Devleti katil ilan edip milleti ayırmak, sonra da dönüp vatana sahip çıkmak, aklımızla alay etmektir. Devlet olmazsa ne vatan olur, ne millet kalır. Devleti katil olmakla suçlarsanız, vatanı hedef alır, milleti yok edersiniz. Onun için devlet, ebed müddettir.
Bir tarafta örümcek tutmuş çağ dışı zihniyetli, terörist sevici, terör borazanı, milli olan her şeye düşman, haddini bilmeyen, hukuken mahkûm edilmiş ve bozuk sicili ile CHP İl Başkanlığına layık görülmüş Canan Kaftancıoğlu, diğer tarafta hiçbir ilkesi ve kıblesi bulunmayan, FETÖ’den PKK’ya her yere savrulan, Marksist solla zulmün sembolü olmuş liberal dünya görüşü arasında gidip gelen Nagehan Alçı. Aslında yok birbirlerinden farkları. Her ikisi de devletle ve milletle sorunlu. Her ikisinin de görevi zihin bulandırmak, ikilik çıkarmak, fitne yaymak, milli ve manevi değerlerin içini boşaltmak ve fırsatını bulunca da devlete saldırmak. Farklı kompartımanlarda görünüyorlar, ama aynı yere yolculuk ediyor, aynı şeyi hedefliyorlar. Her ikisi için asıl hedef, devletin varlığıdır. “Katil devlet” diyerek, bu ülkenin temellerine saldırıyorlar.
DEVLET SAHİPSİZ DEĞİL
Canan Kaftancıoğlu, yine haddini, hududunu ve hukukunu çok aşmış ve MHP’ye dil uzatma cüreti göstermiş. Ülkücülere sokak çetesi demiş. Kendisi, yeryüzünde bu lafı kullanabilecek en son kişidir. Zira yaptığı, savunduğu, söylediği her şeyin ucu sokak çetelerine çıkmaktadır. Bu kadarla da kalmamakta, sokak çetelerini de aşarak, terör çetelerine bizzat sözcülük, hatta gönüllü üyelik yapmaktadır. Vatanı Kandil’de arayan, milleti PKK ile sınırlayan, şehidi terörist leşleriyle mukayese eden birinin devleti katil görmesi, zihniyetine de tıynetine de uygun düşse de, meydan o kadar da boş değil. Ne devlet sahipsiz ne de ülkücüler bu rezilliklere duyarsız kalırlar. Farkındayız, Ülkücüler ihanet çetelerin kripto elemanlarını, vatanın ve milletin ceketli, kravatlı düşmanlarını çok rahatsız ediyor, ama kendileri için yapabileceğimiz bir şey yok.
DEVLET, EBED MÜDDETTİR
Marksist Kaftancıoğlu’nun liboş ikizi Nagehan Alçı ile aynı cümlede buluşması bizim için sürpriz değildir. Zira, Türk devletinin ihaneti bastırması, PKK’yı tepelemesi, FETÖ’yü enselemesi, dağlarda saklanan teröristleri temizlemesi belli ki, ikisinin de çok zoruna gidiyor. Devlete saldırıp milleti ayırmak, sonra da dönüp vatana sahip çıkmak gibi bir uyanıklıkla bu rezilliği açıklama gayreti beyhudedir. Devlet olmazsa ne vatan olur, ne millet kalır. Devleti katil olmakla suçlarsanız, vatanı hedef alır, milleti yok edersiniz. Onun için devlet, ebed müddettir. Devlet, her şeyin başıdır. Saldırı da bu yüzden doğrudan devlete yapılmaktadır. Bir kavram kargaşası ile, kelime oyunları ile, ilgisiz alakasız hatırlatmalarla bu gerçeği değiştiremezsiniz. Hata yapan, yanlış işlere bulaşan devlet değildir, devlet yönetiminde bulunanlardır. Hatalar yapılmıştır, kabul edilemez yanlışlar olmuştur. Bunun en ağır bedelini de milliyetçi ve ülkücüler ödemiştir. Ama bunlar oldu diye, ne devletimize küseriz, ne milletimize tavır alırız, ne de bir kem söz söyleriz. Söyleyenleri de hoş görmeyiz, anlamayız, kabul etmeyiz. Bu kadar net, bu kadar kesindir.
AKLIMIZLA ALAY ETMEYİN
Nagehan Alçı, rahmetli Başbuğ üzerinden aklımızla alay etmeye kalkışmasın. “Sivil söylem” diyerek, bozuk zihniyetini bize kabul ettirmeye uğraşmasın. Leviathan olan, canavara dönüşen devlet değildir. Darbeciler, zalimler ve iş birlikçilerdir. Sivil söylem olması için devletin yerle bir edilmesi, ortadan kaldırılması, diğer taraftan da ihanetin, terörün, bölücülüğün, vatan-millet düşmanlığının hoş görülmesi, hatta savunulması mı gerekiyor? Kime ne anlatıyorsunuz? Belli ki, ne rahmetli Türkeş’i anlamış, ne de MHP’yi tanımış. Bu haliyle de güdük zihniyeti ile bize rol biçmeye, akıl vermeye kalkışıp, kendi yanlışlarını, kendi ihanetlerini örtmeye çabalıyor. Bunu yapmak yerine, devletle meselesi olan herkesle yollarının neden bu kadar kesiştiğini, bu kadar birbirlerini tamamladıklarını bu millete bir anlatsa da öğrensek.
15 TEMMUZ’U UNUTMADIK
Burada FETÖ siciline girmek istemiyorum. Ancak, 12 Eylül ve 28 Şubat tarzı bir zihniyetin tehlikeli yükselişini biz çok net hatırlıyoruz. Nitekim, sonu 15 Temmuz’a çıktı. Devlete, vatana, millete sahip çıkmayı, darbeciler üzerinden anlamsızlaştırmak kesinlikle iyi niyetle izah edilemez. Kaldı ki, kendi yazdıkları ile kendisini yalanlamakta, kendisini düzeltmektedir. “Devlet, yurttaşların can ve mal güvenliği ile haklarını ve özgürlüklerini korumak için biz insanların hizmetinde bir aygıttır, o kadar” diyor. Elbette bu kadar basit değil. Devlet, milletin örgütlenmiş halidir.
Velev ki söylenen doğru olsun. Yurttaşlarının can ve mal güvenliği ile haklarını ve özgürlüklerini korumak için insanların hizmetinde olan aygıtı ortadan kaldırırsanız, geriye ne kalır? ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözü, devletin ne kadar önemli, ne kadar hayati olduğunu anlamak ve anlatmak için söylenmiştir.
Belli ki, bu sözü de anlamamış veya kendi zihniyetine göre çevirip, içini boşaltmaya çalışıyor.
Devlet demek düzen demektir, hukuk demektir, demokrasi demektir, güvence demektir. Onun için ebed müddettir. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler devri, sömürü, zulüm ve kandan başka bir şey getirmemiştir ve terk edilmiştir. Marksizm’i bu zulüm düzeni ortaya çıkarmıştır, ama onun yerini almış, hatta onu da geçmiştir. Alçı ile Kaftancıoğlu’nun bu kadar birbirlerini tamamlamaları işte bu yüzdendir.