AYM, neden yeniden yapılandırılmalı?

Orhan KARATAŞ

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılması gerektiğini, ayrıntılı bir açıklama ile gündeme getirdi. Bu teklif kimilerinin tamamen bağnazlık ve art niyetle yaptıkları değerlendirmelerde olduğu gibi, durup dururken gündeme getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile kurulmuş, görev ve yetkileri, yargılama ve çalışma usulü ile kararlarının niteliği açık şekilde belirtilmiştir. 1982 Anayasası’nda görev ve yetkileri daha da genişletilmiştir. 12 Eylül 2010 referandumunda yapılan değişiklikle üye yapısı yeniden belirlenirken, mahkemeye mevcut görevlerinin yanı sıra bireysel başvuruları karara bağlama ve bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesini yapmak üzere komisyonlar oluşturmasına imkân tanınmıştır. 2017’de bir değişiklik daha yapılmış ve Anayasa Mahkemesi bugünkü halini almıştır.

SİYASİ VE İDEOLOJİK SAPLANTILAR

Bir yüksek mahkeme olmasına rağmen Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinde bu kadar çok değişikliğe gidilmesinin sebebi, bu mahkemenin işleyişinde ve kararlarında istenen ve beklenen verimin bir türlü alınamamasıdır. Bunun nedeni de mahkemenin ilk kuruluş mantığından kaynaklanmaktadır. Zaten Sayın Devlet Bahçeli de tam olarak bu duruma dikkat çekmiş ve “27 Mayıs darbecilerinin, 12 Haziran 1960 tarihinde çıkardığı ‘1’ numaralı geçici kanun ile hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin hak ve yetkileri, hem de Türk milleti adına yapılan yargılama yetkisi ‘Yüksek Adalet Divanı’ adı verilen icazetli ve boyunduruk altındaki yapı tarafından gasbedilmiştir. Yassıada’da millet iradesini yargılayan ve dönemin bakanları ile başbakanına idam kararı veren de bizzat bu gayrimeşru lekeli yapı olmuştur. Bahse konu Yüksek Adalet Divanı’nın birçok üyesi ise maalesef o dönemde kurulan Anayasa Mahkemesinin kurucu üyeleri olmuş, bu mahkemenin ana iskeletini oluşturmuşlardır. Kaldı ki Yüksek Adalet Divanı Başkanlığı sıfatıyla 27 Mayıs darbesinin tetikçiliğini yapan Salim Başol, ilerleyen yıllarda Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine seçilmiştir. Mahkemenin Anayasa’ya uygun kararlar vermesi beklenirken siyasi ve ideolojik saplantılara kapılması millet vicdanında derin yaralar açmıştır” diyerek ayrıntılı bir değerlendirme yaptıktan sonra, “İlk defa 1961 Anayasası ile hukukumuza giren, esas itibarıyla 1960 darbesinin oluşturmak istediği demokrasi dışı yapıyı korumak için ihdas edilen Anayasa Mahkemesidir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun şekilde yeni baştan yapılandırılmalıdır” teklifinde bulunmuştur.

ANAYASA’NIN RUHU!

Gazetecilik hayatımın çok büyük bir kısmı siyaset takip etmekle geçti. Uzun yıllar parlamento muhabirliği yaptım. Anayasa Mahkemesinin ve özellikle de kararlarının tartışılmadığı hiçbir döneme rastlamadım. Bunun temel sebebi, mahkemenin hiçbir zaman Anayasa ile sınırları çizilen görev ve yetkilerinin içinde kalmaması ve her zaman kendisini milli iradenin üzerinde görüp, devletin asli sahibi gibi hareket etmesidir. Mahkemeye yapılan başvurularda esas olan, Anayasa’nın açık ve net hükümlerine uygunluğun aranmasıdır. Ancak mahkeme birçok zaman yetki alanının dışına çıkarak yorum getirmiş, kapsamını genişletmiş ve bizzat müdahil olmuştur. Anayasa’nın açık hükümlerine bir aykırılık bulunamadığı durumlarda, “Anayasa’nın ruhuna aykırı” gerekçesi ile iptal edilen yasama kararlarını hatırlıyorum. Bunun bir denetimden öte, bir yorum, bir müdahale olduğu son derece açıktır.

YENİ SİSTEME UYMUYOR

Millete hesap veren yasama ve bugünkü sistemde yürütmedir. Dolayısı ile esas olan yasama ve yürütme organlarının kararıdır. Anayasa Mahkemesinden beklenen yeni siyasi tartışmaların içinde olmak, milli iradeye müdahale etmek ve yön vermek değildir. Kendisine verilen yetki ve imkânlar içinde ve ölçüyü kaçırmadan denetim yapmaktır. Yapılan bütün düzenlemelere rağmen, bir türlü bu denge sağlanamamıştır ve mahkeme Sayın Devlet Bahçeli’nin önemle altını çizdiği kuruluş mantığını hiçbir zaman terk etmemiştir. Kaldı ki, artık çok farklı bir sistem vardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işleyişi Parlamenter Sistem gibi değildir. Yeni sistemde hızlı ve etkili karar alabilmek hayati önemdedir. Nitekim şu ana kadarki uygulama son derece başarılı olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin zaman zaman çok ciddi bir bariyer oluşturduğunu da görmek zorundayız.

DİVAN-I ALİ

Sayın Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağlıklı bir zeminde devamını ve güçlenmesini mümkün kılacak reformların gecikmeksizin yapılmasının acil bir ihtiyaç olduğunu daha önce de söylemişti. Şimdi bunu daha da ileri götürerek, ahlaki ve siyasi bir uzlaşmayla, 1960 darbesinin bütün izlerinin ortadan kaldırıldığı, zulüm olan yargılamaların tüm sonuçlarının yok sayıldığı bir dönemde, Anayasa Mahkemesinin de tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmasını teklif etmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhu ve esaslarıyla birlikte, yüksek demokratik standartların da bunu gerektirdiğini açıklamıştır. Sayın Bahçeli’nin yeni yasama yılında samimi, sağduyulu, ön yargısız, demokrasi ahlakına ve milli gerçeklere münasip ölçülerde değerlendirilip tartışmaya açılmasını istediği teklif, Anayasa Mahkemesinin tamamen ortadan kaldırılması değildir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecini hızlandıran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle çelişmeyecek demokratik, etkin, adil, tartışmaların odağı olmaktan çıkarılmış bir “Yüce Mahkeme” önermiş, bir “Divan-ı Ali” kurulmasının Türkiye’nin gücüne güç katacağını söylemiştir.

Sayın Bahçeli’nin gündeme getirdiği ve arkasında durduğu bütün tekliflerin Türk milletinin lehine olduğu, Türkiye’nin gücüne güç kattığı, oluşan sorunları çözüp ufkumuzu açtığı, hukuk ve demokrasiyi daha işler hâle getirdiği akıl, izan ve vicdan sahibi herkesin kabul edeceği bir gerçektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.