Meydan soysuzlara bırakılamaz

Orhan KARATAŞ

Yaklaşık 2,5 aydır bütün hayatı etkileyen koronavirüs salgınında aldığımız tedbirler ve Türk milleti olarak gösterdiğimiz sağduyu ve gayrete bağlı olarak, belli bir noktaya geldik. Tedbirler hafta başından geçerli olmak üzere önemli ölçüde yumuşatıldı ve yeni normal hayata geçildi. Bu noktaya gelinmiş olması umut ve memnuniyet vericidir, ancak her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Maske, mesafe ve hijyenin hayatımızın değişmez ve hiçbir şartta vazgeçilmez bir parçası olduğu asla unutulmamalıdır. Ancak, son 3 gündür şahit olduklarımız hiç de iç açıcı değildir. Bir anda her şeyi unutup, eski hayatımıza geri döndüğümüzü endişe ile takip ediyoruz.

DEVLETİMİZ MUKTEDİR

Devletimiz bugüne kadar elinden geleni yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Salgının en az hasarla atlatılmasında dünyaya örnek olan bir süreç yaşandı. Hiçbir şeyin eksikliğini çekmedik, hiç kimsenin mağdur olmaması için tam bir seferberlik yürütüldü. Kamu düzeninde en küçük bir aksama olmadı. Dünyanın neredeyse bütün ülkeleri içine kapanıp kendi derdine düşerken, Türkiye aktif bir rol üstlendi. Her alanda kendi kendine yetmenin yanında ABD başta olmak üzere 60’a yakın ülkeye tıbbi malzeme ve maske yardımı yaptı. İnsani ve vicdani dayanışmanın en güzel örneklerini sergiledi ve bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyduk.

YIKIM GÜRUHU BOŞ DURMUYOR

Türkiye’nin bu başarısından içeride ve dışarıda rahatsız olanların varlığından haberdarız. Sorun çıkarmak, nifak sokmak için ellerinden geleni arkalarına koymadılar. Virüsün yapamadığını yapmak ve bir yıkım oluşturmak için çırpındılar. Hâlâ vazgeçmiş değiller. Hükümet bu süreci yürütürken, doğal olarak dünyadaki gelişmeleri, Bilim Kurulunun tavsiyelerini, ülkenin şartlarını, günün ihtiyaçlarını ve gelecek planlamalarını dikkate alarak kararlar alıyor ve uyguluyor. Ve şu işe bakınız ki, bu yıkım güruhu alınan her karara karşı çıktı, söylenen her şeyin tam tersini savundu. Zaman yapılanın doğru, söylenenin isabetli olduğunu sonuçlarıyla birlikte defalarca ispatlamış olmasına rağmen, hâlâ hiç utanmadan, sıkılmadan aynı yanlışları tekrarlıyor, bir kriz havası oluşturmak için uğraşıyorlar.

BİZDEN İSTENENİ YAPMALIYIZ

Bütün bunlar aynı zamanda nasıl bir ince çizgi üzerinde yürüdüğümüzü, vatanmillet düşmanlarının fırsat kolladığını da gösteriyor. Dolayısı ile hata yapmak, boş vermek, “bana bir şey olmaz” diyerek kuralları yok saymak ve bunlara bağlı olarak salgının yeniden hortlamasına yol açmak gibi ne bir hakkımız ne de böyle bir yetkimiz var. Bu kadar emek, bu kadar gayret, bu kadar fedakârlık heba edilemez. Vatandaşlar olarak bizden istenen ve beklenen aslında son derece basittir ve yine herkesten önce kendi sağlığımız ve geleceğimiz için elzemdir. Maske takmayarak, sosyal mesafeye uymayarak önce kendimizi riske sokuyoruz, sonra da en yakınlarımızdan başlamak üzere, bütün ülkeyi zor duruma düşürüyoruz.

İSTİSMARIN ZİRVELERİNDELER

Allah korusun, salgının yeni bir dalga ile geri dönmesi bütün tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesini ve belki de başa dönmemizi gerektireceği gibi, yıkım güruhuna da malzeme verecektir. Böyle bir fırsatı zaten sabırsızlıkla bekliyor, hatta bunun oluşması için gayret gösteriyorlar. Yaptıkları, söyledikleri ibret vericidir. Ülkemizi karıştırmak, bir kaos ortamı oluşturmak için hangi alçaklıkları sergilediklerini ibretle izliyoruz. Milleti birbirine düşürmek için bütün milli ve dini değerleri istismar ediyor, provokasyonun zirvelerinde dolaşıyorlar. Ankara Temsilcimiz Kadir Yıldız’ın bugün gazetemizin manşetinde yer alan haberi, yapılan alçaklıkların ibret veren ayrıntılarını ortaya koymaktadır. Çok şükür devletimiz güçlü ve bu kansızlara, bu soysuzlara meydan bırakmıyor. Planlı olduğu anlaşılan bütün girişimler anında açığa çıkarılıyor ve gereği yapılıyor. Terörle mücadelede de, karanlık ellerin oynadığı kirli oyunların bozulmasında da çok dikkatli ve aynı zamanda çok kararlı gidiliyor ve bundan son derece memnuniyet duyuyoruz.

HERKES HADDİNİ BİLMELİ

Türkiye her zaman, her şartta güçlü ve iddialı olmak zorundadır. Sarsılmamızı, kendi derdimize düşmemizi, iddia ve etkimizi yitirmemizi bekleyenlere fırsat veremeyiz. Yunanistan gibi Bizans artıkları bile bize kafa tutmaya, hesap sormaya yelteniyor. 29 Mayıs’ta Ayasofya’da Fetih Suresi’nin okunmasından rahatsız olmuşlar. Şu kepazeliğe bakar mısınız? Bir camimize, kendi topraklarımız üzerinde herhangi bir tasarrufumuza karışmak kimin haddinedir? Ayasofya bize Fatih Sultan Mehmet’in emanetidir ve bu dünya durdukça değişmeyecektir. Sayın Dışişleri Bakanı çok isabetli ve yerinde bir cevap vermiş ve küstahlığa sessiz kalmamıştır. Türkiye, istisnasız her alanda kendi hakkını ve hukukunu koruyacak güç ve yeterliliktedir. Gerektiği zaman neler yapabileceğimizi de bütün dünya görüyor ve biliyor. Herkes ona göre ayağını denk almalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.