Yerel seçim sonuçların bağlı olarak yapılan kirli ve karanlık planların ne olduğu, nasıl bir beka sorunu ile karşı karşıya kalacağımız şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Hesaplar, zillete göre yapılmıştı. Cumhur ittifakının oy oranın yüzde 50’nin altında kalması yetecekti. Siyasi istikrar üzerinden harekete geçecek kriz ve kaos ortamı oluşturacak ve bir belirsizlik meydana getireceklerdi. Türkiye içine kapacak, kendi meseleleri ile kavrulacak, hainlere, bölücülere, işbirlikçilere yeni imkanlar doğacaktı. Böylece Suriye sınırımızda bir terör devletçiği kurulmasının yolu sonuna kadar açılacak, Türkiye yeniden bir terör sarmalına girecek ve sonrasında kontrol hepten kaybedilecekti.
ŞANSLARINI DENİYORLAR
Türk milletinin Cumhur ittifakının arkasında sağlam ve kararlı biçimde durması ile birlikte bütün bu hesaplar bozuldu. Ancak, bazı belediyelerin el değiştirmesini fırsat sayarak yine de şanslarını deniyorlar. Bir taraftan ekonomiyi çökertmeye çabalıyor, diğer taraftan son derece haklı ve doğru gerekçelere dayalı olarak yenilenmesi çok yüksek ihtimal olan İstanbul seçimlerinin önüne taş koymak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir taraftan terörü azdırıyor, diğer taraftan tehditler savurarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya uğraşıyorlar. Bir taraftan mübarek Ramazan ayının başlaması ile birlikte İsrail kanlı saldırılarını, devlet terörünü yeniden devreye sokuyor, diğer taraftan ABD son derece hakkımız olan, uluslararası hukukun teminat altına aldığı Akdeniz’deki haklarımızı kullanmamızdan rahatsız olduğunu söyleyip, aba altından sopa gösteriyor. S-400 üzerinden çıkarılan krizi derinleştirmek ve güya Türkiye’ye baskı yapabilmek için Rum kesimini NATO toplantısına çağıracak kadar kendilerini kaybettiler.
ZİLLET NEREYE KOŞUYOR?
Bütün bunlar aynı zamanda milli meselelerimizdir. Beklenir ki, ülkenin varlığı, birliği ve menfaatleri söz konusu olduğunda, bütün siyasi partiler aynı şeyi söylesin, aynı yerde dursun, aynı kararlılığı göstersin. Ne yazık ki, zillet ve medyadaki uzantıları bırakın milli bir refleks ortaya koymayı, vatan millet düşmanlarını sevindirecek, cesaretlendirecek ve azdıracak açıklamalar yapıyor ve tercihlerde bulunuyorlar. Ne İsrail’in vahşeti umurlarında, ne terörün azmasını dikkate alıyorlar. Cumhur ittifakı zarar görsün, hükümet zor duruma düşsün diye, terörün azmasına da razılar, ülkenin batmasına da hazırlar. Böyle bir anlayış, böyle bir siyaset, böyle bir rezalet siyaset tarihimizde görülmemiştir.
CAN DÜŞMANLARI BİRARAYA GELDİ
Daha önce de yazmıştım. Bu tür gelişmelerin tek bir hayırlı tarafı var. Kimin ne olduğunu, nerede durduğunu, ne planlar yapıp, hangi kumpasların içine girdiğini daha net görüyor, bir defa daha en küçük bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde emin oluyorsunuz. Aynı havayı teneffüs etmeye dahi tahammülü olmayanlar, birbirleriyle can düşmanlığı bulunanlar, sıra kirli hesapların tutturulmasına gelince iş birliği yapıyor, aynı hedefe yöneliyor, aynı zehri saçıyorlar. Bülent Arınç’la Soner Yalçın’ın aynı anda, aynı şekilde MHP ve Sayın Devlet Bahçeli’ye saldırmasının başka bir izahını yapabilen var mı? Fehmi Koru ile etekli Mehmet Yılmaz nasıl da aynı yazıyı yazmakta buluşturan nedir? Ahmet Davutoğlu’nun açıklama ve sözde manifestosuna en çok sevinenlerin karanlık Oda sahipleri olması bir tesadüf müdür? FETÖ’nün Sözcü’lüğüne soyunanların Marksist-Leninist teröristlere ağıt yakması ne yaman bir çelişkidir? Kemal Kılıçdaroğlu’nun PYD’yi terör örgütü görmediğini ve bize saldırmayacağını söyleyip, sonra da bu terör örgütünün saldırılarında hayatını kaybeden kahraman şehitlerimizin cenaze törenlerine ısrarla katılmaya kalkışması hangi akıl, hangi vicdan, hangi insanlık değeri ile izah edilebilir? İstanbul kararının zillet lehine çıkması ile birlikte şer cephesi daha da azacak ve daha da ileri gidecektir. Daha sırada zilletin ortakları arasındaki paylaşımlar var. PKK uzantısı HDP’nin payına ne düştüğü henüz tam olarak ortaya çıkmamıştır.
DAHA NE OLMASI GEREKİYOR?
İstanbul seçimleri üzerindeki belirsizlik devam etmektedir. Yüksek Seçim Kurulu tarihi bir sınav vermektedir. Bütün gelişmeler, bütün işaretler, bütün bilgi ve belgeler İstanbul’da tam da bu kirli hesaplara uygun şekilde kumpaslar kurulduğunu, şaibeli bir seçim yapıldığını ve dolayısı ile mutlaka tekrara gidilmesi gerektiğini söylüyor. 6 Nisan tarihli yazımda, CHP’li Umut Oran’ın bilgi edindirme yasası kapsamında YSK’ya yaptığı başvuru üzerine, Başkan Sadi Güven’in verdiği rakamları paylaşmıştım. YSK Yüksek Mahkeme Üyesi, İl ve İlçe Seçim Kurul Başkanları arasında FETÖ’den çok sayıda ihraç olmasına rağmen, bu üyelerin kontrolünde olan ve çok daha yüksek sayıdaki İlçe Seçim Kurulu Üyesi ve Seçim Müdürlüklerinde ihraç sayısının sıfır olmasının nasıl izah edileceğini sormuştum. Bu sorunun ne kadar doğru, bu tespitin ne kadar yerinde olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. İstanbul'da 31 Mart Yerel Seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla sandık kurulu başkan ve üyeleri hakkında başlatılan soruşturmada, 43 şüphelinin FETÖ'yle irtibatı belirlendi. Daha ne olması gerekiyor?