Yeni hükümet sistemi ve buna bağlı olarak Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasında kurulan ittifak, siyasetteki bütün taşları yerinden oynattı. Önce kurulan ittifaka ve meclise getirilen düzenlemeye akla-hayale karşı çıkan, hatta son derece seviyesiz eleştiriler ve küfre varan hakaretlerle karalama yapanlar, şimdi büyük bir pişkinlikle aralarında ortaklık kurmak için seferber olmuş durumdalar. Bu curcuna takımını Türk milleti elbette ibretle izliyor.
OLMAYACAK BAHANELER
AKP-MHP ittifakı bu kadar büyük bir kabul görmüşken, Saadet Partisi etrafında yaşanan gelişmeler çok dikkat çekicidir. Sayın Cumhurbaşkanının SP'yi Cumhur ittifakına dahil etmeye çalışması kendisi açısından anlaşılabilir bir durumdur. Bu partinin içinden çıkmış birisi olarak gönül yakınlığı hissetmesi, vefa duygusuyla meseleye bakması yadırganmamalıdır. Bizi şaşırtan şey, SP'nin eline geçen bu büyük fırsatı değerlendirmek yerine, olmayacak bahanelerle ipe un sermesi, çok daha önemlisi kendisini bulunmaz görmesidir. Sayın Erdoğan, Sayın Karamollaoğlu ile uzun sayılabilecek bir görüşme yapmış, açık şekilde davette bulunmuştur. İki defa da özel temsilcisini SP ile görüşmek için görevlendirmiştir. Bu görüşmeler sırasında neler konuşulduğunu, neler istendiğini, neler verildiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, eğer kabul edilseydi SP'nin AKP listelerinde yer alacağı ve ittifaka bu yöntemle dahil olacağıdır. Aynı şeyin BBP için de geçerli olduğunu hatırlatalım.
MHP'NİN MUHATABI AKP'DİR
Bir konuya hemen bir açıklık getirelim. BBP ve eğer gerçekleşseydi SP için AKP listelerine dahil olma yöntemi, bir tercih değildir ve ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. SP ve BBP'nin son seçimlerde aldıkları oy oranları dikkate alınırsa, kendi listeleri ile ittifak içine dahil olmaları durumunda milletvekili çıkarma ihtimalleri yok denecek kadar azdır.Dolayısı ile belli sayılarda ismin AKP listelerinde seçilecek yerlere konulmaları kendileri için hem çok daha akılcı, hem çok daha gerçekçidir. BBP'nin zaten böyle bir talebi olduğu kendi beyanlarıyla sabittir. Bu durumda meseleyi getirip ittifakın diğer kanadı MHP'ye bağlamak doğru değildir. Unutulmamalıdır ki, ittifakın yolunu açan da, hukuki bir alt yapı kazandırmak için harekete geçen de ve birden çok partinin bir araya gelmesine imkan sağlayan da, MHP olmuştur. Cumhur ittifakının büyümesi ve çok daha büyük bir oy oranına ulaşması MHP'yi sadece memnun eder. Kimin kiminle aynı listelerde yer almayı seçeceği partilerin kendi kararlarıdır. MHP'nin muhatabı AKP'dir ve bunun sınırları çok net şekilde bellidir.
FAZLA NAZ
Bütün bu gelişmeler ışığında SP'nin birden bire siyasetin merkezine yerleşmiş ve belirleyici konuma gelmiş gibi değerlendirmesi, aklın ve mantığın dışında kaldığı gibi, siyasetin gerçekleriyle de bağdaşmamaktadır. SP hangi gücüyle, hangi oy oranı ile ve hangi iddiasıyla siyaseti yönlendirme imkanına sahiptir? Mesele nerede kilitlendi ki, anahtarı da SP olsun? Curcuna ittifakı ve onun etrafında kümelenenlerin, kendilerinde bulamadıklarını SP'de aramaları trajikomik bir durumdur. SP'nin bu kadar konuşulmasının sebebi siyasetteki rolü ve etkisi değil, sayın Erdoğan'ın yukarıda belirttiğimiz nedenlerle olduğunu tahmin ettiğimiz ısrarıdır. Ancak fazla naz aşık usandırmıştır ve SP kendisi açısından bir daha zor bulabileceği fırsatı tepmiştir.
İLKE ?
SP'nin Erbakan'ın partisi olarak belli bir saygıyı görmesi, bugünkü şartlarda siyasette belirleyici bir parti olmasına yetmez. Kaldı ki, Erbakan partisi olması da tartışmalıdır. Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan SP ile ilişkisini kesmiştir ve ayrı bir parti kurma arayışlarına başlamıştır. Siyasetin ana akımlarından olan muhafazarlığı temsil SP'nin tek elinde olmadığı gibi, AKP bu konuda çok daha dominant durumdadır. Ama anlaşılan o ki, SP kedisine tam da bu rolü biçiyor ve siyasi yelpazenin muhafazakar bölümünü elinde tutmaya çabalıyor. Numan Kurtulmuş örneğinde olduğu gibi, eriyip kaybolma endişesiyle de AKP ile ittifaka yanaşmıyor. Bu kararı Genel Başkan olarak Temel Karamollaoğlu'nun tek başına verdiği kanaatinde değiliz. Arkasında Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan gibi, siyasetin bütün inceliklerini bilen, birçok aksaçlının olduğunu biliyoruz. Ne yapmak istediklerini anlamaya çalışırken, görebildiğimiz şey şudur: Abdullah Gül'ü ikna ederek Cumhurbaşkanı adayı çıkarmak ve böylece etkili bir hamle yapmak istiyorlar. Bunun adına da, "ilke" diyorlar. Ancak Abdullah Gül'ün bu hamlenin içinde yer almasını çok mümkün görmediğimiz gibi, şu andaki siyaset gerçeklerinin de buna imkan vermeyeceği kanaatindeyiz.
AVA GİDERKEN AVLANMAK
SP'nin ilkeli bir şekilde curcunaya dahil olması kuvvetle muhtemeldir. Dönüp dolaşıp gidecekleri yerin CHP'ye payandalık olacağı anlaşılıyor. Ava giderken avlanmaları kaçılmazdır. Bir süre sonra kaçan fırsata kendi içlerinden de ağır tepkilerin gelmesi ve hiç beklenmedik şekilde farklı noktala savrulmaları bizi şaşırtmayacaktır. Kendilerinde bulamadıklarını SP'den bekleyenlerin beklentileri de kağıt üzerinde kalmaktan ileri gidemeyecektir.