Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın yaptığı değerlendirme, kelimenin tam anlamıyla bir kanı bozukluktur. Bize karşı karar alan Arap ülkeleri fıkra gibiler. ABD kanlarını emerken, ne ülke oldukları, ne Arap oldukları, ne uğradıkları hakaretler akıllarına bile gelmedi. Susup oturdu, kabul edip uyudular.
Barış Pınarı Harekâtı büyük bir kahramanlık, üstün bir başarı, onur ve gurur veren dikkat, titizlik ve kararlılıkla devam ediyor. İlgili veya hiç ilgisi olmayan ülkelerin sözde tepkileri, tehdit ve engelleme çabaları sonucu değiştirmiyor. Olması gereken oluyor. Bu harekâtı yapmaya mecburduk, şimdi de planladığımız gibi yürütmek ve hedeflerimize ulaşmak hakkımızdır. Bu hakkı bize hem uluslararası hukuk, hem bölgedeki durum, hem de doğrudan bu terör örgütleri ile mücadele etmek zorunda kalan ve en büyük bedel ödeyen ülke olmak kazandırıyor.
OLMAMIZ GEREKEN YERDEYİZ
Şimdiye kadar söylenenler beyhudedir. Hiç kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Yapanlar da kendi utançları ile baş başa kalacaklardır. Bu bir savaş değildir. Suriye’ye müdahale edildiği iddiaları safsatadır. Yapılan, Türkiye’nin varlığını ve birliğini hedef alan terörün yok edilmesidir. Kaldı ki, karşımızdaki kanlı çeteler sadece PKK ve onun türevi olan YPG ve PYD ile de sınırlı değildir. DEAŞ ve hatta bu terör örgütleri üzerinden hesap yapan FETÖ ve diğer örgütler de hedefimizdedir. Alayını birden süpürüyor, hepsini birden temizliyoruz. Buna karşı çıkanların tamamının Türkiye ile açık veya gizli alıp veremeyecekleri vardır. Ama hepsinin birden ortak korkusu, Türkiye’nin kendi işini kendinin görmesi, kimseye minnet etmemesi, kendi ürettiği silahları kullanması ve bütün bunlara bağlı olarak bölgede ve dünyada etkili, caydırıcı, belirleyici bir duruma gelmesidir. Bizim açımızdan bir problem yoktur. Yapılması gerekeni yapıyoruz, olmamız gereken yerde bulunuyoruz. Gerisi kendilerinin bileceği iştir. Ellerinden geleni zaten esirgemiyorlar, bildiklerinde devam etsinler. Yeter ki, biz kararlı olalım, yeter ki biz birlik olalım, yeter ki biz gücümüzün, imkânlarımızın ve tarihin bize verdiği yüksek görevin farkında olalım.
BUNLAR HANGİ YÜZLE SURİYE’DELER?
Bize laf söyleyen, sözüm ona tehdit eden başta ABD, Fransa, Almanya gibi ülkeler, önce dönsün kendi kanlı tarihlerine baksınlar. Bu ABD’nin 10 bin kilometre öteden gelip Irak’ı kan gölüne dönüştürmesi, Suriye’yi lime lime etmesi hangi makul ve mantıklı gerekçeye dayanıyor? Kan, gözyaşı ve ölüm getiren bu varlık, bu topraklarda nasıl sürdürülebiliyor? Fransa, Cezayir’de yaptığı soykırımın hesabını verebildi mi? Suriye’de hangi hakla bulunup, hangi yüzle hak iddia edip laf söyleyebiliyor? Diğerleri çok mu farklı? Bizdeki ile uzaktan yakından kıyaslanamayacak bir terör saldırısı karşısında anında meclisini toplayıp en sert tedbirleri alan, güvenlik birimlerine sorgusuz sualsiz vur emri vermek de dahil, hiçbir insanî ölçüyü dikkate almayan bu Fransa ve bu İngiltere değil miydi?
FIKRA GİBİLER
Hadi bunları geçtik de, şu Arap ülkelerinin telaşına ne diyeceğiz? Bunların bu paniği, neden bu halde olduklarını, neden dünyanın en zavallı ülkeleri haline düştüklerini, neden bu kadar her türlü baskıya, tehdide, etkiye ve ne yazık ki emperyal oyunlara açık olduklarını hazin şekilde ispatlamıyor mu? Tam fıkra gibiler. ABD kanlarını emerken, İngiltere elinde bir sopa alıp sınırlarını çizip, nerede konuşup nerede duracaklarını dikte ederken, Fransa alayını birden parmağında oynatırken, ne ülke oldukları, ne Arap oldukları, ne uğradıkları hakaretler akıllarına bile gelmedi. Susup oturdu, kabul edip uyudular. Şimdi, sadece bugün değil, tarih boyunca kendilerini kollayıp koruyan, eğer bu bölgede hâlâ varlıklarını sürdürebiliyor, hâlâ ülke olduklarını iddia edebiliyorlarsa, hâlâ bir millet olmayı akıllarından geçirebiliyorlarsa, bunu tamamen borçlu oldukları Türk milletine utanmadan, sıkılmadan, şeref ve haysiyetlerini ayaklar altına alarak söz söylüyorlar. Bu da yetmiyor, bir araya gelip rezil kararlar alıyorlar. Söylenecek çok şey var. Sayın Cumhurbaşkanı bunlar için, “Hepsini toplasanız, bir Türkiye etmez” dedi. Bize göre bırakın hepsini toplamayı, alayını toplayıp kendi sayıları ile çarpsanız, bırakın bir Türkiye etmelerini, bizim verdiğimiz sadakalara bile ulaşamazlar.
KANI BOZUK
Bize benzeyip de bizden olmayanlar da elbette durumdan vazife çıkarmakta hiç geç kalmadılar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın bu harekât için yaptığı değerlendirme, kelimenin tam anlamıyla bir kanı bozukluktur. Evet, hiç dolandırmadan ve uzatmadan söylüyorum: Bu adam bir kanı bozuk. Bu tespiti sadece Barış Pınarı Harekâtı için söylediklerine bakarak yapmıyorum. Siciline bakarak söylüyorum. Böyle bir adamın Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başında bulunması büyük bir talihsizliktir. Bunun gibi adamlar varken, bizim düşmana ihtiyacımız yok. Bunları görünce rahmetli Kamran İnan’ın “Türkiye gerçeği” kitabı ve o kitaptaki, “Dünyada, içinden bu kadar çok hain çıkan başka bir ülke yoktur” sözü aklıma geliyor.
Hain hainliğini yapıyor, bizim işimiz de bunları bulmak, temizlemek ve yolumuza devam etmek.