Büyümesine büyüdük de…

Orhan KARATAŞ

Türkiye'yi çökertmek isteyenler terörden darbeye kadar ellerindeki bütün imkanları seferber ettiler, ama sonuç alamadılar. Bu defa da şanslarını ekonomi üzerinden deneyeceklerini ve milletimizin ekmeğine göz dikeceklerini daha önce de birkaç defa yazdım. Ne acıdır ki, bu deneme başlatılmıştır ve mesafe kat etmektedir. Dikkatli, hem de çok dikkatli olmak, en başından itibaren yüksek tedbirler almak ve bu oyunu da bozmak zorundayız. Zira, ekonomi diğerlerine benzemez. "Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin" demişler. Açlık, işsizlik başka bir şeydir ve bunun getireceği yıkım önceden kestirmek mümkün olamayacağı gibi, sonuçları da çok ama çok acı olacaktır.

BEKA MESELESİ

MHP lideri sayın Devlet Bahçeli son grup konuşmasında ekonomiye özel bir başlık açması ve uyarılarda bulunması boşuna değildir. Mutfaktaki tencere kaynamazsa, sofradaki ekmek çoğalmazsa, sabilerin yüzü gülmezse, bıyığı terlememiş yavruların umutları yeşermezse ne yapılsa boş, ne söylense beyhudedir. Siyasetin öznesi insandır, siyaseti amacı insanımızın huzur ve mutluluğu olmalıdır. Kaldı ki başka türlüsünü düşünmek ve kabullenmek mümkün ve münasip görülemeyecektir. İşsiz bir gencin, umutsuz bir neslin, gırtlağına kadar borca batmış milyonların gönlünü hamasi sözlerle almak hem doğru değildir, hem de imkân ve ihtimal dâhilinde olamayacaktır. İş, aş, barınma ve eğitim sorunlarını bir beka meselesi görüp kökünden çözmek, köklü atılımlarla bertaraf etmek siyaset için ödev ve mecburiyettir.

PARLAK BİR DOKUNUŞ LAZIM

"Mutlu millet, güçlü devlet, huzurlu fert" anlayış ve amacı bütün iktidarların değişmez programı olmalı ve tam bir kararlılıkla hayata geçirilmelidir. Ekonomik kaygıların giderek büyüdüğünü görmemek için kör olmak lazımdır.Dükkânında kaygılı esnaf, tarlasında hüzünlü çiftçi, tezgâhında sıkıntılı işçi, hanesinde dert küpü emekli, işyerinde derin derin iç çeken düşünceli memur, tesis, fabrika ve işletmesinde ümitsiz, sahipsiz girişimci ağırlaşan hayat ve geçim şartlarının düzeltilmesi hususunda parlak bir dokunuş, samimi bir müdahale beklemektedir. Türkiye ekonomisinin 2017 yılının tamamında yüzde 7,4'lük bir büyüme performansı yakalaması elbette önemlidir, takdir ve tebrike layıktır. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın 850 milyar dolar sınırını geçmiş olması, ülkemizin yaşadığı siyasi ve ekonomik bazlı saldırılar dikkate alındığında kayda değer bir gelişmedir. Bu ülkenin varlığını, birliğini, yükselmesini, yücelmesini her şeyin üzerinde tutan bir insan olarak, Türkiye'nin büyümesinden sadece mutlu olur, memnuniyet duyarız. Ancak, bu durum karşı karşıya kaldığımız tehlikeyi yok saymamızı gerektirmiyor. Türkiye'ye diz çöktürmek isteyen odaklar; taşeron terör örgütlerini kullanmakla kalmamışlar; yeri gelince döviz silahını çekmişler, yeri gelince sıcak para operasyonlarına sarılmışlardır.

TÜRK LİRASININ ERİMESİ

Maksat örtülemeyecek kadar bellidir. Siyaseti kundaklamak, ekonomiyi karıştırmak, milli güvenliği kaosa sokmak, Türkiye'ye hasar vermek karanlık çevrelerin ana gayesidir. Türk lirasının döviz karşısında erimesi bu gayenin bir parçasıdır. Faizin tırmanması yönünde baskı kurmak, telkinde bulunmak bir başka ayak oyunudur. Türk insanı aşağı yukarı 1,5 asırdır, Londralı bankerlere, Parisli sermayedarlara; kini yakıt, nefreti azık, sonucu kazık olan küresel ekonomik merkezlerin doymaz iştahına feda ve kurban edilmiştir. Döngü aslında hiç değişmemiştir. Dünden bugüne hesap aynıdır, kurgu aynıdır, tuzak aynıdır. Kanla, zulümle, zorla kurulan emperyalist mekanizmalar, işbirlikçileri de maşa gibi kullanarak doğudan batıya kaynak transferine ortam açmış, insanlarımızın bitap düşmesine, biçare kalmalarına neden olmuştur.

EKONOMİK CENDERE

Türk milleti on yıllardır ekonomik cendere, ekonomik muhasara altındadır. Bu makûs talihin değişmesi artık milli ve manevi bir mükellefiyettir. Ana akım iktisat retorik ve teorileri hem ahlakı dışlamış, hem insanı ötekileştirmiş, hem adaleti hiçe saymış, hem de yerel ve milli hassasiyetlere sırt dönmüştür. Dayatılan ekonomik ilişki ağları milletimizin ciğerini yıllarca dağlamıştır. Buna dayanmamız, sabır göstermemiz akla uygun değildir. Geldiğimiz bu aşamada derin ve tarihi bir sorgulamayla bize has, bize özgü, bizim ruh, iman ve kültür kökümüzü yansıtan ekonomik sistemin bulunması hepimiz için ihmal edemeyeceğimiz bir sorumluluktur. Terör saldırısı varken, bekamız sarsılıyorken, şehitlerimiz omuzlarda son yolculuklarına uğurlanırken yükselen, adeta bahar havası estiren borsa işleyişini nasıl açıklayacağız? ABD'de alınmış siyasi veya ekonomik bir karar neticesinde saman alevi gibi parlayıp sönen döviz ve faiz volkanına ne zaman itiraz edeceğiz? İnsani denge yerine piyasa dengesini vaaz ve vaat eden bir çarpıklığı nasıl göreceğiz, nasıl yorumlayacağız? Bağımlı bir ekonomik yapıyla siyasal bağımsızlığımızı nereye kadar koruyabileceğiz? Dümeninde milli iradenin olmadığı, denetim ve dengesini milli varlığın belirlemediği cari ekonomik model ve sistemle daha fazla nasıl yol alacağız?

OYUNLAR BOZULMALI

Türkiye ekonomik gözdağlarıyla susturulmak, sindirilmek, dinamitlenmek isteniyor. Ekonomi ve ticaret kanalları aracılığıyla ülkemizin sinir uçlarıyla oynanıyor. Krize yatırım yapılıyor, ölümü gösterip sıtmaya razı gelmemiz tehditvari üslupla dayatılıyor. Makro göstergelerin iyileşmesinin yanında, vicdani ve insani seviyelerin büyümesine de ihtimam ve irade göstermeliyiz. Bu milletin çektiği çile ve ızdıraba artık bir son verilmelidir. Muzdarip kaldığımız sorunlar birer birer etkisizleştirilmelidir. Çatı çökmeden, sütun çürümeden kutlu bir hamleyle oyunlar bozulmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.