Kudüs bizim vazgeçilmezimizdir. İlk kıblemiz ve kutsalımızdır. Trump denilen dengesizin, dünyanın gözleri önünde insan aklıyla alay ederek, “Yüzyılın Barış Planı” diye ortaya koyduğu şey, kelimenin tam anlamıyla bir rezillik, bir alçaklıktır. Kim ne yaparsa yapsın, bizim yerimiz de, duruşumuz da, kararımız da bellidir.
Israrla bekamızın önemini anlatıp, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikelere dikkat çekiyoruz. Silkinip ayağa kalkmamızın, tarihin bize yüklediği görevi hatırlayıp hazırlıklı olmamızın önemini dilimizin döndüğü, yerimizin el verdiği kadarıyla anlatmaya çabalıyoruz. Günlük hesapların, basit siyasi menfaatlerin bir kenara bırakılması gerektiğini, el birliği ile ülkemize, milletimize, devletimize, bayrağımıza, onurumuza, geleceğimize sahip çıkmamız gerektiğini söylüyoruz. Türkiye’nin sadece kendi coğrafyası ile sınırlı olmadığını, bize inanan, güvenen, ümit bağlayanları da unutmamamız gerektiğini dile getiriyoruz.
SORUN ÇOK
Neredeyse her gün, bu tespit ve değerlendirmelerimizin ne kadar önemli ve hayati olduğunu ortaya koyan bir gelişme yaşanıyor. Bir deprem silsilesi ile karşı karşıyayız ve her an yeni bir haber duyma endişesi içindeyiz. Çin’deki koronavirüsünün neden olduğu tehlikeli gelişmeler, bütün dünya ile birlikte bizi de tedirgin ediyor. Güneyimizdeki coğrafyada çok vahim, çok acı, çok sarsıcı hadiselere tanıklık ediyoruz. ABD’nin, terör örgütleri üzerinden sürdürdüğü kalleşlikleri gittikçe derinleşiyor. Rusya ne yazık ki, bizi sükûtu hayale uğratmaktadır. Verdiği hiçbir sözü tutmadığı gibi, bir de arkadan dolanarak bizi zor durumda bırakacak işlere girişiyor. Nitekim, İdlib büyük bir insanlık sorunu haline gelmiştir ve böyle devam etmesi halinde yeni trajedilerin yaşanması kaçınılmazdır. Libya’da Hafter denilen terörist, arkasındaki ağababalarının da şımartması ile zıvanadan çıkmış durumdadır. Şimdi Lübnan’ın da karıştığını ve gittikçe ağırlaşan bir iç kargaşaya sürüklendiğini ibretle izliyoruz.
YUNAN FALAN TANIMAYIZ
Yunanistan’ın Ege'deki tahammül sınırlarımızı çok zorlayan şımarıklıkları da ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor. İşgal edilen adalara uzun süre seyirci kalmayacağımız muhakkaktır. Neye güveniyorlar bilmiyoruz, ama zaman zaman hadlerini çok aşan açıklamalar ve eylemlerde de bulunuyorlar. Bunlardan sonuncusu Avrupa Parlamentosunda yaşanmıştır. Bir Yunan milletvekili bozuntusunun Türk bayrağını yırtması, yeni bir derse ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Sayın Devlet Bahçeli'nin, daha önce yine bu tür azgınlık gösteren bir Yunan bakana söylediklerini kendilerine tekrar hatırlatalım: Birileri bunlara 1921'de, 1922'de neler olduğunu anlatmalıdır. Anlatacak yoksa biz yeniden Ege'ye kurşun gibi saplanmasını bilir, tarihi tekrar öğretiriz. Tarihi tekerrür ettirmek bizim için çocuk oyuncağıdır. Zorlamayın, boşuna heveslenmeyin. Yunan halkı, komşuluk hukukunu yok sayan densizlere haddini bildirmelidir. Biz Türk milletiyiz, Yunan falan tanımayız.
TRUMP’IN ALÇAKLIĞI
Bütün bunlara bir de ABD’nin Kudüs’ü bir terör ve zulüm devleti olan İsrail’e peşkeş çekme hamlesi eklenmiştir. Trump denilen dengesizin, dünyanın gözleri önünde insan aklıyla alay ederek, “Yüzyılın Barış Planı” diye ortaya koyduğu şey, kelimenin tam anlamıyla bir rezillik, bir alçaklıktır. Yüzyılın en büyük kepazeliği, ne bölgeye, ne de insanlığa zulüm ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecektir. Bu kahpeliği bırakın konuşmayı, tartışmayı, kabul edilebilir bir tarafını aramayı, ciddiye almak bile mümkün değildir. ABD ve İsrail her zaman olduğu gibi yine Türk ve İslam alemini hiçe saymakta, bir oldubitti ile işgal ve zorbalığa yeni bir boyut kazandırmaktadırlar. Tahammül sınırları çoktan aşılmıştır. Zulüm planının Misak-ı Milli’nin yüzüncü yıl dönümüne denk gelen bir tarihte açıklanması ise ayrı bir kahpeliktir. Belli ki, korkuları var. Türk milletinin şahlanıp, tarihi yeniden yazmasından duydukları endişeyi gizleyemiyorlar.
SALDIRI VE SABOTAJ
Sayın Devlet Bahçeli’nin bu konuda yaptığı açıklamada belirtildiği gibi, ABD Başkanı Trump’ın İsrail Başbakanı Netanyahu’yla 28 Ocak 2020 tarihinde alkışlar ve gülücükler eşliğinde açıkladığı sözde barış, gerçekte ise batış planının hiçbir hukuki, ahlaki ve vicdani temeli yoktur. Yüzyılın Anlaşması diye yutturulmaya çalışılan zulüm planı, inanç ve insan haklarına büyük bir saygısızlık, aynı zamanda da karşı saldırı ve sabotajdır. Azil gölgesinde ve seçim kulvarında olan Trump’ın, mart ayında seçime girecek olan Netanyahu ile eş güdüm halinde beşeriyetin ve bölge halklarının huzur, barış ve istikrarıyla oynaması ibretlik bir alçalmadır. ABD-İsrail iş birliğiyle servis ve beyan edilen batış planı kesinlikle yok hükmündedir, hiçbir dayanağı, hiçbir kapsayıcılığı ileri sürülemeyecektir.
KARARIMIZ BELLİ
Kudüs bizim vazgeçilmezimizdir. İlk kıblemiz ve kutsalımızdır. İslam dünyası bu kalleşliğe daha fazla sessiz kalamaz. Mutlaka bir şeyler yapmak, bu alçaklara bir ders vermek ve hadlerini bildirmek gerekiyor. Ancak, ne yazık ki, Suudi Arabistan, Ürdün, Bahreyn gibi bazı ülkeler bu kanlı plana onay vererek, kendilerini inkâr etmiş, bu zulme ortaklık etmekte en küçük bir tereddüt göstermemişlerdir. Bu durum aynı zamanda bu ülkelerin nasıl teslim alındığını, yöneticilerinin koltukları uğruna bütün değerleri nasıl peşkeş çektiklerini ibret verecek biçimde belgelemektedir. Kim ne yaparsa yapsın, bizim yerimiz de, duruşumuz da, kararımız da bellidir. İstanbul neyse, Kudüs odur ve bundan hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğiz.