İdlib’de yaşanan kalleşlik bir defa daha göstermiştir ki, Esad rejimi yıkılmadan, bu zorba cezasını bulmadan Suriye’ye huzur ve güvenlik kesinlikle gelmeyecektir. Esad denilen katilin, koltuğunda bir gün daha fazla kalabilmek için feda edemeyeceği hiçbir şeyin, göze alamayacağı hiçbir değerin olmadığı bir defa daha anlaşılmıştır. Bu katil diktatörün zavallı durumu Rusya ve ABD başta olmak üzere Suriye’deki kan emicilerin işini kolaylaştırıp ellerini güçlendirirken, terör örgütleri için de hayal edemeyecekleri bir ortam sağlamaktadır. ABD bu katilin kullanıma açık olduğunu görmüş ve yerinde kalmasına göz yummuştur. Rusya ise fırsatı ganimete çevirmekte hiç geç kalmamış ve kelimenin tam anlamıyla yuları eline almıştır. O kadar ki, Esad denilen bu diktatörün, Putin’in korumalarının talimatlarına göre hareket ettiği kameralara yansımıştır. Hiçbir iradesi olmayan bu zavallının nerede durup nerede yürüyeceğine, ne söyleyeceğine, ne yapacağına dahi, Rusya karar vermektedir.
ESAD, RUSYA’NIN KONTROLÜNDE
İdlib’deki alçak saldırı her ne kadar rejim güçleri tarafından yapılmış olsa da, asıl sorumlu Rusya’dır. Rusya’nın izni ve emri olmadan bırakın Esad’ın Türk askerine saldırmasını, bunu aklından geçirmesi bile mümkün değildir. Rusya, Türkiye’nin kararlı duruşundan, Suriye’nin toprak bütünlüğünü her şeyin önünde tutmasından ve Suriye’nin geleceğine kendi halkının karar vermesi gerektiği ısrarından rahatsız olmuştur. Türkiye Rusya’nın işgalci, yayılmacı politikalarını, Ukrayna toprağı olan Kırım’ı haksız ve hukuksuz şekilde istila etmesini onaylamadığı gibi, karşı çıkmış ve uluslararası alanda eleştirmiştir. Bu kadarla da kalmıyor; Rusya, Türk cumhuriyetlerini her ne pahasına olursa olsun kontrolde tutmaya çalışmaktadır. Oysa bu devletler artık kendi ayakları üzerinde durmaya, kendi menfaatlerinin gereğini yapmaya, özgür ve bağımsız hareket etmeye başlamışlardır. Türkiye ile olan kardeşlikleri, soy birliği ve buna bağlı olarak yakınlaşmalar ve hatta bir Türk bloku oluşması ihtimali Rusya’yı çok tedirgin etmektedir. Aynı tedirginliği İran’ın da yaşadığının özellikle altını çizelim. İran’ın Rusya ile oluşturduğu blokun birçok sebebi vardır. Ama sebeplerden birisi de Türkiye’nin bölgedeki belirleyiciliğinin, lider ülke konuma gelmesinin önünü kesmektir.
ASIL YÜZLERİNİ GÖSTERDİLER
Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerini asıl belirleyen ve yönlendiren gelişmeler bunlardır. Bizimle her ne kadar iyi ilişkiler kuruyor, ticareti geliştiriyor, Suriye için mutabakatlar imzalıyor, hatta stratejik anlaşmalar yapıyor olsalar da, bunlar Rusya’nın asıl emelleriyle sınırlıdır. Bu dün böyleydi, bugün de böyledir. Aynı şey İran için de geçerlidir. Nitekim bu tarihsel ve bölgesel emellerin önünün kesilmesi gibi bir gelişmenin ortaya çıkması halinde, anında asıl yüzlerini gösteriyorlar. İdlib saldırısının ortaya koyduğu gerçek budur.
CHP VE YANCILARI YANLIŞ TARAFTALAR
Herkesin gördüğü, anladığı ve ona göre politika geliştirdiği bu durumu, CHP ve yancıları görmüyor mu? Bu Esad’la Türkiye’yi masaya oturtmaya uğraşmak, her fırsatta bunu dile getirip bir baskı oluşturmaya çabalamak kime ve neye hizmettir? Türkiye, bu Esad’a nasıl inanacak, nasıl güvenecek ve nasıl muhatap alacak? Esad, açık ve net şekilde bir Türk ve Türkiye düşmanıdır. Bunu sözleriyle, yaptıklarıyla ve kalleşlikleriyle zaten göstermektedir. Kaldı ki, bu durum yeni de değildir. Beşar Esad’ın babası Hafız Esad da, PKK terör örgütünü besleyen, barındıran, her türlü yardımı yapan bir diktatördü. Ne yazık ki, CHP ve yancıları yine yanlış taraftalar ve yaptıklarıyla, söyledikleriyle, savunduklarıyla yine Türkiye ile meselesi olanların işini kolaylaştırıyor, ellerini güçlendiriyorlar. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin millet iradesi ile seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı akla ziyan bir şekilde “diktatör” olmakla suçlarken, kendi halkının üzerine bomba yağdıran, hatta kimyasal silah kullanan eli kanlı bir diktatöre heyet göndermesi, muhatap alınmasını istemesi kelimenin tam anlamıyla bir tükenmişliktir. Türkiye’nin Esad’la görüşmesi gerektiğini söylemek, zulme, gözyaşına, ihanete ortaklık etmektir. Gelen şehitlere saygısızlıktır.
İP’İN BAŞI, SURİYE’YE GİTSİN!
CHP, katil Esad’la görüşmek için heyetler gönderebilir. İP’in başı, heyete bile gerek duymadan bizzat kendisi gidebilir. Ama bu durum sadece Suriye’deki karanlığı büyütür, bölgedeki kaosu derinleştirir. Daha düne kadar Esad’la görüşmeyi bizzat yapabileceğini söyleyen İP’in başının, milletin gazabını görünce, “Gök kubbeyi başlarına yıkalım” diye çark etmesi, siyasi siciline çok uygun düşerken, duruma göre vaziyet alma ustalığını da belgelemektedir.
TEK ÇIKIŞ YOLU
Suriye’de Esad’la bir gelecek mümkün değildir. Sayın Devlet Bahçeli bu konuda çok önemli tespitler yapmış ve hem Suriye’nin, hem bölgenin geleceği için hayati bir öneride bulunmuştur. “Suriye’de yeni bir anayasanın yazılması ve o anayasaya göre de başta Suriye’nin toprak bütünlüğü olmak üzere, orada yaşayan halkın temsil kabiliyetinin olduğu bir demokratik seçimle Esad’ı göndermek, yerine halkı getirmek lazımdır” sözü, Suriye için tek çıkış yoludur. Esad denilen cani ile bırakın görüşmeyi, bu diktatörün bir an önce gitmesi için her yol denenmeli, her imkân kullanılmalıdır.