İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için seçim tarihi yaklaştıkça, CHP ve yancılarının telaşı da artıyor. Seçimin tekrarına sebep olan gelişmelerin izahını yapamadılar. Sadece itiraz ediyorlar ki, CHP’nin siyasetteki varlığı tamamen her şeye itiraz etmeye, bozmaya, kriz çıkarmaya ve hatta mümkünse darbeye yol açmaya dayalıdır. Milletten alamadıkları iktidarı hep olağanüstülüklerde aramışlardır, yine öyle oluyor. Bir şeyler anlatıyorlar, ama ne söyledikleri, ne istedikleri belli değil. Aynı ezberleri tekrarlayıp duruyorlar. Bir mağduriyet algısı oluşturmaya ve bunu millete dayatmaya uğraşıyorlar. Oysa, konuşulması gereken, izaha muhtaç çok şey var ve bunlardan kaçamazlar.
EZBERLENMİŞ CÜMLELER
Ekrem İmamoğlu’nu televizyon programlarında gazetecilerin karşısında izledik. Ne diyeceğini, iddiasının ne olduğunu anlamaya çalıştık. Hadi diyelim ki, biz tarafız ve İmamoğlu konusunda ön yargılıyız. Kendi yandaşı olan veya vicdan sahibi birisi çıksın, bu konuşmalardan ne anladığını, neyi beğendiğini, seçilmesi durumunda İstanbul için neden ve nasıl faydalı olacağını bize bir anlatsın da duyalım. Ezberlenmiş cümleler, mağduru oynama gayretleri, artık yalama olmuş ve hiçbir inandırıcılığı kalmamış içi boş iddia ve yakıştırmalar dışında bir şey duyan, gören varsa beri gelsin. İstanbul gibi devasa sorunları olan bir dünya şehrini böyle bir zihniyete, böyle bir acemiye, böyle bir yetersizliğe teslim etmek, kelimenin tam anlamıyla felaket olur.
NEYİ KONUŞACAKSINIZ?
Proje, iddia, çap, vizyon konusunda sınıfta kalmasını bir kenara bıraktık. Zaten kendisine destek olanların da böyle bir ümidi ve beklentisi yok. Kaldı ki, bu konular artık konuşulmuyor ve sorulmuyor. Binali Yıldırım’la karşılıklı televizyon programına çıkmayı zorlayarak, buradan durumu kurtarmaya ve prim yapmaya çabalıyor. Reyting peşinde olan televizyon kanalları da bu konuyu köpürtüp gündemde tutmak istiyor. Böyle bir programda neyi konuşacak, neyi tartışacaksınız? İmamoğlu’nun orada da mağduru oynayıp, milletin zihnini bulandırmaya çabalamak dışında ortaya bir şey koyabileceğine ihtimal vermiyorum. Eğer varsa söyleyecek bir sözü, yeni ve farklı bir iddiası bunu zaten ortaya koyar, gezdiği televizyon kanallarında açıklar.
BUNLAR SİZİ NEDEN DESTEKLİYOR?
Söylenmeyen, konuşulmayan ve sorulmayan, sorulur gibi yapılsa da üzerinde durulmayan asıl mesele CHP’nin kurduğu kirli ortaklıktır. Selahattin Demirtaş’ı beğenmenin, YPG’yi terör örgütü olarak görmemenin altında yatanlardır. HDP-PKK’nın kendisini neyin karşılığında ve hangi beklentilerle desteklediğidir. Her ne hikmetse son derece hayati olan, İstanbul’un geleceğini doğrudan ilgilendiren bu mesele bir türlü gündeme gelmiyor veya getirilmiyor. Oysa, ben kendisine soru sorsam, hiç dolandırmadan, uzatmadan ve çarpıtmadan şu soruyu sorar, kesin, net ve anlaşılır bir cevap almakta da ısrarlı olurdum: PKK’dan FETÖ’ye, Kandilli katillerden onların siyasi uzantısı olan HDP’ye, Türkiye’ye açık ve aleni bir düşmanlık içinde olan ABD’den Pontus açıklamalarında bulunan ve İstanbul’u Konstantinopolis yapma hayalleri kuran Yunanistan’a kadar, bu ülke ve milletle meselesi olan içeride ve dışarıda her kim varsa, alayının birden sizi desteklemesinin, Ekrem İmamoğlu’nun kazanması için çırpınmasının sebebi nedir? Sizden ne bekliyor, ne istiyor, ne umuyorlar? Bu kadar geniş bir ihanet güruhunun desteğini almak için ne sözler verdiniz, hangi vaatlerde bulundunuz?
BUNUN ORTASI YOK
Çok büyük ihtimalle, bir vaadinizin olmadığını söyleyip, bu soruyu geçiştirmeye çalışacaksınız ki, şimdiye kadar hep öyle yaptınız. İyi de, sizin söylemediğinizi, söyleyemediğinizi muhataplarınız söylüyor. PKK açıklamalar yapıyor, Kandilli katiller aleni mesajlar gönderiyor. FETÖ’nün bütün unsurları sizin seçilmeniz durumunda nelerin olacağını anlatıyorlar. Yunanistan medyasında sizinle ilgili çıkan haberler kanımızı donduruyor. ABD’den Almanya’ya kadar tamamı sizin için seferberlik ilan ediyor. Bir iş birliği varsa, bu en az iki taraflıdır. Siz konuşmasınız da iş birliği içinde olduğunuz diğer taraf veya taraflar, sizi bağlayan ayrıntılı açıklamalar yapıyorlar. Bugüne kadar da bu açıklamalarla ilgili olarak, ne sizden, ne partinizden, ne de diğer yancılarınızdan herhangi bir rahatsızlık belirtisi veya aksi bir söz veya açıklama görmedik, duymadık. Susmak kabullenmektir. Ya çıkıp bütün bunlara rest çekip, sizi doğrudan ilgilendiren, hatta bağlayan bu ihanet güruhunun söz ve eylemlerini kesin bir dille reddedeceksiniz ve hatta en sert şekilde hadlerini bildireceksiniz ya da, işin aslını bu millete anlatacaksınız. Bunun ortası yoktur. Biz, 31 Mart öncesi ne söylüyor, nerede duruyorsak, şimdi de aynı yerdeyiz. Mazbatalı kısa döneminde dahi, bütün iddialarımız, öngörülerimiz, eleştirilerimiz haklı ve doğru çıkmıştır. Neresinden bakılırsa bakılsın, İstanbul’un CHP ve yancılarına bırakılması, kelimenin tam anlamıyla felaket olacaktır. Aziz İstanbul halkının bu felakete kapı aralamayacağına sonuna kadar inanıyoruz.