerine , teröristle masaya oturmak ileri demokrasi olmuştur. Eski Türkiye’de, terörle mücadelede alınan her kararı ve eylemi Genelkurmay Başkanı bilir, bebek katili, terör örgütü başı bilmezdi. Yeni Türkiye’de Genelkurmay Başkanı ‘’müzakere süreci’’ile ilgili net bilgilere vakıf değilim açıklaması yapar, bebek katili süreçden dönülürse 50.000 kişilik silahlı orduyu harekete geçiririm diyerek tehdit eder. Eski Türkiye, teröristbaşı-bebek katilini esir eden bir Türkiye idi. Yeni Türkiye ise bebek katili Abdullah Öcalan’a esir olan bir Türkiye. Eski Türkiye’de, Anayasayı, yasaları yapmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin göreviyken, Yeni Türkiye’de Anayasayı AKP-İmralı Canisi APO ve Kandilin siyasi uzantısı HDP yapmaktadır. Eski Türkiye, vatan topraklarının her karışına tek başına hâkim olan, egemenliğini, bağımsızlığını, namusunu paylaşmayan bir Türkiye varken. Yeni Türkiye kavramında ise haysiyet, namus ve şeref yatağı olan vatan toprakları, emperyalizmin maşası olan PKK, KCK örgütleriyle paylaşmayı, demokrasi diye pazarlayan zavallı,ezik,renksiz,çapsız bir düşünce hakimdir. Eski Türkiye, sünni , şii bütün Müslümanların Haçlılara , Siyonistlere ve Emperyalistlere karşı koruyucusu olan, 7000 bin yıllık Türk Devlet geleneğine sahip ve bu sahipliğin uygulayıcısıydı. Yeni Türkiye ise ABD, İsrail, AB üçlüsü, yani Hıristiyan-Siyonist ittifakının talimatlarıyla, İslam dünyasını parçalayıp çatıştırmayı amaçlayan, Sünni-Şii cepheleşmesinde ‘’Sünni cephenin lideri’’ olarak görevlendirilmiş BOP görevinden ibarettir. Eski Türkiye’de vatanın, devletin sınırları, kuralları, kurumları, ilkeleri belli idi. Sınırlarımızdan dileyen herkes elini kolunu sallaya sallaya geçemez, sınırlarımız kevgire döndürülemezdi, vatan ve millet, bağımsız millî devlet güvenliği içindeydi. Şimdi yeni Türkiye’de devletin sınırları kalmamış ,kevgire dönmüş,hallaç edilmiş Suriyeli, Iraklı ya da başka yerlerden ‘’Türk olmamak şartıyla herkes’’ elini kolunu sallayarak gelebilir, memleketin her yerine dilediğince dağılabilir ve Türk vatandaşlarının güvenliğini ve geleceğini tehdit edebilir hale gelmiştir. Eski Türkiye’de, Batının şark meselesi olarak önümüze attığı ve emperyalizminin kiralık katilleri olan PKK, Türk ordusu tarafından bitirilmişti. Yeni Türkiye’de ise verilen tavizler sonucu özellikle Güneydoğu Anadolu’yu hâkimiyeti altına alan ve ayrı bir ordu olarak yapılanması için Türkiye Cumhuriyeti Devletinden silah talep eder konuma gelmiş/getirilmiştir. Eski Türkiye’de PKK terör örgütü, dağlarda kaçacak in arardı. Yeni Türkiye’de ise şehre inip yol kesen, kimlik kontrolü yapan, vergi adında haraç toplayan, operasyon yapan, devletle ‘’demokratik müzakere’’ adı altında pazarlık yapan, mezarlık açan, ‘’anıt-heykel’’ diken, askerî kışladan Türk bayrağını indiren, Atatürk büstünü kıran özerklik kurma peşinde ve iktidar tarafından giderek şımartılmış bir ortak durumuna gelmiş/getirilmiştir. Eski Türkiye’de, terörist ya da terör örgütünün uzantıları asla devletle pazarlık edemez iken, Yeni Türkiye’de Aysel Tuğluk gibi kandildeki bebek katillerinin siyasi uzantıları, “Kendi kendimizi yönetmek istiyoruz.Bunu pazarlık konusu da yapmayız" diyebilme cesaretini göstermişlerdir. Eski Türkiye’de, güvenlik güçleri terörle mücadele kapsamında kahramanca gereğini yaparlardı, Yeni Türkiye’de ise özellikle Güney Doğu'da güvenlik güçleri, bırakın terör suçlularını, adi suçluları bile gözaltına almakta zorluk çeker hale getirtilmiştir. Yeni Türkiye’de ‘’Çözüm süreci’’ adı altında , ülkenin getirildiği noktada, PKK tek taraflı hâkimiyetini ilan etme ve istediği gibi at koşturma durumuna gelmiş/getirilmiştir. Yeni Türkiye’de ‘’Demokratik özerlik’’ zırvasıyla ,Korucunun elini kolunu bağlanmış, kuzular kurda teslim edilerek, PKK'nın insafına bırakılmıştır. Yeni Türkiye’de ‘’Analar ağlamasın’’ diyerek, sözde açılımla birlikte zırvalanan saçılımda, ‘’Korucuları kaderine terk edip devlete küstürmek ve PKK'ya kırdırmak ‘’çözüm süreci’’ olamaz..Olsa olsa ancak ısrarla vurguladığınız ‘’yeni Türkiye’’ ve ‘’Türkiyelilik’’ ile birlikte bu vatanın evlatlarının yaşam alanlarının kısıtlanmasını ve yok edilmesi anlamında adım olur. Ülkemiz, demokrasi, açılım-saçılım, çoğulculuk adına parçalanmak istenen, dağıtılmak istenen, paylaşılmak istenen, Türkiye’yi Türksüzleştirmek için “Yeni Türkiye” değil; tek dil Türkçe, tek din İslam, tek devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tek vatan, tek bayrak Ay Yıldızlı Türk Bayrağı, gerçekten Türk Milli eiğimi, gerçek Türk hukuk ve adalet sistemi, tek Türk milleti esaslarına dayanan Türk-İslam birliğini kurmaya aday, istiklalci, Türk millîyetçisi ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmış bir Türkiye olmalıdır. Ey Türk Evladı Ardındaki tarihe, elindeki kimliğe ve önündeki geleceğine lütfen sahip çık ! Ne Mutlu Türküm Diyene Ömer Kalaycı