Türkiye, varlığını ve birliğini hedef alan, sınırlarımızın dibinde bir terör devleti kurmaya çalışan hainleri tepelemek için büyük bir mücadele verdi. Bu mücadele henüz sonuçlanmış değildir. Suriye sınırımız 911 kilometredir ve buranın tamamını güvenlik altına alınmak zorundayız. Bu hem Türkiye’nin milli güvenliği için, hem ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönebilmeleri için, hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması için şarttır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin güvenli bölge oluşturmak için yaptığı Barış Pınarı Harekâtı ile bu hedefe önemli ölçüde ulaşılmıştır. ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlara ve Sayın Cumhurbaşkanının son ABD gezisine bağlı olarak Barış Pınarı Harekâtı durmuş olsa da, daha yapılacak çok iş var. ABD ve Rusya, verdikleri sözleri tam olarak yerine getirmemişlerdir. Bizim, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu konudaki kararlılığımızı devam ettirmemiz gerekiyor.
İSTİSMAR EDEMEYECEKLERİ ŞEY YOK
CHP ve Kılıçdaroğlu, bu hayati mücadeleye destek vermek yerine, Türkiye’nin milli birliğini zedeleyecek, dışarıda bizimle meselesi olanların elini güçlendirecek şeyleri ön plana çıkarıyor ve bunlar üzerinden siyaset üretiyorlar. Şimdi buna bir de iç siyasetteki kısır çekişmeleri ve tamamen yalan ve düzmecelerle kurgulanmış oyunları ekliyorlar. Dışarıda Türkiye ile meselesi olanların işini kolaylaştırırken, içeride de Türk milletini kendi kirli gündemleri ile meşgul etmeye uğraşıyorlar. Sicili bozuk, geçmişi karanlık bir gazeteci bozuntusunun ortaya attığı, bir CHP’linin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşüp aday olması yönünde telkin edildiği iddiası, bunun en çarpıcı örneğidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu iddiaya, “doğrudur” diyerek destek vermesi, aslında kumpasın nasıl kurulduğunu ve bunların hiç düşünmeden neleri feda edebileceklerini de ibret verecek biçimde gözler önüne sermektedir. CHP’nin hükümeti yıpratmak ve siyasi fayda elde etmek uğruna istismar edemeyeceği hiçbir değerin olmadığını biliyorduk, şimdi buna kendi iç meselelerini de eklediler.
KİM BİLİR DAHA NELER DUYACAĞIZ
CHP’de yaşananlarda bizi şaşırtan bir şey yok. CHP zaten her zaman iç meselelerini her şeyin önüne geçiren, enerjisini kendi içinde tüketen, ülke gerçeklerinden kopuk bir parti olarak biliniyor. Durum böyle olunca partide öne çıkmak, etkin duruma gelebilmek için bazen çok anormal şeylere tevessül edildiğine şahit oluyoruz. Kimi kurultay istiyor, kimi aday çıkarıyor, kimi mevcudu korumanın derdine düşüyor. Yaklaşan kurultaya bağlı olarak, bu iç çekişmelerin daha da alevleneceği anlaşılıyor. Kim bilir daha neler görecek, neler duyacak, hangi kumpaslara şahit olacağız. Son yerel seçimlerdeki kısmi başarıya bağlı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu sağlama aldığı zannediliyordu. Muhtemel rakiplerini devre dışı bırakmak için şimdiden başlayan oyunlara bakılırsa, işinin o kadar kolay olmadığı anlaşılıyor.
BÖYLE PİŞKİNLİK GÖRÜLMEDİ
Hiç kuşkusuz CHP’nin bundan sonraki tavrı ve siyaseti, yine karıştırmak, bozmak, kriz ve kaos oluşturmak üzerinden yürüyecektir. Kılıçdaroğlu her konuşmasında bunun açık işaretlerini veriyor. Kendisini dinlerken, Türkiye’nin terörle mücadele, Barış Pınarı Harekâtı, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’daki haklarımızın korunması gibi bir gündeminin olmadığını zannedersiniz. Nerede istismar edebileceği bir mesele, kanatabileceği küçük bir yara varsa onun üzerine gidiyor, onu kaşıyor. Son istismar malzemesini Tank Palet Fabrikası oluşturuyor. Defalarca açıklama yapıldı, defalarca izahatlar verildi, ama faydasız. PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen, PKK uzantıları ile ittifak kuran sanki kendisi değilmiş gibi, Tank Palet Fabrikası üzerinden milliyetçilik nutukları atıyor ve daha da ileri giderek ülkücülere sesleniyor. Böyle bir pişkinlik, böyle bir tutarsızlık Türk siyaset tarihinde görülmemiştir.
ÜLKENİN GERÇEKLERİ
Emeklilikte yaşa takılanların durumu da CHP ve yancılarının gündeminden hiç düşmüyor. Bu konuda bir sorun olduğu muhakkaktır. Nitekim bütün siyasi partiler bu konuda bir çözüm arayışına gireceklerini seçim beyannamelerine koymuşlardır. Ancak, ülkenin gerçeklerini de göz ardı edemeyiz. Hükümetin emekli vatandaşlarımızla bir meselesi olamaz. Sorun, bu hakkın verilmesinin doğuracağı maliyettir. Bir tarafı onarırken, bütün binayı yıkmayı göze alamayız. Kaldı ki, Türkiye şu anda terörle mücadelede çok hayati bir mücadele veriyor ve bunun bir maliyeti var. Bütçe kaynaklarımızın önemli bir kısmı buraya aktarılmaktadır. Bu durumda hükümetin aldığı karara saygılı olmak, çözüm için uygun zamanı beklemek en doğru yol olacaktır.
KANDİL UZANTILARININ PEŞİNDE
Adı millet, kendi zillet olan CHP ve ortakları, bir taraftan da erken seçimi gündeme getirmek için uğraşıyor. PKK uzantısı HDP üzerinden bir deneme yapıyorlar. HDP’nin erken seçim çağrısı ciddiye alınacak bir şey değildir. Zira, onların kendi iradeleri yoktur, İmralı’daki katiller de Türkiye’nin gündemini belirleyemez. Asıl vahim olan, CHP’nin bu Kandil uzantılarının peşinden sürüklenmesi ve kendini inkâr etmesidir. Bir erken seçim ihtiyacı olmadığını söyleyen bu Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi? Şimdi ne oldu? Belli ki, Kandil’den gelen talimat CHP’yi ve yancılarını da bağlıyor.