Nükleer Güvenlik Zirvesinden Yeni Oslo Kararları Çıkar mı?

Ömer KALAYCI

Malumunuz Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart-1 Nisan tarihlerinde Washington’da düzenlenecek olan Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılacak. Bu zirve ile ilgili bir çok haber sitesinde, değişik yorumlar yapılmakta, zirveden ziyade Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye gitmesi, Rıza Sarraf olayı, Obama ile görüşecek mi ? ve bir de Camii açılışı ile ilgili konu başlıklarına vurgular yapılmaktadır. Ben ise 31 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Washington’da düzenlenecek Nükleer Güvenlik Zirvesine davetli olan Erdoğan’ın, Obama ile olmasa da, Dışişleri bakanı Jhon Kerry ile görüşeceğini ve görüşmelerindeki muhtemel ana başlıkları ise şu şekilde değerlendiriyorum.

Değerlendirmem şu şekilde:

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Türk askeri varlığı konusu, Kıbrıs müzakerelerinin çözümünün bir an evvel gerçekleşmesi,Suriye’de PYD’nin barış görüşmelerinde masada olacağı ve tanınması, Irak ve Suriye’deki ‘’Kürt koridoru’’ olarak lanse edilenin aslen ”İsrail koridorunun” önündeki engellerin bertaraf edilmesi, PYD/YPG’nin kontrolünde olan bu koridorun Barzani yönetimine devredilecek olması, Özerklik, ve yeniden yine AKP hükümetinin yeni bir isimle (Davutoğlu’nun Van konuşması baz alındığında) PKK terör örgütü ile müzakere görüşmelerine oturtulması ve Suriye’de Esad’ın gidişi ve sonrası olarak sıralayabilirim.

Buna göre: Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Kıbrıs Rum yönetimini ziyaretinde,  AB içerisindeki birçok sorunun en önemlilerinden birinin de Kıbrıs sorunu olduğunu ifade ederek, ‘’Kıbrıs’ta -AB içerisinde stratejik önemli bir yeri olmasından dolayı- bulunacak bir çözümün tüm bölgede sabitleyici bir rol üstlenecektir.’’  ayrıca Schulz, ”Kıbrıs’ta tek devlet ve tek yönetimin olmasından yanayız” vurgulaması yaptı.

Rum basını ise ABD’nin,  Kıbrıs’ta  “çözü(L)m(E) ‘ün Obama’nın görevi devredeceği 2017 Ocak ayına kadar çözüleceğini düşündüğünü yazıyor. Son dönemde gözden kaçan Kıbrıs ile ilgili, bir çok yayında sözde ‘’işgalci Türk Askerinin’’ Kıbrıs’tan çekilmesine yönelik haberler yer almaktaydı.

Tüm bu gelişmeleri değerlendirdiğimiz de, bu durumun Irak ve Suriye’de neredeyse tamamlanmış olan ‘’İsrail koridorunun’’ Akdeniz’e ulaşabilmesi ve bu duruma tehdit teşkil  oluşturan Türk askerinin de adadan çekilmesi olarak okuyabilir miyiz ?

Ayrıca Suriye’nin kuzeyinde oluşan bölgenin yönetimi ve idaresinin, sanıldığı gibi PYD-YPG’ye değil, Barzani yönetimine verilecek olması , AKP hükümetinin yeniden PKK’yla masaya oturtulması, Güneydoğu’ya “özerklikle”, Barzani-PKK arasındaki paylaşım savaşının sona erdirilmesi arzulanıyor olamaz mı ?
Malumunuz Musul’da ve Suriye’de IŞİD’le mücadelede, ABD askerleri, hatta Barzani peşmergelerinin değil, Türk askerinin savaşmasını beklemektedirler.

Bugün yani 30 Mart 2016 Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ”PYD Yüzünden ABD ile Küsecek değiliz” açıklamasının da iyi irdelenmesi gerektiği kanısındayım.

Ayrıca, CIA Başkanının Moskova’da Esed’in gidişini görüşmesi, Palmira operasyonu, Rejimin işbirliğine hazırız açıklaması da göz ardı edilemeyecek diğer bir gerçektir.

Nitekim geçen hafta Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken’ın temaslarında, “Suriye, Irak ve Kıbrıs bağlamındaki gelişmeler konusunda görüş alışverişinde bulunması” herhalde tesadüf olmasa gerek?

Ömer Kalaycı

30 Mart 2016

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.