Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığının, birliğinin ve geleceğinin teminatıdır. Bulunduğumuz bu zor coğrafyada yaşayabilmemiz, huzur ve güvenlik içinde devam edebilmemiz, ancak güçlü bir ordunun varlığı ile mümkündür. Kahraman ordumuz, bu görevini her zaman başarı ile yerine getirmiştir. Bunun içindir ki, her zaman hedef alınmıştır. FETÖ denilen ihanet şebekesinin devlete sızma aşamasında özellikle TSK’yı seçmiş olması boşuna değildir. Ordumuzu ele geçirerek içeriden vurmayı ve bizi teslim almaya planlamışlardır. Bu büyük musibet aynı zamanda ne kadar dikkatli olunması, sistemin doğru kurulması gerektiğini de bir defa daha net şekilde göstermiştir.
HAYATIN EN ÖNEMLİ DÖNEMİ
Biz millet olarak asker doğarız. Her Türk genci için üzerine giydiği üniforma ile birlikte yapılan askerlik görevi, hayatının en önemli ve en unutulmaz dönemidir. Askerliğin kendine ait kuralları ve disiplini vardır. Herkes aynı koğuşta yatar, aynı yemeği yer, aynı eğitimi alır, nöbeti tutar, aynı süreyi kullanır. Kurulan sistem, şimdiye kadar şartlara uygun her Türk gencinin mutlaka askerlik yapmasını öngörüyordu ve bunun toplumda da bir karşılığı vardı. Nitekim, askerliğini yapmış olmak, hayata atılmanın, hatta olgunluğa ulaşmanın kritik aşaması kabul edilir. Değişen dünya ve ülke şartlarına bağlı olarak askerlik sistemimizin de yenilenmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle kaynakla ihtiyaç arasındaki dengesizliğin mutlaka bir çözüme kavuşturulması gerekiyordu.
TAM PROFESYONELLİK OLMAZ
Dışarıdan gelebilecek tehdit ve saldırılara karşı milli güvenliğimizin sağlanmasına ilave olarak, PKK başta olmak üzere terör örgütleri ile sonuna kadar mücadele etmek gibi bir meselemiz de var. Dolayısı ile daha etkin, daha güçlü, daha donanımlı bir ordumuzun olması şarttır. Bu çerçevede yeni ihtiyaçlar da göz önüne alınarak, profesyonel askerlik çok konuşulmuştur. Biz, her zaman mevcut sistemin geliştirilmesi, gelişen dünya ve ülke şartlarına göre yeniden yapılandırılmasının doğru olacağını, asla tam bir profesyonel ordu sistemine geçilememesi gerektiğini savunduk. Türk milletinin her ferdinin mutlaka bir şekilde askerlik sürecinden geçmesi gerektiğini söyledik. Eğer milleti ordusundan, orduyu milletinden koparırsanız, bunun sonu felaket olur.
KARMA YAPI
Uzun süredir üzerinde çalışılan yeni düzenlemenin son aşamasına geldiğini, Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar’ın açıklamalarından anlıyoruz. Askerliğini Yedek Subay olarak Personel sınıfında yapmış ve asker alma sistemimizin uygulamasını bizzat yaşamış birisi olarak, açıklanan sistemin iyi düşünüldüğünü, doğru kurgulandığını ve ihtiyaca uygun şekilde planlandığını anlıyorum ve bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Her şeyden önce her Türk gencinin mutlaka asker ocağını yaşaması, o havayı teneffüs etmesi çok isabetlidir. Yeni sistemin bir karma yapı olduğu anlaşılıyor. İster dövizli, ister bedelli olsun herkesin bir ay temel askerlik eğitime alınması çok yerindedir. Sonrasında ihtiyaca, şartlara, kaynaktan gelenlerin sağlık, eğitim ve sosyal imkanlarına bağlı olarak, farklı seçeneklere göre tercihte bulunabilmeleri bir fırsat eşitliği de oluşturmaktadır. Yedek astsubaylık sistemi mevcut uygulamada da var ve daha da geliştirilip bir esasa bağlanmış. Böylece uzmanlaşma ve özellikle terörle mücadelede daha etkili birimler oluşturma imkanı doğmaktadır. Yedek Subaylık sistemi aynı şekilde hem ordu ihtiyaçları, hem askerlik görevini yapanlar açısından doğru kurgulanmıştır. Sistemin ekonomik olarak da kendi kendini çevirecek bir altyapıya kavuşturulması da son derece isabetlidir. Yeni sistemin bir başka önemli tarafı da tamamen kendi görev alanıyla sınırlı kalacağı için, daha önce yaşadığımız darbe dönemleri de tamamen kapanmış olacaktır.
MASADA ELİMİZ GÜÇLENİR
Hazırlanan teklifin Meclis’teki görüşmelerinde elbette bazı yeni eklemeler veya düzeltmeler yapılabilir. Konunun uzmanları çok daha doğru ve ayrıntılı değerlendirmeler yapacaklardır. Biz yapılan açıklamaya bağlı olarak görebildiklerimizi analiz ediyoruz. Sayın Akar milli güvenliğimizi ilgilendiren diğer konularda da çok önemli açıklamalar yapmıştır. Terörle mücadelede çok etkili sonuçlar alıyoruz. S-400’lerle ilgili kararlılığımız, F-35’lerde hak ve yükümlülüklerimizden hiçbir şartta vazgeçmeyecek olmamız hayati önemdedir. Savunma Sanayimiz son yıllarda büyük gelişim göstermekte ve gurur duyduğumuz başarılara imza atmaktadır. İhtiyacımız olan diğer savunma sistemlerinin de tamamlanması ile birlikte çok daha güçlü, çok daha caydırıcı, çok daha etkili olacağız. Bu güce ve imkana kavuşmak en doğal ve vazgeçilmez hakkımızdır. Güçlü, milli ve caydırıcı bir ordu sadece milli güvenliğimizi en üst seviyede korumakla kalmayacak, masada da etkimizi arttıracaktır. Ülkelerin dünya siyasetindeki etkisi, arkalarındaki ekonomik ve askeri güçle paraleldir. Neresinden bakılırsa bakılsın güçlü ve modern bir ordumuzun olması için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız. Birileri bundan rahatsız olabilir, ama biz işimize bakalım.