Siyasetteki kırılmaların, seçmen tercihlerindeki büyük değişikliklerin, iktidarı belirlemedeki ana sebeplerin başında ekonominin geldiğini kabul etmek durumundayız. Elbette başka faktörler de vardır, ama milli güvenliğimizi, bekamızı, bölünmez bütünlüğümüzü her şeyin üzerinde olduğu için bu değerlendirmenin dışında ve üzerinde tutacak olursak, ekonomiyi birinci sıraya yazmak gerekiyor. Vatandaşın iş ve aşı birinci önceliğidir ve bunda da yadırganacak bir taraf yoktur.Karnı doymayan insana demokrasinin en fosforlusunu, hukukun en şahanesini, siyasetin en görkemlisini sunsanız neye yarar?
DÖVİZDEKİ OYNAKLIK
Bu temel gerçek Türk milleti ve devleti ile hesabı olanlarında oyun alanını belirliyor. Daha önce terörden darbeye, gezi gibi toplumsal huzursuzluğu dinamitleme girişimlerinden provokasyonlara kadar çok çeşitli yol ve yöntemler deneyen küresel güçlerin, bu defa ekonomi üzerinden geleceklerini biliyor ve söylüyorduk. Kaldı ki, bunu zaten itiraf etmişlerdir. Trump’ın tehditleri gayet açıktır ve ekonomik yaptırıma dayalıdır. Dövizdeki anormal dalgalanmaların dış müdahale ve operasyon dışında makul ve mantıklı bir izahı yoktur. Borçlarımız da, ithalat ve ihracatımız da, petrol ve doğalgaz gibi temel enerji hareketlerimiz de tamamen döviz üzerindendir. Döviz oynayınca, ekonomi temellerinden sarsılıyor. Bu yöntemle yürüttükleri operasyonlarda ne yazık ki, kısmen başarı sağlamış durumdadırlar.
KRİZ ÜZERİNDEN SİYASİ OPERASYON
Ekonominin bir diğer ayağı da bankacılık sektörüdür. Daha önce yaşadığımız büyük krizlerde, dönüşü mümkün olmayan kredilerin tetiklediği büyük banka iflasları yaşadık. Sektördeki yasal yetersizlikler ve ANAP, DYP ve SHP-CHP ortaklıklarının akıl almaz yanlışlarına, içi boşaltılan bankalar da eklenince, çöküş kaçınılmaz olmuştu. Bu kriz üzerinden hangi siyasi operasyonların yapılmak istendiğini sayın Devlet Bahçeli yerel seçimlerin öncesinde katıldığı bir Televizyon programında anlatmıştı. Meselenin bir Anayasa kitapçığı atmak kadar basit olmadığını, Türkiye’de hiç iktisatçı kalmamış gibi ABD’den Kemal Derviş’in kurtarıcı olarak getirildiğini ve bunun maliyetinin çok yüksek olduğunu söylemiş ve şu çarpıcı anısını paylaşmıştı: “Krizin aşılması için geniş katılımlı bir toplantı yapıldı. Kemal Derviş Bey de orda, Ecevit sordu; Bu krizi nasıl aşacağız? Ne düşünüyorsunuz? Bir cümle dikkatimi çekti. Kemal Derviş ‘yeni senaryoya ihtiyaç var’ dedi. Rahmetli Ecevit de ‘ne gibi senaryo’ dedi. Hüsamettin Özkan Bey yanımda oturuyor. Not olarak Hüsamettin Bey’e ‘toplantının dağılmasına vesile olunuz’ dedim. Durup dururken yeni senaryo ne demek? İsmail Cem yeni parti kurdu. Ecevit hastaneye gitti. Hükümet dağıldı. Böyle bir durum karşısında yeni senaryonun ne olduğunu gözden geçirsinler.” Sayın Bahçeli bu hatırlatmayı yaptıktan sonra, bugüne ışık tutan ve benzer oyunların yeniden sahneye sürüldüğünü net şekilde ortaya koyan şu tespiti yapmıştı: “Özellikle parti kurmaya çalışanlar. Bu olayları bildikten sonra 21. yüzyılda 100. yıl dönümüne hazırlanırken ‘AK Parti içerisinde yeni siyasi oluşama ihtiyaç var’ diyenlerin hepsi bana göre bir senaryonun figüranlarıdır. Yaşayan bir kişi olarak söylüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıksınlar. Türkiye’de Amerika, Rusya’yı Suriye’yi görüyorsunuz bütün bunları gördüğünüzde partilerin üzerinde yaklaşmak lazım.”
SİSTEM SAĞLAM TEMELLERE OTURDU
MHP’nin içinde bulunduğu koalisyon hükümeti kucağında bulduğu bu büyük krizi, Kemal Derviş’e ve onun ihanetlerine rağmen aşmak, bankacılık sektörünü sağlam ve istikrarlı bir zemine oturtmak için büyük mücadele verdi ve bunda da başarılı oldu. Bugün dünyanın en sağlam bankacılık sektörü bizdedir ve bu tamamen o koalisyon hükümetinin eseridir. Akıl ve vicdan sahibi herkes bunu söyler ve kabul eder. AK Parti iktidara geldiği zaman terörle mücadelede büyük başarı sağlamış bir Türkiye ile birlikte ekonomisini sağlam temellere oturtmuş, enflasyonu dizginlemiş bir düzeni de hazır buldu. Zamanın AK Partili bakanları bunları itiraf etmişlerdir.
DERECELENDİRME KURULUŞLARI
Tarihten ders almak gerekiyor. Yeni parti kuranların nereden gelip nereye gittiklerine paralel olarak, özellikle bankacılık sektörünü baltalamak ve böylece ekonomiyi çökertmek için nasıl bir operasyon yürütüldüğü de gözden kaçırılmamalıdır. Ekonomi ve siyasetteki operasyonlar birbirini tamamlayarak götürülüyor. Bugünün Kemal Derviş’leri dışarıdan getirilmemiş, bizzat AK Parti’nin içinden çıkarılmışlardır. Sözde uluslararası derecelendirme kuruluşları bu kirli oyunun bir parçasıdır. Türkiye ile ilgili raporlarının yanlı, belli maksada yönelik, bir operasyon maksatlı olduğu ispatlanmıştır. Bir algıyla Türk ekonomisi üzerinde bir sis bulutu meydana getirmeyi ve buna dayalı olarak bir panik havası oluşturmayı hedefledikleri, artık bilinen ve kabul edilen bir gerçektir. Bu kuruluşları da, yayınladıkları raporları da dikkate almak ve buna göre yol haritası belirlemek son derece yanlıştır. Hükümetin de böyle düşünmesi ve bu kuruluşları ciddiye almaması çok isabetlidir.
Bütün bunlar, bekamızın nasıl bir tehdit altında olduğunu da belgeliyor. Her şeye rağmen biz bu oyunları bozar, bu tehlikeyi de atlatırız. Cumhur ittifakının önemi burada bir defa daha ortaya çıkıyor. Yeter ki, birlik ve bütünlüğümüz tam olsun, yeter ki, inanalım ve güvenelim.