Milli duruşun tezahürü

Orhan KARATAŞ

Erken seçim kimi çevreler için sürpriz olarak değerlendirilse de, aslında ülkenin şartları, siyasetteki gelişmeler ve özellikle yeni sisteme bir an önce geçme ihtiyacı başka yol bırakmamıştı. Daha fazla direnmenin bir anlamı yoktu ve gereği yapıldı.

16 Nisan referandumu ile kabul edilen Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. Bu sistemi ana omurgasını güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar oluşturuyor. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız, denge ve denetleme mekanizmalarının daha etkin şekilde çalıştığı bir yapı kuruldu. Bununla da kalmadı, yeni hükümet sisteminin ruhuna uygun olarak siyasi partilerin seçim ittifakı yapmasının yasal zemini hazırlandı. Geniş tabanlı mutabakata cevap ve cevaz veren bir yasal alt yapı tesis edildi. Hükümet sistemi değişikliği ve buna bağlı olarak gerçekleşen ittifak düzenlemesi ile öngörülen şey, Türk milletinin geleceğini teminat altına almaktır. Bu aynı zamanda milli duruşun bir tezahürüdür.

CHP YENİ SİSTEMİ KABULLENEMEDİ

Geçtiğimiz bir yıl içinde bu milli duruşu sulandırmak, yok saymak, tanımamak gibi, son derece kötü niyetli girişimleri ibretle izledik. Özellikle CHP'nin başını çektiği oluşumlar, yeni sistemi bir türlü kabul edemedikleri gibi, son derece yaralayıcı, hatta yıkıcı bir tavır ortaya koydular. Millet kararı çok açık ve net olmasına ve yeni sistemin bazı unsurlarıyla hayata geçirilmesine rağmen, parlamenter sisteme dönüleceğini söyleyerek, bir bloklaşma ve bunun üzerinden gerginlik, çatışma ve kaos alanı oluşturmaya uğraştılar. CHP, yanına aldığı ve FETÖ ve HDP gibi şer cephesiyle tahrik ve komplo siyasetini her gün bir adım daha ileri götürmektedir. Bunlara ilave olarak şu anda yürütme iki başlıdır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan her ne kadar tam bir uyum içinde çalışıyor olsalar da, sistemde bir anormallik olduğu ve bunun daha fazla sürdürülemeyeceği görülmüştür.

TÜRKİYE YÜKSEK RİSKİN ÇEKİM ALANINDA

İçeride bunlar yaşanırken, dışarıda da etrafımızı saran amansız kuşatma gün geçtikçe daha da daraldı. Bölgesel risk ve tehlikeler öngörülmesi, önüne geçilmesi, ön alınması gittikçe zorlaşan kaotik ve karmaşık bir yapıya büründü. Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak üçüncü dünya savaşı dahi ciddi biçimde konuşuldu. Diğer taraftan terör saldırıları kesintisiz, ara ve mola vermeksizin devam etti. Ülkemiz aleyhine kurgulanan, bununla da kalmayıp tedavüle sürülen siyasi ve ekonomik operasyonlar gün be gün derinlik, etkinlik, ivme kazandı. Döviz, faiz, sıcak para üzerinden Türk milleti ambargoya alındığını akıl ve izan sahibi herkes görüyor ve kabul ediyor. Kısacası, Türkiye yüksek risk ve tehditlerin yörüngesinde, çekim alanındadır.

BAHÇELİ SORUMLULUK ALDI

Türkiye'nin bu ağırlığın altında daha fazla kalması, 3 Kasım 2019'a kadar sabırla dayanması mümkün değildi. Nitekim, toplumun bütün kesimlerinde çok yüksek bir erken seçim beklentisi oluşmuştu. Başta iktidar partisinin bulunduğu bölüm olmak üzere, TBMM kulislerinde neredeyse konuşulan tek konu, ne zaman seçim olacağıydı. Bu beklenti devleti de, piyasaları da, bürokrasiyi de neredeyse işlemez hale getirmişti. Sayın Devlet Bahçeli bunu gördü ve her zaman olduğu gibi, sorumluluk alarak, erken seçim teklifi ile birlikte gereğini yaptı. Bu teklifin Adalet ve Kalkınma Partisi'nden karşılık bulmuş olması ve yapılan görüşmeden sonra tarihin daha da önce çekilmesi, son derece memnuniyet vericidir ve anında büyük bir rahatlama sağlamıştır.

CHP ÇIKMAZDA

Her fırsatta seçim dayatanların, meydan okuyanların kararın açıklanmasından sonra nasıl paniklediklerini, akla ziyan bahanelerle sulandırmak ve kaçmak için çabaladıklarını ibretle izliyoruz. CHP Anamuhalefet Partisi konumundadır, ama kendi genel başkanının Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağını hala belirleyememiştir.Anamuhalefet partisi genel başkanının ülkeyi yönetmeye talip olmaması, olsa dahi bu kadar zorlanması aslında sözün bittiği yerdir ve CHP'nin içine düştüğü büyük çıkmazın ispatıdır. Sayın Kılıçdaroğlu, her konuşmasında hakarete varan eleştirilerle birlikte, ülkeyi nasıl yöneteceğini, neler yapacağını millete anlatıyor. Ama bunun için Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğinin ya farkında değil veya cesaret edemiyor. Böyle sakat bir durumun Türk siyaset tarihinde başka bir örneği daha yoktur.

YENİ SİSTEME TAM GEÇİŞ

Türkiye'nin hızla bu tıkanıklığı aşması ve normalleşmesi gerekmektedir. Kaybedilecek zaman yoktur. 16 Nisan Halkoylamasıda kabul edilen yeni Anayasa değişikliğine bağlı olarak, sistemin üç ayağı yürürlüğe girmiştir. Cumhurbaşkanı'nın partili olmasının gereği yapılmış, Sayın Erdoğan Adalet ve Kalkınma Partisi'ne üye olup, arkasından yapılan büyük kongrede genel başkanlığa seçilmiştir. Hâkimler Savcılar Kurulu'nun yeniden tanzim edilmiş ve seçim yapılmıştır. Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Mahkemeler kaldırılmıştır. Bu arada 6 ay içinde meclisten geçirilmesi gereken uyum yasalarında hazırlıklar tamamlanmış olmasına rağmen fazla bir mesafe alınamamıştır. Bu yasaların tamamının kalan zaman içinde meclisten geçirilmesinin çok zor olduğu anlaşılıyor. Aciliyet arzeden ve yapılacak seçimlerin ihtiyacı olan düzenlemelerin yoğun bir çalışma ile meclisten geçirileceği açıklanmıştır.

24 Haziran'da yeni sistemin tam olarak uygulanmasının yolu tamamen açılacaktır ve Türk siyaset tarihinde kelimenin tam anlamıyla bir dönüm noktası olacaktır. Türk milletinin ruh kökünden parlayarak doğan Cumhur ittifakı ülkenin önünü açacak, geleceğini aydınlatacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.