İP’in nereden gelip nereye gittiğini, kime ve neye hizmet ettiğini anlamak ve anlatmak için özel bilgiye, belgeye, yoruma, açıklamaya hiçbir ihtiyaç bulunmuyor. Bizzat kendilerinin anlattıkları, ortaya koydukları, belgeleyip ifşa ettikleri her şeyi net şekilde ispatlıyor.
Partinin kurucusu, milletvekili, teşkilat mensubu olduğu halde, gördüğü gerçekler karşısında şaşkına dönen, isyan eden ve yollarını ayıranların söylediklerini bir kenara bıraktık. Kaldı ki, onların söyledikleri bile bu particiğin gerçek yüzünü görebilmek için yeterliydi. İşin aslının daha kolay anlaşılması için sadece şu son birkaç günde anlatılanları, ortalığa saçılanları takip etmek, fazlasıyla yeterlidir. İP’in ucunun nereye uzandığını hala anlamayan varsa, biz kendilerine yardımcı olalım.
BİRBİRLERİNİ ELE VERİYORLAR
Bu particiği kurmadan önce MHP’ye yaptıkları taarruz edenler, bir taraftan da kendi içlerinde yer kapma savaşı yapıyor, birbirlerini ele veriyorlardı. Meral Akşener’i her gittiği yerde karşılayıp ağırlayanların FETÖ’cüler olduğunu ilk ilan eden, bugünkü Teşkilat Başkanı Koray Aydın’dı. Aynen şunları söylemişti: “Bütün illerde, o illerde yaşayan cemaat mensuplarının tek aday üzerinde birleşmesi, onun mitinglerine ve toplantılarını yoğun organizasyonlar yapılması Meral hanımın üzerinde yoğunlaştığını gösteriyor. Bu söylem olmaktan çıkmış, iller düzeyinde, bu hareketi temsil eden arkadaşlarımız nezdinde birtakım organizasyonları destekleme şekline dönüştüğünü biz de görüyoruz. Taban da görüyor.”
ORTAK ANAYASA
Bu hatırlatmaya yapmamın sebebi, Ümit Özdağ’ın açıklamalarına bağlı olarak yaşanan gelişmeleri daha iyi anlayabilmektir. Özdağ, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nin FETÖ bağlantılarını kendi elindeki bilgilere dayanarak ve daha önce parti içinde yaşananları da hatırlatarak ortaya koydu. Konu mahkemeye taşındı. Özdağ, bununla da yetinmedi ve İP’in gerçek yüzünü gösteren başka bir ifşaatta daha bulundu. CHP, HDP ve SP ile birlikte ortak Anayasa çalışması yapıldığını söyledi. Yine en iyi bildikleri şeyi yapıtılar ve inkara yöneldiler. Genel Başkan Akşener, kesin bir dille yalanladı ve üzerin basa basa hiçbir parti ile Anayasa çalışması yapmadıklarını söyledi. Bu açıklamaların üzerinden saatler geçmeden, kurulan komisyonun başkanı İbrahim Kaboğlu çıktı, yaptıkları toplantıları ve katılanları isim vererek açıkladı. Bu defa da daha önce söylediklerini unutup toplantılara katıldıklarını kabul ettiler. Fakat bunun bir Anayasa taslağı çalışması olmadığını söylediler. Bunun üzerine Kaboğlu üzerinde çalıştıkları ve bir ihanet projesi olduğunu bütün milletin ibretle gördüğü metinleri açıkladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da 2018’de, “Biz Millet İttifak’ını oluşturan partiler olarak anayasa değişikliği çalışması yaptık. Mutabakat metni şu anda elimizde var” dediği anlaşıldı.
SES KAYITLARI VAR
Bütün bunlara rağmen İP’in yönetimi telaşla hala inkara devam ediyor. Ancak, bu inkarların bir işe yaramayacağını, İP’in karanlık ucunun artık saklanamayacağını gösteren bir gelişme daha yaşandı. Partinin tanıtım ve medya başkan yardımcılığı yapmış ama sonra istifa etmiş Adem Taşkaya, sosyal medya üzerinden “Gizlice anayasa hazırladığınız yalansa beni savcılığa verin. Ses kayıtlarını ve daha vahim olan şeyleri yüce Türk mahkemelerine vermekten ve maskelerinizi düşürmekten şeref duyarım” paylaşımında bulundu. Adem Taşkaya, istifa ederken de, partideki bazı isimlerin ABD Kongresi’nin fonladığı DDA ile bağlantılı olduğunu söylemiş, “DDA gibi oluşumlar çeşitli STK’ları örgütleyerek Türkiye’de siyasete müdahale etmek istiyor. Bu kirli ağ bugün İYİ Parti’de karşımıza çıkıyor” demişti.
İŞTE GÖRÜYORSUNUZ
Şimdi ne olacak, ne diyecekler, yaptıkları yalanlamaların arkasında durabilecekler mi, yeni kabuller mi yapacaklar, mahkemeye gitme cesarete gösterebilecekler mi, herkes gibi biz de çok merak ediyoruz. Kesin olan, İP’in karanlık ucunu artık daha fazla gizleyemeyecekleridir. Zaten olmayan tabanları ve pamuk ipliğine bağlı teşkilatları da çözülmeye başlamıştır. Nitekim, İP’in İstanbul binasının önü HDP’ye benzemeye başlamış, göstericiler sıraya girmiştir. Bu göstericilerin içinde yer alan Kurucular Kurulu üyesi Ayşe Melda Topyay’ın söyledikleri çok çarpıcıdır. İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun kendi isteği ile istifa etmesi gerektiğini söylemiş ve “İl Başkanlığı sıfatı hukuk karşısında kalkan değildir. Son zamanlarda giderek artan dozda tartışmalara boğulan partimizde yaşanan krize çözüm üretmesi gereken yöneticilerin kendi küçük iktidar alanlarını koruma gayretinden başka çözüm üretememesi yaşanan krizi derinleştirmektedir” demiştir. İşte görüyorsunuz, başka söze gerek yok. Bu cümleleri biz kurmuyoruz, partinin içinde bulunanlar kuruyor.
BİRBİRLERİNİ TAMAMLIYORLAR
İP’in CHP ile birbirini nasıl tamamladığını, HDP’yi de aralarına alarak nereye varmak istediklerini ibret verecek biçimde ortaya koyan bir yeni gelişme de CHP’de yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde ABD ve AB liderlerine, ‘Türkiye’deki demokrasi hareketlerini desteklemeleri talebinde bulunuyoruz’ çağrısı yapmıştı. Biz CHP’nin Türk milletinden hiçbir zaman iktidar alamayacağını çok iyi bildiği için, olağanüstülüklere bel bağladığını, dış güçlere teslim olduğunu biliyor ve her zaman söylüyoruz. Nitekim, CHP’nin içindeki akıl ve vicdan sahibi insanlar da artık bunu görüp söylemeye başladılar.