Bay Emin Çölaşan… Siz hiç gazete okumuyor, sosyal medya takip etmiyor musunuz? Sizi de çok sevindirdiği anlaşılan düzmece anketlerin verdiği sonuçların her seçimde nasıl yerle bir edildiğini görmüyor musunuz? Partinin tabanı, yurtsever Ülkücü kesimlerin her zaman partilerinin, liderlerinin yanında olduğunu anlamanız için daha ne olması gerekiyor? Şartlanmışsınız ve kendi güdük dünyanızın dışında hiçbir şeyi ne görüyor, ne kabul ediyor, ne de tahammül gösteriyorsunuz.
Bay Emin Çölaşan, iyi olmanızı dilerim…
Her yazar gibi sizi de elbette izliyoruz. Bu milletle ve devletle meselesi olan her kim varsa hepsinin küçük savunucusu, resmî olmayan küçük destekçisi ve aynı zamanda bastonusunuz, izlenmeniz çok normaldir.
Köşe yazarlığı adına yaptıklarınızla kendiniz dâhil herkesi şaşırttığınızın acaba farkında mısınız?
Sizin gibi nereden gelip nereye gittikleri malûm, ülkesiyle ve milletinin bütün değerleriyle kavgalı olanları da millet olarak elbette izliyoruz…
Ama onlar, sizin kadar ‘şaşırtıcı’ olmuyor…
Zira, onların yolu belli.
Ya sizin yolunuz, acaba o da belli mi?
Göründüğünüz ya da görünmek istediğiniz gibi öyle masum ve beyefendi biri de değilsiniz.
Gerektiğinde kendi iç çevreniz dâhil, menfaatinize dokunulunca nasıl her şeyi bir anda yerle bir ettiğinizi, hakaret yağdırdığınızı çok gördük. Hatta çoğunlukla mahkemelik de olmuştunuz.
Şimdiki durumunuzu gördükçe, vatan ve millet düşmanı olmayan, ülkesini ve devletini seven ve bunun için mücadele veren herkese en sert bir biçimde posta koyduğunuza, hatta bazen de hakaretler savurduğunuza tanık oldukça bizi şaşırtmıyorsunuz. Biz sizin çağı geçmiş, işi bitmiş, nesli tükenmiş bir yazar eskisi olduğunuzu zaten çok iyi biliyoruz.
Yakın geçmişte sırf güdük siyasi zihniyetinize uymuyor diye kimlere saldırdığınız, kimlere neler yazdığınız, sert sözler ve suçlamalar yaptığınız unutulmuş olsa da, hepsi arşivlerde duruyor.
Örneğin sırf Cumhur İttifakı’na zarar verebilmek için PKK’nın siyasi uzantıları ile yapılan iş birliğinin, FETÖ’nün yalan ve saldırılarının yanında durdunuz, sessiz kaldınız ve hatta onayladınız. Oysa onları en amansız biçimde suçluyordunuz. Ne oldu beyefendi, akıl, izan ve mantıktan nasıl oldu da böylesine uzaklaştınız?
Zillet ittifakının kurtarıcı meleği ve stepnesi olmayı içinize nasıl sindirdiniz?
Ortada bir garabet var. Bu ülke ve milletle meselesi olan her kim varsa, tamamı bir araya geldi ve Cumhur İttifakı’na hücum ediyor.
Ve o zilletin sonuna kadar destekçisi olanlar ve ilave olarak da siz varsınız.
Ayasofya bir Türk camisi ve İstanbul’un fethinin en belirleyici sembolü. Oranın ibadete kapalı olmasının makul, mantıklı hiçbir sebebi yok. Dolayısı ile bu mukaddes mekânda artık namaz kılınmasının zamanı çoktan gelmiştir. Bu ülkenin faydasına, bu milletin hayrına olan her icraat gibi, buna da karşı çıkıp toplumu germeye kalkışmayın ve bu beyhude çabanızdan vazgeçin lütfen.
Bir siyasi oluşuma destek vermek!..
Eyvallah ama bu kadarı değil.
