Kirli siyasetin yeni sürümü

Orhan KARATAŞ

Türkiye her alanda hak ve hukukunu korumak, huzur ve güvenliğini teminat altına almak, üzerinde oynanan oyunları bozmak için olağanüstü bir mücadele veriyor. Bu yolda sağlanan başarı Türkiye düşmanlarını daha da azdırıyor ve saldırgan hale getiriyor. Nitekim, koronavirüs salgınının gündemden biraz düşmesi ile birlikte içeriden ve dışarıdan saldırılar artmış ve çeşitlenmiştir. Bütün olumsuzluklara direnmek, her türlü ihanete set çekmek, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini her ne pahasına olursa olsun korumak bir vatan görevi haline gelmiştir.

SOKAK, CHP’NİN ÜMİDİ

CHP ve yancıları sistematik şekilde bir kaos oluşturmanın peşinde olduklarını gizleme gereği dahi duymuyorlar. Kılıçdaroğlu, ilginç şekilde sokaktan ve olağanüstülüklerden bahsetmeye başlamıştır. Kendi planlıyor, kendi pişiriyor sonra da dönüyor bunu Cumhur İttifakı’na mal etmeye çabalıyor. Sokak ve olağanüstülük CHP’nin gıdası, tek ve son ümitleridir. Milletten hiçbir zaman iktidar alamayacaklarını çok iyi bildikleri için hep olağanüstülüklere bel bağlamış, bunun için çabalamış, bunu hayata geçirmeye uğraşmışlardır. Şimdi bu kirli siyasetin yeni bir versiyonu sergilenmektedir. İzmir’de yaşananlar da Etimesgut’ta işlenin cinayetin saptırılması da, kiliselere yönelik saldırılar da tesadüf değildir. ABD’deki gösteriler cesaretlerini arttırmıştır ve buldukları bahanelerle, provokasyonlara milleti sokağa dökmeye yönelmişlerdir. 3 kişinin milletvekilliğinin düşürülmesi yeni bahaneleridir. Tamamen Anayasa’nın ve hukukun işlemesinin gereği olan bu durumu başka yerlere çekmek, asla iyi niyetli değildir ve açık bir kışkırtmadır. HDP milletvekilleri teröre yardım ve yataklık suçu işlemişlerdir ve gereği yapılmıştır. Eğer yapılmasaydı bir anormallik olurdu. Bunu bahane ederek Türkiye’nin çeşitli yerlerinden yürüyüş eylemlerine yönelmeyi demokrasi ile izah etmeye çalışmak, bu hainlere ortak olmaktır. Net şekilde Türk milletinin sinir uçlarıyla oynanmak isteniyor ve buna hiçbir şekilde izin verilmemelidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açtığı yolun sonunun nereye çıktığı, teröristlere nasıl ilham verdiği bu vesile ile bir daha görülmüştür.

LİBYA’DA ELİMİZ GÜÇLÜ

Libya’daki gelişmelerin Türkiye ile meselesi olanları rahatsız etmesini anlayabiliyoruz da, CHP ve yancılarının paniklemelerini ne anlayabiliyoruz ne de kabul ediyoruz. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle imzalanan Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması ve Deniz Yetki Anlaşması’nın ne kadar önemli, ne kadar hayati olduğu şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Bu anlaşmaların gereğinin yerine getirilmesi ile birlikte Türkiye üzerinde oynanan bütün oyunlar bozulmuş, bütün dengeler değişmiş ve lehimize çevrilmiştir. Darbeci Hafter’in haddinin bildirilmesi ve devre dışı bırakılması gerekiyordu ve karşımızdaki şer cephesine rağmen bu başarılmıştır. Akdeniz’de hem de etkin ve belirleyici biçimde varız ve bunu değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Libya›da petrol arama ve üretim çalışmaları için ruhsat başvurusunda bulunduğunu açıklamıştır. Libya ile yapılan mutabakat kapsamında 7 ruhsat alanı belirlendiği, yaklaşık 3 ay kadar askı ve ilan süreci olacağı, 3-4 ay içerisinde sismik aramalara başlanacağı duyurulmuştur. “Libya’da ne işimiz var?” diyen CHP ve yancıları da kaybedenlerle aynı taraftadır ve bu durum onlar için bir utançtır. Elbette henüz her şey bitmemiştir ve şer ittifakının yeni hamlelerine karşı dikkatli olunmalıdır. Özellikle Rusya’nın hem Libya’da, hem Suriye’de güven vermeyen, Türkiye düşmanlarını ve terör örgütlerini cesaretlendiren tavrı karşısında kararlılığımız devam etmeli ve her ne şart altında olursa olsun taviz verilmemelidir.

YUNANİSTAN HADDİNİ AŞMASIN

Türkiye’nin Akdeniz’de hak ve hukukunu koruması ile birlikte Yunanistan’dan tehditler gelmeye başlamıştır. Buna bir de provokasyon çabalarını eklediler. Bu Bizans kalıntıları kiminle muhatap olduklarını unuttular galiba. Ege Denizi’nin dibini bir hatırlamaları kendileri için çok isabetli olacaktır. Cürmü kadar yer yakacak olsalar da bu tehditlere pabuç bırakmayacağımız kendilerine en uygun dille hatırlatılmıştır. Özellikle Ayasofya üzerinden Türkiye’ye bir şey söylemeleri hadlerini çok aşmaktır. Ayasofya, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde bir camidir. Ecdadımızın hatırası, çağ değiştiren şanlı fethin dünya durdukça var olacak ve hatırlanacak sembolüdür. Minarelerinden yeniden ezanların okunacağı günleri de büyük bir özlemle ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Kıbrıs’ta yapılan provokasyonlarla sabrımızı zorlamak yerine, bu kalleşliği yapanları yakalayıp cezalandırmaları hayırlarına olacaktır.

SURİYE’DEKİ BELİRSİZLİK

Son günlerde şehit haberlerinin artması yüreğimizi dağlamaktadır. Bu durum aynı zamanda Suriye’deki belirsizlik devam ettikçe bize huzur olmayacağının da açık göstergesidir. İçerideki hainler de Suriye’deki karmaşadan besleniyor, ihanetlerini burada planlıyorlar. Bizim kendimize güvenmek, kendi işimizi kendimiz görmek dışında bir seçeneğimiz yok. Varlığımıza ve birliğimize yönelik tehdidi içeride de, dışarıda da olsa temizlemek hakkımızdır. Bunu yaptık, bundan sonra yapmaya da devam edeceğiz. Gerekirse yeni sınır ötesi harekâtların gündeme gelebileceği açıklanmıştır. Türkiye’nin Suriye üzerinde hiçbir hesabı yoktur, ama kimsenin de bizim üzerimizde hesap yapmasını ne görmezden geliriz, ne de izin veririz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.