Ayasofya’nın Cami olarak yeniden ibadete açılmasına şahitlik eden bir nesil olmak, bizim için bir gurur ve onur vesilesidir. Bu tarihi bir karardır, çok büyük bir dönüm noktasıdır. Böyle bir kararın alan, alınmasına vesile olan, gereğini yerine getiren herkesi içtenlikle kutluyor, teşekkür ediyorum.
İMZA KAMPANYASI
Üniversite öğrenciliğim sırasında, okulumun yakınlığının da katkısıyla Ayasofya ve Sultan Ahmet civarını çok sever, bu tarihi mekanda çok vakit geçirirdim. Ayasofya’yı uzun uzun seyreder, Fatih’in şanlı fethini düşünür, ilk Cuma namazının kılınışını hayal ederdim. Camiyi sık ziyarete gider, ihtişamı karşısında her defasında irkilirdim. İbadete kapalı olması, namaz kılınmaması çok büyük bir hüzün veriyordu. Gazetecilik yıllarımda da yolumuz Ayasofya ile kesişti. Çalıştığım gazete, “Ayasofya ibadete açılsın” diye bir imza kampanyası başlatmıştı. Anavatan Partisi’nin tek başına iktidar dönemiydi. Türkiye’nin her tarafından ıslak imzalı dilekçeler yağıyordu. Milyonlarca imza toplandı. Parlamento muhabiriydim ve çuvallar dolusu dilekçeyi TBMM’nin ilgili birimlerine teslim etmiştim.
HEP “SIRASI DEĞİL” DENİLDİ
Türkiye’de benzer çabalar her zaman oldu. Kampanyalar başlatıldı, toplantılar yapıldı, gösteriler düzenlendi, ama Ayasofya’yı bırakın Cami olarak ibadete açmayı, teşebbüs dahi edilmedi. Çok sorduk, zamanın Kültür Bakanları ile Vakıflar’dan sorumlu bakanlarla röportajlar yaptık, ama bunun sebebini hiçbir zaman öğrenemedik. Her defasında, ya “sırası değil” denildi veya ne olduğu, nasıl ve kimler tarafından koyulduğu anlaşılmayan engellerden, üstü kapalı biçimde bahsedildi. İktidarlar geldi geçti, ama her ne hikmetse hepsi aynı bahaneleri ileri sürdü ve değişen hiçbir şey olmadı.
İDARİ BİR KARAR VE DEĞİŞEBİLİR
Şimdi, geriye baktığımız zaman anlıyoruz ki, bütün bunlar bahaneymiş. Türkiye egemen bir devlettir. Ayasofya da, Fatih’in Türk milletine emanetidir. Dolayısı ile her türlü tasarruf yetkisi tamamen Türk milletindir. Neden müzeye çevrildiği ayrı bir konudur. Bunu şimdi tartışmak, konuşmak boşunadır. Kaldı ki, hiç kimse bu bahane ile Mustafa Kemal Atatürk’le Fatih Sultan Mehmet Han’ı karşı karşıya getirmek gibi bir abes işe tevessül etmemelidir. Burada dikkatlerden kaçan şey, Cami’nin bir bakanlar kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş olmasıdır. İdari bir karar verilmiştir. Bir kanun veya Anayasa hükmü yoktur. İdare kararların değiştirilmesi, her zaman hem mümkündür, hem kolaydır. Belki de bu yüzden, yani gerektiğinde kolaylıkla iptali mümkün olduğu için kararname ile yetinilmiştir.
VAKIF SENEDİ HUKUK GÜCÜNDE
Ayasofya’nın Cami olarak yeniden açılması için daha anlamlı bir yola gidildi. Müze kararnamesinin iptali için idari kararlara itiraz edilebilecek kuruma, Danıştay’a dava açıldı. Dava dilekçesinde, Vakıf mallarının amacı dışında kullanılamayacağı hükmüne yer verilip, kararnamenin iptali istendi. Çıkan karar tam da bu yönde oldu. Son derece doğru, haklı ve yerinde bir karar verilmiştir. Sayın Bahçeli’nin de belirttiği gibi, Ayasofya’nın, vakfeden kutlu ecdadımızın emaneti doğrultusunda kesintisiz cami olarak kullanılması bağlılık ve vefayla yerine getirilmesi şart olan tarihi bir sorumluluktur. Vakıf senedi hukuk gücündedir. Nitekim vakfedilen Ayasofya’nın niteliği ve kullanım amacı değiştirilemeyecektir. Bu durum aynı zamanda herkes için bağlayıcıdır.
İTİRAZLAR SİNEK VIZILTISI
Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın mülkiyetinde olan Ayasofya Camisi’nin kilitleri açılmış, maziyle atinin manevi kucaklaşması temin edilmiştir. Bu çok büyük bir olaydır. Kimin ne dediğine, ne yaptığına, ne yapacağına bakılmadan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğin tartışmasız olduğu, bütün dünyaya bir defa daha gösterilmiştir. Karar sonrası gelen tepkilerin hiçbiri bizi ne bağlar, ne ilgilendirir. Bu konuda hiç kimsenin tek bir laf etme hakkı yoktur, edenler de haddini aşan, alçaklardır. Dışarıdan gelen sesler sinek vızıltısıdır. Zaten göreceksiniz, bir süre bağır çağırırlar, yaptırımdan dem vurur, hatta bazı kararlar alırlar, sonra bunların fayda etmediğini ve etmeyeceğini görür, yerlerine otururlar. Her şey eskisi gibi devam eder.
CUMHUR İTTİFAKININ FARKI
Önemli olan bizim ne yaptığımız, nerede durduğumuzdur. Türkiye’nin böyle bir kararı, bu kadar kolay ve hızlı alması, anında uygulamaya sokup gereğini yapması, aslında dünyadaki etkimiz, saygınlığımız ve belirleyiciliğimiz bakımından da çok önemli bir göstergedir. Cumhur ittifakının ne kadar kararlı olduğunun ve bu ülkenin geleceğine nasıl damga vurduğunun çok parlak, çok yüksek bir kanıtıdır. Sayın Devlet Bahçeli, Ayasofya konusunda ilk günden itibaren yaptığı açıklamalarla, duruşu ve samimiyeti ile Türk milletinin sesi olmuş, gelebilecek saldırılara peşin olarak set çekmiş ve hukukun işlemesinin yolunu açmıştır. Sayın Cumhurbaşkanının da aynı kararlılığı göstermesi ile birlikte Türkiye tarihi bir yanlıştan dönmüş ve bir hak yerini bulmuştur.
Şunu da söylemeden bitirmeyeceğim: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da, bu karardan rahatsız olan, sorgulayan, başka anlamlar yükleyen, Bizans kalıntılarına malzeme veren her kim olursa olsun, haindir.