29 Mayıs 1453’den bu yana, İstanbul üzerinde yapılan hesapları, Ayasofya’yı tekrar kiliseye dönüştürmek için hangi planların kurgulandığını hiç duymadınız mı? Yunan’ın, İngiliz’in böyle bir hedefi olmadığını ve şimdiye kadar da bu hedefe ulaşmak için neler yaptıklarını kimse söylemedi mi size?
Bu planların bozulmasından, bu kirli hedeflere karşı tavır alınmasından neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
Yoksa sizi, birileri işletti mi?
Bu kadarını hiç sanmam ama yine de sorayım dedim.
Bay Emin Çölaşan…
Siz hiç gazete okumuyor, sosyal medya takip etmiyor musunuz? Sizi de çok sevindirdiği anlaşılan düzmece anketlerin verdiği sonuçların her seçimde nasıl yerle bir edildiğini görmüyor musunuz?
Partinin tabanı, yurtsever Ülkücü kesimlerin her zaman partilerinin, liderlerinin yanında olduğunu anlamanız için daha ne olması gerekiyor?
Şartlanmışsınız ve kendi güdük dünyanızın dışında hiçbir şeyi ne görüyor, ne kabul ediyor, ne de tahammül gösteriyorsunuz.
Sizin bu kayıtsız şartsız milli irade düşmanlığınız ve bu ülkenin milli birliğinin karşısında yer alanlara böylesine teslim olmuşluğunuz konusunda Ülkücüler ve milliyetçilerin ne düşündüğünü isterseniz hiç sorgulamayın. Alacağınız cevap olumsuz olacaktır, zira sizin kimlerin peşine takılıp, neye hizmet ettiğinizi çok iyi bilirler.
İşin ilginç yanı nedir bilir misiniz!..
Siz maşallah Kemal Bey, hatta Selahattin Demirtaş’tan daha hızlı çıkmış durumdasınız.
Ne yaparsa yapsınlar artık onların dümen suyundan çıkamıyorsunuz. Çıkmanız mümkün görünmüyor.
Neden, niçin, nasıl oluyor bu iş?..
Toplumda yaygın bir kanı var…
Bazıları ‘CHP ve yancıları, özellikle de PKK uzantıları Emin Çölaşan’ın büyük bir açığını yakaladı! Gözü kapalı böylesine desteğin başka bir izahı olamaz’ diyor…
Kesinlikle inanmadığımı belirtmek isterim!
Sayın Emin Bey, ülkede az çok bilinen bir gazetecisiniz… Ama lütfen zillete, yani bu ülke ve milletle meselesi olanlara bu kadar destek vermekten biraz olsun kaçınmaya çalışın…
Zira destek vereyim derken işin ölçüsünü biraz kaçırıyor, konuyu saptırıp Ayasofya düşmanlığına, milletin mukaddesatına saldırmaya kadar götürüyorsunuz.
Yani beyefendi, bu kadarını Kemal Kılıçdaroğlu bile söyleyemedi. CHP ve yancılarının aldığı PKK ve FETÖ ile ittifak kararlarından, yaptığı yanlış işlerden hiç değilse birkaçına göstermelik bile olsa karşı çıkın, eleştirin.
Türkiye bunlara emanet edilemeyecek kadar büyük ve önemli bir ülke. Gaddarca saldırıyor, siz dâhil her birimizin iradesini yok sayıyorlar.
Oysa geçmişte PKK ihanetlerini, CHP’nin yanlışlarını en iyi anlatan sizdiniz. Yoksa yanlış mı anımsıyorum beyefendi!
Bir pandemi dönemi atlattık, Türkiye çok başarılı bir mücadele verdi. Cumhur İttifakı ile birlikte Türkiye, bölgesinde ve dünyada çok daha etkin ve saygın bir konum kazandı. Bekamıza yönelik bütün saldırılara karşı olağanüstü bir mücadele veriliyor.
Bu yazdıklarıma inanmıyor olabilirsiniz.
Lütfen biraz milletin içine çıkın ve halkla konuşun, (ama bindirilmiş kıtalarla değil) onlar da size aynı şeyleri söyleyecektir.
Kendi güdük zihniyetinizin dışına çıkın ve Türk milletine güvenin.